Hiçliğin istikrarı ki
muhalif bir tümcenin istirahatı.
Iskaladığım gökyüzünde
yitip giden
Ve indinde tevafuk
yüklü mizacın gönül yarası
İken kapanmaktan aciz
ve depreşen yengilerde
Sus payı söylencelerde
yiten,
Tekerinde dengini yok
eden
Bir aşk ki bu;
Tutkulardan arda kalan
yenilgiden ibaret
Bir döngünün kıblesine
döşediğim mizacı tevekkülün,
Demli bir isyanın en
münafık gölgesi.
Sanrılardan ibaret olsa
da özlemi,
Sancılardan arda kalan
en sitemkâr hezeyan
Ki kırık bir sarnıcın
indinde gölgelere yığdığım
Bir tufanken yüreği
esir kılan.
Haznesi dolu mu yoksa,
Boşa koyup da dolamaz
iken hicap yüklü bekleyişin
En hazin ekseni şu
kaybolmuşluktan
Bir adım sonra, büyüyen
bir boşlukta mı?
Sakalım olsa dinler
miydi beni yoksa onca insan
Hele ki geride kalan o
kekremsi dokunuştan
Bin beter kırığı can’ın
Canan bellediğim o
bitimsiz sevdanın nazarında,
Kırık bir güfte miyim
de, sarmalı
Gönülsüz bir hutbede
git gide devinen
Ve anlık bir ikrarı
soluklanıp da
Tırsak bir gölgeyi
rahmet bilen şeytanın indinde.
Ne çok aciz kelam
bazense yüreğin çeperinde,
Kırık bir nizamdan yol
bilip de,
Varamadığım en uzak
yakaya el sallamaktan da öte.
Veda busemi kondurduğum
o çocuktan arda kalan
Tek bir tekerleme iken
takılı zihnimde,
Zıtlıklara rast gelip
elimdeki rotayı kaybetmekten beter
Kendimden geçtiğim
tufanda
En büyük hezeyan şu
insanlığın gömülü olduğu
Hak bilmez metruk
vicdanlarda.