Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 29.12.2015
Okunma Sayısı : 1213
Yorum Sayısı : 0
O sene okulunu okuduğu şehirde bulunan bir yeğeni mevcut. Aslında yeğen demek ne kadar doğrudur, tartışılır. Zira oldukça uzaktan akrabalardır. Ama bizimki, daha önceden aralarında geçen bir hadiseden ötürü ona karşı derin bir saygı duymuş ve daha önce kimseye vermediği sıfatı vererek “Kardeşim…" demiştir. Çünkü, söz konusu yeğeni; gözüne girmekle kalmamış adeta orada taht kurup yerini iyice sabitlemiştir. Kısacası, manevi değeri oldukça yüksektir…

Bizimkisi; yeğeninden daha doğrusu yeğeninin manevi değerinden, uygun gördüğü her kişiye sürekli bahsetmiştir. Ve 2008 yılının Eylül ayının 11. günü gencimiz; yeğeni ile kendi arkadaşlarını bir araya getirir. Ortamda 3 kız 2 erkek vardır. Sayısal değer vermemin sebebini yazıyı okudukça anlayacağınızı ümit ediyorum… Ama önce şu sayısal değerleri bir yerli yerine oturtalım… Kızlardan bir tanesi, gencimizin yeğeni… Bir tanesi gelen diğer erkeğin kız arkadaşı… Ve son kız… O, yalnızca sınıf arkadaşı… Yani şimdilik…

Buluşma sırasında muhabbet gayet iyi gitmektedir. Yenildi içildi, gülündü eğlenildi derken bir ara, gencimizin yeğeni ile sınıf arkadaşı olan bayan birlikte lavaboya giderler. Biraz zaman geçer ve dönerler. Fakat lavabodaki geçen o biraz zamanın hesabı ileride çok farklı şekilde bizimkinin karşısına çıkartılacaktır…
 

O buluşmadan sonra Eylül ayı sonuna kadar gencimiz ile yeğeni arasındaki muhabbetler olduğu gibi devam eder. Ama Ekim ayı girdiğinde havalar bir anda soğumaya başlar…

Ekim ayı başlarında anlık yazışma programlarının birinde yeğeni ile haberleşmek isteyen gencimiz, yazılı konuşmada bir soğukluk sezinler… Bunu ısıtmak için yeğeninin çok sık yaptığı ama kendisinin kullanmaktan çekindiği bir konuda şaka yapar. Ama sanki kaş yapayım derken göz çıkarmış gibi, yeğeninden sert tepkilere maruz kalır… Nedenini sormasına rağmen bir türlü öğrenemez. Yeğeni, 11 Eylül'deki buluşmada olan sınıf arkadaşına yada diğer erkeğe ulaşabileceği bir adres, telefon vb. bir şey ister. İstediklerini aldıktan sonra sert konuşmaya son verir ve soğuk hava yerini daha şiddetli bir fırtınaya bırakır.

Bizim genç, bu fırtınanın nedenini bir türlü kendi başına öğrenmeyi başaramaz… Aklında tilkiler dolaşır, 40 dereden su getirir ama ne yeğeninden laf alabilir ne de aklına daha önceden yapmış olabileceği herhangi bir hainlik gelir… Normalde tiki bulunan gencimiz, tikleriyle oynandığında verdiği reflekslerini bile yitirmeye başlamıştır. 

Bu zaman içinde buluşmadaki diğer erkekten fırtınanın sebebini öğrenir. 11 Eylül günü, yeğeni ile sınıf arkadaşı lavaboya gittiklerinde, sınıf arkadaşı gencimizin yeğenine gencimizden uzak durmasını söylemiş. Zira o bayan, yeğeni ile gencimizin arasında bir şeyler olduğunu sanarak böyle bir talepte bulunmuş… Ve yine zira, gencimiz daha önceleri sınıf arkadaşı olan bayana “Seni seviyorum." şeklinde bir mesaj atmış. Yeğeni de gencimize öz abisi gibi baktığından “Beni, arkadaşlarına nasıl anlatıyor?" gibilerinden şüpheye kapılmış. Tabi ki bu hadise, yeğeni ile gencimizin arasındaki abi-kardeş ilişkisine gölge düşürmüş.
 

Fakat bizimki bu olayı öğrendiğinde şoka girmiştir. Çünkü hem kendisinin, yeğenine o gözle bakmayacağından hem de sınıf arkadaşına “Seni seviyorum." şeklinde bir mesaj göndermediğinden adım gibi emindir. Ama masumiyetini bir türlü ispatlayamamaktadır. Zira yeğeni, abisiyle hiçbir şekilde iletişime geçmemektedir. 

Gencimiz bu olayı tam anlamak ve çözümlemek için çalışırken, bir haber alır. Buluşmadaki diğer erkeğin annesi arayıp, oğlunu sorar… Birkaç gündür eve gelmediğini söyleyerek, bundan haberinin olup olmadığını sorar. Bizimkisi de, haberinin olmadığını eğer herhangi bir haber alırsa bildireceğini söyler. Daha sonra gencimiz sırf prosedür gereği birkaç kişiye sorup durumu anlatır. Prosedür gereği diyorum çünkü söz konusu erkek bir aşiret mensubudur. Gencimiz bunu bildiğinden, mutlaka başına kötü bir şey gelse kendisine ulaşılacağından emindir. Çünkü söz konusu erkeğin ailesinden birçok kişi bizimkinden haberdardır. Dolayısıyla, diğer erkeğin başına bir şey gelmediğinden emindir. 

Bu kadar hadise arasında onun yokluğuyla pek ilgilenememiştir. Ama onu da bulması lazımdır. Zira yeğeninden haber alabileceği tek kişidir. Malum konu, hâlâ tamamen açıklığa kavuşamamışken diğer erkeğin yok olması işleri biraz daha zorlaştırır. 

Gencimiz, olayla ilgili duyumları doğrultusunda yeğenine bir elektronik posta gönderip durumu açıklamaya çalışır. Ama yine bir cevap alamaz. Akıl sağlığını yitirmesine ramak kalmıştır denilebilir. Zira, manevi duygulara ve olaylara -artık her ne derseniz ona- çok önem verir. Ve yeğeninin maneviyatı kendisi için büyük önem taşır. Maneviyatının büyüklüğündendir ki kendisine daha önce hiç kimseye ciddi manada kullanmadığı “Kardeşim."kelimesini kullanmıştır. 

Oysa şimdi, yeğenine asılmakla daha açık bir ifade ile sapıklıkla itham edilmektedir. Genellikle bizim genç böyle olaylarda pek üstüne gitmez, “Herkesin fikri kendine göredir belki yanlış belki doğrudur." der… Ama söz konusu kardeş sıfatına koyduğu birisi olunca yalnızca bir savunma ister. Belki ikna edemeyecektir ama yine de aklındaki sorulara cevap vermelidir…
 
( Gerçek Hayattan Alıntıdır - Sapık 1. Bölüm başlıklı yazı 4harf1kelime tarafından 29.12.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.