Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 24.12.2015
Okunma Sayısı : 861
Yorum Sayısı : 0
Gerçek hayatından alıntı yaptığımız gencimizin bu sefer çocukluğuna döneceğiz… 

Malumunuz küçük bir çocuğun mutlu olmasının en büyük nedenlerinden birisi oyuncaklardır. O; oyuncak aldığında, oyuncaklarla oynadığında kısacası oyun dünyasına kendisini bıraktığında hiçbir şeyi gözü görmez. İşte bizimki de böyle bir niteliğe sahip.

Eh, yine malumunuz ki bir evde bir çocuk olursa en çok onun gençliğinden yararlanılır. Bakkala git, şunu oraya götür, bunu öte taraftan getir gibi… Bizim ufaklık, genellikle sabahın köründe ekmek almaya gittiği için önce yakındaki bakkalları dolaşır ama bir türlü açık bakkal bulamazdı. En sonunda da eli mahkum olarak ekmek fırınına giderdi. Aslında oraya gitmeyi de çok severdi. Çünkü fırının tam karşısında kapalı bir bakkal ve bakkalın vitrininde beğendiği kıpkırmızı bir itfaiye arabası oyuncağı vardı.

Her ekmek almaya gidişinde mutlaka bir iki dakika kadar bakkalın vitrinine yapışır ve o arabayı seyrederdi. 

O arabayı almayı çok istiyordu. Ama bunu ailesine anlatmakta biraz sıkılıyordu. Zira bakkala gittiği bir öğlen vaktinde o arabanın fiyatını öğrenmişti. Ama ileri düzeyde hesap yapamadığı için o fiyatın çok mu yoksa az mı olacağını bilemiyor, dolayısıyla da ailesine, arabayı istediğini bir türlü söyleyemiyordu.

Ama içindeki arzuları, bir gün düşüncelerini yendi ve durumu anlattı. Parayı aldı ve bakkala doğru yola koyuldu. Lâkin arabayı almak, ailesinden parayı almaktan biraz daha zor olacaktı…
 

Hızlı hızlı evden ayrılıp bakkalın yolunu tutan çocuğun kulaklarında bazı sesler yankılanmaya başlamıştı. Yolda ses olması tabi ki normal ama bu sesler daha çok çocuğumuza yönelik seslerdi. “Hişt leynn…", “Aloooo, sen… Kırmızılı…" gibilerinden ona doğru yaklaşan iki kişinin sesleri yankılanıyordu kulaklarında. 

İçini bir korku kapladı. Çünkü bu konuşma tarzı Romanlara aitti. Onlara bulaşmak, hayatta istediği son şeydi ama zaten bulaşmamıştı. Nereden çıkmıştı şimdi bunlar? Birkaç adım daha yürüdükten sonra seslerin kesildiğini farkederek “Acaba gittiler mi?" diye arkasına dönmüştü. Ama dönmeseydi daha iyiydi. O iki genci büyük bir hızla kendisine doğru koşarak geldiklerini gördü. Aslında genç dediğimize bakmayın. Onlar da, bizimkisi gibi çocuk daha… Olayın farkına varan bizim çocuğumuz akıl almayacak bir hızla bakkala gitti. Allah'tan bakkala yakınken bu olay gerçekleşmişti. 

Bakkala girdikten sonra hemen itfaiye arabasının parasını ödeyip onu aldı. Ama dışarıda iki çocuğun beklediğini görünce çıkamadı dışarı. Bakkal içinde dolaşmaya başladı. Durumdan şüphelenen bakkal sahibi “Hadi evladım. Bir şey alacaksan al, almayacaksan çık. Burası oyun yeri değil." gibilerinden sitemde bulundu ve dışarı çıkarttı çocuğu. Bunu gören diğer ikili, hemen saldırıda bulundular. Bizimkisi kaçmaya çabaladıysa da nafile... Yatırdılar bizim çocuğu yere…

“Artık yeter lan." diye bağırmaya başladı bizimki ve o da –artık Allah ne verdiyse- vurmaya başladı. Önce altta kalan çocuğumuz bir hamle ile üste çıktı ama bir sırtına bir suratına iki taraftan darbe aldığı için tam nasıl vurduğunu bilemedi. O sırada yoldan geçen bazı duyarlı vatandaşlar gençleri ayırdı ve kavgayı bitirdiler.

Bizimkinin burnu kanamıştı. Diğerlerine bakamamış “Hazır kavga bitmişken gideyim bari." diyerek sanki bastığı yerlerden alev çıkartarak evin yolunu tuttu.
 
( Gerçek Hayattan Alıntıdır - Dişe Diş Kana Kan başlıklı yazı 4harf1kelime tarafından 24.12.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu