Bilardocu
Yetmişli yıllar, liseye yeni zıplamışız.
Buluğu filan geçmişiz bir iki sene önce, adam saflarına katılmışız, mahallede ağır
ağabeyler var, kimisi solcu, kimisi sağcı; bizim rengimiz belli değil daha
henüz orta yolcu. Çoğu büyüklerimiz ''Lise zordur çok çalışman lazım çok yoksa
bir anda çakarsın sınıfta derslere iyi asılmazsan.'' diyor. Onlar demesine
diyor da bizde ki nato kafa nato mermer, anlayış kıt, akıl beş karış havada.
Hele bir de mevsimlerden baharsa, ders mi çalışır bu Ahmet? Ahmet ders çalışmaz
da ne çalışır peki? Yine ben cevap vereyim bu sorunun muhatabı olarak çalıştığı
şeylere. Biir gizli gizli sigara içme teknikleri, ikiiii kızlar ile gezmenin
incelikleri, üüüüç bilardo ve masa tenisi sporlarının insan metabolizmasına
faydaları. İyi de kardeşim okul da bunları sormuyorlar ki, hep ders hep ders.
Hele bir de fizik hocamız var çok sevdiğimiz Raile Hanım. Miligramları bir sola
koyuyor, tüpleri tartıyor sonra içine odun parçaları atıyor, ısıtıyor tartıyor,
boşaltıyor bir daha tartıyor ufff ki ufff ! Lise de sabahçıyız, haliyle öğleden
sonralarımız boş, doğru Tunalı Hilmi caddesine bilardoya. O zamanlar öyle
sigara yasağı imiş, tütün yasağı imiş hak getire, yok öyle bir şey, bir hocalar
görmesin yeter. O konuda çok duyarlıyız ha, şimdi ki bebeler gibi karşılarına
geçip hiç içmedik. Saygımız sevgimiz tamdır her zaman...
İlk istekayı elime aldığımda daha yaş on altı on yedi. Sınıf arkadaşım Levent
bir iki gösterdi biz de adım attık bilardo dünyasına. Levent daha önce öğrenmiş
süperde oynuyor çocuk Allah var, bir isteka da on iki on üç sayısı var
helalinden, falso vermeler, topu köşeye sıkıştırıp değişik şekillerde sayı
almalar. Levent'e dönüyorum ''Oğlum şu işin inceliklerini bana da öğret Allah'ını
seversen, ne istersen ısmarlarım sana'' diyorum, hiç tınmıyor kerata. Dönüyor
bana ''Biz de anamızın karnında öğrenmedik, sen de oynaya oynaya geliştirirsin
Ahmet'' diyor da başka bir şey demiyor...
Ama masa tensinde de ben ondan iyiyim ha. O zaman delikanlı çağlarım altmış beş,
yetmiş kilo arasıyım. Ben de Levent'i masa tenisinde alaşağı ediyorum, lakin
uyanık, benim onun ile bilardo oynadığım kadar o benim ile masa tenisi oynamıyor.
Özellikle cumartesi sabahtan akşama kadar bilardo ve masa tenisi salonlarındayız
mahalleden ve sınıftan arkadaşlar ile...
Bir gün yine oynuyoruz böyle arkadaşlar ile Tunalıda bir bilardo salonunda, göz
ucu ile baktım bizden bir iki yaş küçük bir çocuk bizi seyrediyor. Üç beş
dakika seyrettikten sonra döndü bize ''Ağabey birinizin yerine bir el oynayayım
mı?'' dedi. Dayanamadım herhalde garibanın da teki, parası da yok anlaşılan
''Hadi gel benim yerime oyna ufaklık'' dedim. Velet istekayı eline bir aldı beşinci
sayıda, elli de biten oyunu, elli birinci sayıyı alıp bizim de ağzımızı bir karış
açık bırakarak bitirdi. Tabi benim rakibim olan arkadaş ''Ben saymam ben saymam
bunu'' deyince biz parayı yine ortak ödedik mertlik biz de kalsın diyerek.
Sonradan öğrendik ki çocuk on bir on iki yaşından beri bu işin içinde imiş
salonun sahibi babasına yardım ediyormuş.
Bir gün yine Kızılay'da ki salonlardan birinde oynuyoruz arkadaşlar ile daha
acemiliğimizi atamamışız üstümüzden, ama yine de çok biliyormuş ayaklarında
havamızdan da geçilmiyor. Sıra bana geldi, istekayı hafif tebeşirledim, tebeşirlemeyi
de biraz uzun tuttum, havamız olsun yani, beyaz topun dibine bir vurdum, hooop
top havalandı yan tarafta oturan çay içmekte olan gariban bir adamın tam ayağının
üstüne düştü. Vayyy Ahmet vayyy ki vay şimdi adam bize paça kasnak girişse haklı,
acımıştır da ayağı, biraz alttan aldık biraz özür, abım bizden bir kola iç
muhabbetleri filan adamı zar zor yumuşattık da başımız belaya girmedi çok şükür
o gün...
Aaah ah! Yanarım da ona yanarım. Çok takılsaydım o kahvelere, belki ben de
Semih Saygıner kadar olmasa da onun yarısı kadar bilardocu olur muydum? Amaan!
boş ver Ahmet çok mu önemli? Ama sınıf arkadaşım Levendi bir iki kere yenmişliğim
var ha onu da söylemeden geçmeyeyim. Onun beni yenmesi mi üüüf sayısını unuttum
vallahi. Şimdi arada sırada oğlum ile kızım ile oynuyoruz, sigara yasağı da var
zaten kapalı yerlerde, rahatız yani. İşte bizim bilardo hikâyemiz de bu...
(
Bilardocu başlıklı yazı
AhmetZeytinci tarafından
10/16/2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.