Sessizliğin dokunuşu belki de yüzüme tokat gibi çarpan

O nihai sancı varoluşun tescilli mahiyeti

Duraksız notaların ve asılsız sevdaların izdüşümündeki

O bileşke:

Aşk ve ihanet güdüsü savsaklarken

Hüzün sarnıcının

Kıdemli bir sancıyı mihenk taşı bellemek kadar asılsız

Aşk yarası,

İzleğindeki o tecelli belki de

Mihrabı yakın kılan.

 

Kırık mızrabı yüreğin

Çok derin o sancı

Yüklü gökyüzü ve yüklüsün gökyüzlüm

Cefa iken mızrabın çaldığı

Son bir serzeniş belki de gıybet yüklü

Bilirim nasıl da durağan o hidayet yüklü çağrı:

Aşka meyletmiş gönül usulca ve kendince

Sonra sadece susmuş o demli yalnızlığı

Kar bilmiş de yitip giymiş öylece:

Kucağında ve asilce saklamış hatta saklanmış

Ve saf tutmuş gönül dergâhında.

Neye mi yetmiş ne sen sor

Ne de evren bilsin

Rabbin kucağında bir sefil

Düşmüş yolum sevgi otağına.

 

Yâd ellerde kaybolmuş bir garip yolcu

Bir katresi kadar yetisiz iken benliğim

Göklerin tek hâkimi iken Tanrı,

Sanır mısın ki kayıp umutlarım

Belki de o naif dokunuşu evrenin

Hükmetsin sadece maliki sevginin:

Ve yordasın beni adım adım

Baş koymuşum bir kez

Bil ki ne ilk ne de son durağım.

 

 

 

( Yad Ellerde Kaybolmuş Bir Garip Yolcu... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 23.09.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.