Hükmü yok kılınmıştı
Tutuştururken satırları,
Ölü mızrabı ile
Kırılgan notaların
Çalıntı tınısında aşkı
Hala saklı kılan.
Yüzü de yoktu kadının
Ne de kuşatılmış
varlığı
O ürkek dokunuşların
tahayyülünde
Edimsizdi ve soluksuz
Her mola verdiğinde…
Çarmıha germişti aşk’ı
Hepten yok kıldığı
Derin bir ağaç
kovuğunda
Saklı iken kozası.
Ne kalmıştı ki şunun
şurasında
Kanatlanıp da hayata
karışacağı.
Tutar bir yanı da yoktu
üstelik
Yokluğun hırçın
kuşatılmışlığında
Varlığının o yeknesak teamülünde
Durgun suların
Azgın nehirlere
dönüştüğü
Bir tufanın devirdiği,
Kadının devinip
delirdiği.
Sayfanın kıyısında
ağlarken
Düştüğü notlar
Düşüp düşüp yeniden
Koşullandığı tümsekler.
Konuşlanan söz öbekleri
Aşk’ın saflığı
Hepten yok sayılmıştı
oysa
Kekeme yetileri nasıl
da durağan.
Beslerken hüzün
Damarında akan kana
eşlik eden,
Yortusu ölüm öncesi.
Son bir gayretle
Dokundu aksine,
Görkemi idi aşk’ın
geride kalan
En son izlek,
Yıkarken ruhunu
İklimsiz ikindi
yağmurları…