-Adım sevda. Üç yıldır,
burada yalnız yaşıyorum.
Haydar konuşmak yerine
etrafı gözden geçirmenin telaşında idi. Süleyman
-Neden tek başına
burada yaşıyorsunuz?
Anlatacağı olayın
vahameti altında ezilen bedeni, dağ arasında kalmış dar yolun kenarında bu evde
yaşamasının zorluğuna göğüs geren irade ve azmi içinde.
-Burada tek başına
değilim ilerde ki ahırda koyunlarımla beraber yaşıyorum. Güzel gidişli sanılan
şehir hayatında ailemle yaşarken on beş yaşımda çift cinsiyetli olduğum korkunç
gerçeği ile karşı karşıya kaldım, doktorlar cinsiyetimi net olarak söyleyemediler.
Çift cinsel organa ve cinsiyete bu toplumda yaşamamanın ve hor görülmenin
ezikliği içinde, kin ve nefret dolu gözlerden uzaklaşmak ve burada yaşamak için,
ailemi zorlukla ikna ederek burada yaşamaya karar verdim!
Süleyman ve haydar
hayretler içinde ıstırapla bezenmiş, hayatlarında duymadıkları vahim dramatik
olan bu olayın karşısında şaşkınlık içinde dinliyorlardı.
-İlkokul bitirdikten
sonra belirgin olan yaşamımdaki değişikliği hissedenler ,çirkin bakışları içinde
hiçbir arkadaşım olmadı. Liseye kadar okulda tek başıma mahzun ve merhametten
uzak olan bakışların ve gönüllerin, hayatımı zehir eden hareketlerine ve benden adım,
adım uzaklaşan mide bulandıran hareketlerine maruz kalarak, zorluklar içinde
bitirdim.
Anlatırken gözlerinde
yaşlar boşanmaya başladı.
-Bir topluma girerken
hangi tarafta, duracağımı, ne olduğumu bilemeden hangi tarafa yaklaşacağımı
bilememenin, ıstırabı içinde ortada sap gibi kalarak yaşadım. Beni yakında
tanıyan birkaç arkadaşım vardı, onlarda uzaklaşınca buraya yerleştim. Bir kaç
tane koyunlarımla, ailemin de yardımı ile ve benimde gayretimle burada yaşamaya
çalışıyorum.
Süleyman ve haydar çok
üzülmüşlerdi bu vahin olay ve yaşam karşısında haydar şaşkın gözlerle süzerken,
Süleyman dirseği ile dürterek uyardı. Süleyman
-Çok üzüldüm ve şaşırdım!
Çok zor olan bu olayı yaşamış olmanız ve cesaretinizle tek başına yaşamaya
çalışmanız takdir edilir bir duruşu hak ediyor.
-Gerçekten böylemi düşünüyorsunuz?
Beni yadırgamıyor musunuz?
-Elinizde olmayan bu
hayatı isteyerek satın almadığınız bir gerçek, hislerinizle yaşamakta en doğal
hakkınız ve bunu yaşamakta sizin özgürlük hakkınızdır. Maalesef toplumuz bu
duygulardan yoksun olduğu için sıkıntılı geçen hayatınızı bu ıssız dağda
geçirmeye zorlamış. Yürürken elinizde olmadan yürüme şekliniz veya görüntünüz başka,
yürümeniz başka olmasını hazım edemeyenlerin bakışlarına maruz kalmanıza çok
üzüldüm.
-Sii! Siz bu
söylediklerinizde samimi imisiniz?
-Evet, arkadaşım haydar
da aynı duyguları hissediyor. Değil mi haydar bey?
Haydar dalgın kadını
veya erkek görünümlü kadını izlemenin, şaşkınlık dolu gözlerle soyarcasına
bakışında kurtularak.
-Ne diyorsun?
-O sende.
Kızgınlıkla başını
sallayarak kötü niyeti anlamanın kızgınlığı içinde
-Sen dışarı çıkarak
etrafı gözlemler misin?
Haydar kızarak dışarıya
çıktı.
Süleyman
-Bu gemi neyin nesi?
-Hobi olarak, uzay
gemisi inşa ederek vaktimi geçiriyorum.
-Gerçekten çok güzel olmuş,
aynı filmlerden gördüğümüz uzay gemisine benziyor.
Süleyman geminin
yanında üzgün ve mahzun elinde olmadan yaşamaya maruz kaldığı bu yaşamın
ezikliği altında ezilen sevdaya şefkatle yanına yaklaşarak ellerinde tuttu, sevdayı
bir anda ışık anaforu kapladı, bedeni hafiften sarsıldıktan sonra yaşamış
olduğu bu eziklikle yaşamasına neden olan, çift yaşamlı yaşamında kurtulmanın
hazzını hissederek şaşkınlıkla
-Buu.bu nasıl oll oldu.
Siz kimsiniz? Ha, hayatımı değiştirdiniz!
Heyecanla ve şefkatle
parıldayan gözleri ile Süleyman'ın boynuna sarılarak öpmeye başladı. Bu öpme
saatlerce sürdü. Şaşkınlık ve merhamet kokan sesi ile
-Hayatımın kötü giden gidişatını,
güzel gidişe döndürdünüz. Siz kimsiniz? Sizi bana Allah gönderdi. Yıllarca
gözlerimdeki yaşlarla yalvardım Allah’ıma. Şimdi bu mucize ile.
Sözüne devam etmeden
gülücükler saçan yüzünde mutluluktan akan gözyaşları içinde havalara zıplamaya başladı.
Keder ve hüzünle kaplanmış bedeni bir anda"sürür" -insanın içini ve dışını saran
coşku- ile mutluluğa dönüştü. Süleyman bu sevinç anını yaşamanın hazzı ile
istek dışı olarak elini yapım aşamasında olan uzay gemisine dokundu, dokunması
ile gemi bir anda şekil değiştirerek mükemmel her türlü cihazlarla donatılmış
kullanıma hazır hale uzay gemisi haline gelmişti. Oval şekilde ön kısmında
gemilerin inip çıkmasına olanak sağlayan giriş kapısı olan ışıl, ışıl
silahlardan arınmış bir uzay gemisi olmuştu. Bir anda arka bahçeye giren haydar
-Biraz önceki kadın,
erkek nereye kayboldu? Bu bu.. Uzay gemisi biraz önce burada yoktu. Neler oluyor?
Ben hayal mi görüyorum!
-Hayal görüyorsundur,
bildiğin alelade bir gemi
Süleyman, arkadaşı Haydar’ı
bu olayları anlatmanın zorluğunda olacak ki başından savuşturacak sözlerle
geçiştirerek.
-Etrafta hareketlilik,
gelen giden vardı?
-Her şey sakin, hiç
kimse yok.
Sevinçli, şen ve keyif
içinde havalara zıplayan kendi etrafında çılgınca dönen sevdanın yanına
giderek.
-Sakin ol, düşerek bir yerini
kıracaksın!
Görünmez bir siyah
elbise ile örtüye bürünen bedeni, bir anda beyazlık ve saflık la bezenmiş
elbiselerle, sarılıp sarmalamıştı vücudunu. Parça parça olmuş hayatı ve
duyguları, bir anda tek vücut olarak şen ve keyifle yüklenmişti, sanki. Sübhan
olan Allah’ın eşsiz izzet ve ikramı olan bu mucizeleri hak eden yaşamın hazzı
ile kendinden geçerek ,engin denizlere dalmış bir dalgıç gibi okyanuslarda
yüzüyor gibi idi. Dikkatle, dikkatli bakış ve gözetişle bunu fark eden Süleyman, mutluluk içinde gülücüklerle sevdayı seyre daldı. Haydar’ın Münasebetsizce
konuşmasını önlemek için içeride nöbet tutması için görevlendirerek, münasebetsizliğin önüne geçmiş oldu. Ümit var olmak, güzel duygularla bezenmiş
bedenlerin bu güzellikleri etrafındaki -umutsuzlar-tüm insanlar için dağıtması
için uğraşan daha güzel yüzlü olmak; sıkıntı, keder, elem, mihnet, gamdan
kurtulmuş olmak ne kadar güzelmiş düşüncesi içinde olmak gerekir, dar düşünce
içine hapis olmuş düşünce içinde olmanın korkunç gerçeğini düşününce, korku içinde
sıçrayarak uyandı. Uzay gemisinde telsizinde gelen bu ses
-Cüce galaksin den,
dünyaya beni duyan var mı?
Bu sesle sevda ve
Süleyman hayretler içinde uzay gemisine koşarak telsizin karşısına geçtiler.
Sevda
-Burası dünya, cüce
galaksi seni duyuyorum!
-Cüce galaksiden ben ışık saçan ışık, aylardır yalnızlıktan patladım.
Sevda ve Süleyman bu
olanaksız olduğu düşünülen uzaylılarla kendileri gibi konuşan, iyi niyetli
uzaylı ile konuşmanın mucizesi ile birbirlerine şaşkınlık içinde baka kaldılar.
-Bizleri, yani biz
uzaylıları yırtıcı hayvan gibi, yırtıcı tırnakları olan düşüncelerle; tanıtan
tüm insanlığı veya insanları kınayarak çengelli, pençeli olarak lanse eden
zihniyetleri protesto ederek devam etmek istiyorum.
-!
-!
-Hasta düşünceli
bizlerins insanlığas; önem ve ehemmiyet vermeyen kalbimiz olduğunu baştan
savarcasına anlatan sözlerin, düşüncelerin hepsi gerçek olmadığını vurgulamak istiyorum.
Bazen yalnızlık’dan ve Sevgisizlikten bu galaksidense tek başıma aylarca
yalnızlıktan patladıms biliyorum, biliyorum bu mekruh bir duruma ama
yalnızlığımıza anlatan en güzel söz olduğu için bu ifadeyin kullandıma. Sizin
deyiminizlen pervane denilen kelebekin gibi galaksimizi korumaka adınsa bu
geminde günümün dolduruyoruma. Ben nedeni sizin gibi konuşamayım,duruns .Bazen
siz dünyalıların hoyratça gökyüzünü ve galaksimize kadar ulaşan karmaşık
yağmurun ulaştırdığı yağmur gibi yağan kötü düşünce dolu bulutları gibi yağan beyin
sinyallerinizi galaksimize ulaşmaması ve
yok etmek için aylarca yok etmenin telaşında burada tek başıma kalıyorum.
Kusura bakmayın, konuşmayı unuttuğum için bazı kelimelerim anlamsız gelebilir
size.
-!
-!
Mehmet Aluç