-Siz bir insana iki defa inandınız mı hiç ? Ben inandım! Sonu ölümcül oluyor...-

Zoruma değil,
B
aşkasına gitti o
Üzerimi yeni bir mutlulukla çizip
Eski bir acısıyım artık onun
Yeni bir eskisi

Pek söz etmezdi kendine benden
Gece boyu ağlar
Güne, hiçbir şey olmamış gibi uyanırdı
Eşkâlini, ruhuna göre şekillendirir
Darmadağın vücuduyla, taşırdı
sokaklarını şehrin
Dilinde müsvedde bir şarkı
Elinde paslı bir bıçak!

Zamanı geri almaya yetseydi bile gücüm
Binlerce kez!
Yine de beni seveceği yoktu
Biliyordum bunu

Gözyaşlarını, yağmur sanan bir ahmaktım ona göre
Uyurken bile ağlardım
Küçük düşünür
Büyük ölürdüm hep

Gülerdi
Çocuklar da onunla birlikte
gülerdi sonra

Alın yazısını teriyle siler
Elinin tersiyle iterdi beni kendinden
Yedek bir hayatım daha varmış gibi yürürdü üzerime
Yarım hayatına,
güzel hatalar sürer
Uzatırdı mutluluğu
Uzatırdı...Uzatırdı...Uzatırdı...
Yakalandığı yerden keserdi ellerimi
Ve zevk alırdı bundan

Nefsi müdafaaydı tüm yaptığı ona kalırsa
Seven bendim çünkü

Acı çektirmekten yorulunca
Bir köşeye siner beklerdi
Bir kapı ziliyle telaş
Bir telefonla heyecan yaratırdı
Nerede yorgun bir postacı görsem
Ondan bir haber umuduyla dolardı içim
Boğulurdum

Üç noktaya; iki son borçlu biriydim ben
Ona kalırsa
Vir
güle son bir nefes!

Bu durum güç veriyordu ona
Özgürlüğünün acısını benden çıkarıyordu
Kendini bulmak yerine,beni kaybediyordu durmadan
Bir köpek çaresizliği yaşıyordum
Dönüp geldikçe,
Daha büyük bir uzaklıkla sınıyordu bu defa kalbimi

-Din değiştiriyordu vicdanı-

’Ağırlık yapmasın’ diye kalp taşımıyordu
Hızlı ve düşüncesiz hareket edebiliyordu bu sayede
Gözlerimin içine bakarken bile
Sırtımdan acısını eksik etmezdi hiçbir
zaman
Ona göre unutulmaz olmanın tek ölçüsüydü bu

Eni ihanet
Boyu ihanet

Bende açtığı yaraların içine girer
Kaybederdi kendini
Saklardı!
Sesim soluğum kesilince de
Elinde bir
ölümle çıkardı tekrar içimden

Herkese yerli
Bana yabancı bir beden olurdu

Yüzünün perdesi yırtılmış
Finali gecikmiş bir oyundu artık bu
Yanlışları, yalnızlığının boyunu aşıyordu gün geçtikçe
Herhangi bir şeyin;
Kırılırken çıkardığı sesin taklidini yapamıyordum
En acı sesim, sessizliğim olabiliyordu sadece
Ve sessizliğimin de bir yankısı yoktu onda

Düne sorsan; bu günü
Yarına sorsan; dünü yoktu

En son;
Bir mazeretin arkasında gördüm onu
’Sobeeee!’ diye bağırdığım
zaman
İhanetinden geriye bir tebessüm bırakmıştı
İhanetinden geriye; intikamın hazzı

Ellerim yüzümde
Teslim oldum

Gözlerini kapattım kalbimin usulca
Boynuma düğümlediği saçlarından
Bir
ölümle kurtuldum
Yalınayak uzaklaştım oradan
Geleceğimi bırakıp

Arkamı ilk defa o
zaman döndüm ona
Ve hayatımda ilk defa;
ölümü hiç umursamadım

( Şahsi Yalnızlıklarım-18 başlıklı yazı Ali Koç tarafından 6.05.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.