Değişen yaşayış tarzımız, adet ve ananelerin değişip yozlaşması, büyüklere saygı, küçüklere sevginin olmayışı mutlak yalnızlığı getiriyor. Geleneksel Türk yaşantısında; köylülükte, büyüklere iyi davranmayan, yaşlılığında ihtiyaçlarını gidermeyen oğluna, kızına, torununa iyi bakılmazdı. Aşağılanırdı. Tabi bu bir sosyal baskıdır.

İnsan doğduğunda yalnız doğar. Bence ağlaması da kendine acındırmasından kaynaklanır. Birden bire çıkınca tek başına dünyaya çıkıyor. Havayı, güneşi, gündüzü, geceyi görüyor. Binlerce göreceklerini keşfediyor.

Çocuğun anasının memesini emmesi, himaye edildiğinin işaretidir. Yalnız olmayacağının anlamındadır. Çocuğun, annesinin memesini emmeye başlaması anne ile ilk iletişimidir. Emen çocuk susuyor. Bir savaşın içinde buluyor kendini…. Daracık bir mekandan tasavvur edilmeyecek bir ortama çıkan çocuk; gözlerini açtığında da bir yalnızlığın ifadelerini görür.

Değişen ve nüfusunun yarıdan fazlasının kent merkezlerinde olan Türkiye; gelenek göreneklerini yitirip kentin iş hayatı, geçim kaygısı, çıkarcılık; son zamanlarda gelişen kazık atma, çalma çırpma, davranışları ortaya çıkmakta. Yasalar yeterince bu tür insanları cezalandırıp rehabilite edemediğinden, toplu ileticim araçlarında haber olarak verilen bu tür eylemler hızla çoğalmaktadır.

Kentte işsizliğin gelişmesi ahlaki değerleri bitirdiği gibi, üretmeden tüketen, hazırı yeme, üretimi bilmeme, banka Visa kartlarından olmayan paraların yenilmesi kişi bunalımını, bilinçsizliğini ortaya koymaktadır.

Kentte ana babaya köydeki gibi hürmet ve bakılması söz konusu değildir. Bakımevleri yaşlıların gideceği yer olarak görülmektedir. Kentte nüfus planlaması ile azalan çocuk sayısı yaşlı ana babaya bakmayı azaltmaktadır. Çünkü artık çekirdek aileler yaşamakta kentlerimizde. Varoşlarda hala kısmen de olsa gelenek yapısı devam etmektedir. Ayrıca çocukların iletişim kuracağı, hayatı tanıyacağı oyun alanları ve mekânlar olmadığı için saldırganlık duyguları gelişmektedir. Enerjisini harcayamamaktadır.

Mutlaka toplu taşım araçlarındaki insanları görüyorsunuzdur. Herkesin yüzü asık ve ciddi. Bu yalnızlığın ifadesidir. Seyahat eden bir kişi tanıdık birisini görünce yumuşuyor, gülüyor ya da tebessüm ediyor. Bunun nedeni herkesin derdinin olması, bunu paylaşacak, biriyle konuşmaya gerek duymasındandır. Bu bakımdan sosyal statüsü ne olursa olsun iletişim kuracağı bir cana, bir nefese gereksinim duyar.

Kentlerde iki yabancının iletişime başlama şekli; “Memleketin nere?” Sorusuyla başlanıyor. Önce o yerlere gitmişse, önemli, iyi niyetli gözlemlerini anlatıyor. İnsanların iyiliğini anlatıyor. Aslında anlatıcı kendisinin iyiliğinden söz ediyor. Yüreğinden bir şeyler ilave ediyor gözlemlerine. Karşılıklı konuşma, kişideki stresi azaltıyor. Kişideki olumsuz düşünceler olumlu hale geliyor. Güven tazeliyor. Kendisinin de herkes gibi bir değer olduğunu anlıyor

İşte iş yaşantısında tamamen yalnızdır insan. Makinelerle baş başadır. Çalışma süresince yar ve yardımcısı makinelerin sesidir. Kişi hep kendi davranışlarının haklı olduğunu düşünür. Sorularının sonuna “mısınız” sorusunu getirerek kibar olmaya çalışır. Evine de gelince çoğunlukla Azrail kesilir. İletişimi unutur. Evde dinlenmek için TV karşısına geçilir tek yönlü olarak TV konuşur. İnsanımız bununla oyalanır. TV ile kanaat oluşturulur.

İnsan yalnız kalır ne kadar kalabalık içinde olursa olsun. Yaşlı insanlar Huzur evine girebilmek, konuşabilmek için çareler düşünmek zorunda kalır. Çünkü artık yaşlılık hastalığına yakalanmış, başkalarının bakımına gereksinim duymaktadır. Nasıl ki çocuklukta anneye muhtaçtı, şimdi yaşlılıkta çocuklara ve torunlarına ihtiyaç duyar.

*İhtiyar herkesin bakıcısının; çocuklarının onurlu şekilde bakılması dileğindeyim. Dua insanı mutlu eder. Dua iletişimin önemlisidir. Teşekkür de. Büyük ve yaşlı insanlar tatlı dilli güler yüzlü olmalıdır.

 

( Çocukluk-yaşlılık Ve Yalnızlık başlıklı yazı acun06 tarafından 30.01.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.