"İyi dinlenmelisin" dedi "biraz uyu" Gözlerimi kapasam da beynim uyumuyor. Çok karışık kafam. Yürüdüğüm yol ayağımın altından kayıyor. Düşmekten korkmadan yürüyorum. Garip bir şekilde sendelemeden, ip gibi... dümdüz.

Rüzgarı seçmeye çalışıyorum. Kokusu bir garip. İlk defa rüzgar bir şeyler çağrıştırmıyor. Her yer insan dolu. Kalabalığın kum yığınları olduğunu düşünüyorum. Rüzgar estikçe dağılan, birbirinden kopan kum taneleri her biri. Hangi tane olabilirim? Hayır rüzgar kokusunu gizlemiyor şu an. Keskin bir votka esiyor. Gittiğim istikamet yön değiştiriyor.Gündüz geceye şev apıyor.

Yalnızlık ne çok şey.

Öncelikle öz anlamında tekillik barındırıyor içinde.

Sonra;

Acı,

Kendimize aidiyet

İçsel kalabalıklık

Dışsal kaçış.

Kaçışta yine kalabalığa düşmek ve azalmak.

Koruma hissi

Kaybetme korkusu

Ve bir kez daha kaybetme korkusu.

Saklama

Derine gömme

Çıkarmama

Orada olduğunu bilmenin iç rahatlığı

Uzun gecelerin rahatsızlığı.

Uzun gecelerin hoşa giden rahatsızlığı

Çek yatta uyumak.

Bazen hiç uyumadan kalkmak.

Kendi kendinle kavganda ruhun dağılmış gezmek

Kimsenin görmemesi.

Aynı şarkıyı üstüste dinlemek

Ezberlememek.

Gece yarısı süte bisküvi banmak

Aç olmak,hissetmemek.

Müzik dinlemek

Yazmak

Müzik dinlemek

Yazmak

Yazmak

Saçmalayana kadar.

Pencere açık. Rüzgar esiyor. Uçuşan tülün anlatacakları var, sabah yakın. Votka şişede durduğu gibi durmuyor. Yalnızlık parçalanmayı öğreniyor.

Bu bir çocuğun anne demesi kadar kolay ve ihtiyaç.

Ve en başından beri

Senin adın kısa

Senin adın sıcak...

06.05.2013 İstanbul.

Zaman gündüz su gibi akarken, geceleri buz tutuyor.Nasıl oluyor bilmiyorum. Bir andan sonra kaskatı ,kırılmaz , geçilmez ve dirençli duruyor karşımda. İşte şimdi seni ezmeye başlıyorum der gibi. Hayatlarımızda herşey ayrı bir manzaranın parçası olsa da zamanı ortak kullanıyoruz. Şu anda geçen saniyeden sen de kendi adına bir şeyler koparıyorsun. Belki sana bonkör. Geceyi sana akışkan ve hızlı sunuyor. Ve ne garip ki sen ivmelenirken ben vektörel sıfırlanmışım. Yine de aynı anda kalmışız.

Zaman kırık bir testiden sızan su gibi, incecik. Ve ikimizin.

Bunca koşuşturmanın önünde "boşluk" kavramı daha bir belirginleşiyor. Bir olimpiyatın tek atleti gibi hissediyorum kendimi. Yaptıklarımdan sonra altın madalya garanti ancak onu bana sunacak , beni kendi yaşamım adına onurlandıracak kimsem yok. Ben büyük bir yokluğun köşesiymişim.Nasıl anlamamışım bunca yıl diye hayıflanamıyorum da. Arkamı döndüğümde sırtımı gören her duvarın aynı soğuklukta durduğunu biliyorum. Ve aramızda ki boşluk beni tek hamlede yere serebilecek kadar keskin bir bıçak. Ucunu ruhuma yönlendirmiş adeta "hadi" dememi bekliyor. Demek istemesem de gücüm de tükeniyor.

Üzerine çığşş bir dağcı gibi... tatlı bir uykuya dalmak üzereyim.

Bu bir çocuğun anne demesi kadar kolay ve ihtiyaç.

Ve en başından beri

Senin adın kısa

Senin adın sıcak...

07.05.2013 İstanbul

( Ben Büyük Bir Yokluğun Köşesiymişim başlıklı yazı ÇİLER GÖKSEL tarafından 5/16/2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.