Ne zaman ki sırtını pencerenin parmaklıklarına yaslarsan,o zaman yolculuk başlar.

Şimdi başla sen yolculuğuna.İlk dönemeçte begonviller kaldırımlara kadar. Yalnızlığının morarmış göz altlarına hareler halinde yüzlerini sürüyorlar.O vakit derin bir nefes çekiyorsun içine,yola düşüyorsun....Gözlerin kapalı yolu düşlüyorsun..

Dilinde ıslık yerine buzulları kesmiş bir ağrı, her geçen gün daha çok donduruyor yüreğini. Hayatın neresinde bu kadar içimize kapandık bilemeden, bir devinmeyle geçiyor günler. Ölenler ve yeni doğanlar arasına sıkışmış bir mücadelede,ellerimiz parmaklıklardan uzandıkça gökyüzüne uzaklaşır olmuş maviler. Hayatı tutabilmek adına çok uzun zamanlar tutanaklar tutulmuş,başkalarının verdiği kararlara sesimiz sus olmuş. Ruhlarımıza kelepçeler orada vurulmuş.

Şimdi gel yanıma, madem ki sokaklara çıkacağız bu beraber olmalı. Duvarlara yaslanılınca, başkaları hep itekleyip duruyor insanı. Oysa yan yana olursak iki cephemiz olur, dururuz, bakarız,düşmeden ayakta kalabiliriz. Birimiz rüzgara denk gelse öteki kuytusunu korur.

O halde hazırız, gel benimle…

En çıkılabilir sokak çıkmaz sokak desem, deli diye bakacak mısın yüzüme? Ama öyle. Çünkü herkes oranın çıkmaz olduğunu bildiği için girmek istemez. Çıkmazların kendine has bir yalnızlığı, insana sarılan kolları vardır. Mutlaka bir kenarında seni dinlemek için sendelemiş de olsa oturulabilecek bir duvarı da vardır. Çıkmazların rüzgarları hafif eser, içine sadece huzuru girer. Hele yazın tam gün batımına yaklaşırken günler … şimdi çıkart ayakkabılarını, bırak duvar dibine. Kendine orada soluyan bir ev seç. Gözlerini kapat yaşa orada. Çıkmaz da nasıl da çıkmaya başladın sokaklara. Haydi,korkma….

Madem ki ayaklarımız çıplak o halde seni bu defa deniz kıyılarında gezdireceğim. Küçük taşlı yollarda ayakların hiç acımayacak. Martılar çizecek yolumuzu, hiç bilmediğimiz bir rota seç içinden. Sonra yalnızlıklarını suya yaz. Halkalar yayıldıkça kocaman meydanlar oluşsun önünde. Nasıl özgür kalınabilir derken özgür olduğunu hisset. Hayatına gerdiğin ipi gevşet yavaş yavaş. Usulca sal sevdalarını hüzünlerini acılarını. Pantolonun cebindeki taşları oluşan meydanlarında kaydır. Kimseyi en önemlisi kendini incitmeden hecele şimdi. Düşündeyim…

Ve en son sokak çok sıradan. İnsanların kum gibi aktığı, suratların çoğunun sıradan olduğu, insan debisinin maksimuma vurduğu o korkunç karabasan sokaklardan biri. Bizi evimizin parmaklıklarının ardına iten, yalnızlığımızı korumak güdüsünü inceden bileyen,uzak olmak istediğimiz bir sokak. Oysa orada yürüdüğümde omuz omuza, göğüs göğüse deldiğimde kalabalığı,elimde sana ait bir çift ayakkabıyla sana geliyordum. Haydi aç kapıyı…

20 haziran 2010 Muğla.

( Bana Çıkılabilir Sokaklar Düşler Misin başlıklı yazı ÇİLER GÖKSEL tarafından 18.03.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.