Sevda;
Ahtapot'un kollarına düşeli,
Gönül yorgunuyum yağmur tadında.

Yaşam bir meydansa,
Hayat iki göz ceylandı hep kâlbimde.

Oniki'den vurulalı çok olsa da,
Ayıl/madı ki gönlüm, gezer hâla zilzurna.

Aşk için devirmediğim dağ,
Yakmadığım ateş, yıkmadığım şehir kaldı mı ki ?
Sevda'nın her enstrumanını çaldı şu ruhum,
Her notasına bastı bu assolist kâlbim.

Ne uyuyamadığım gece,
Ne uyanamadığım sabahı kaldı,
Ne taşmayan kül tablası, ne de tükenmeyen kahvesi.

Doğru ya kansız devrim mi olurdu !

Lezzetsiz duygularım; o kadar çok devrim,
O kadar çok, yakıp kavuran rejimler gördü ki,
Şah damar bile unuttu işlevini yalama olmaktan.

Sevince derinden önce aklın,
Sonra ruhun el sallıyor gerçekliğe.

Tüm yaşamım,
Kirpik ıslatarak geçti vefasızlara.
Hayatımsa,
İdam sehpasında yıldızlara bölünerek.

İki hece olduğum ilhamsız gecelerin,
Nalsız ve şân/sız olduğum şövalye izlerin,
Dirildiğim umut, gömüldüğüm terklerin,
Toprakla örtüldü üstü, suyla bilendi kaktüsü.

Günah çıkartıyor gibi hatırlar,
Yine de özleniyor gibi yaşarız.
Gülesi geliyor insanın bu zamanlar,
Şaka gibi bilerek yaptığımız tekrarlar.

Cohen'in dediği gibi;
Yaşamın en nankör duygusu aşk ve yine aşktı.

Bunca dize,
Onca cümle sadece,
Tek bir yüklem için miydi?
Seviyorum, seviyorum işte,
Diyebilmek için miydi herşeye inat.

Herkesin hissedip kolay göremeyeceği,
Hiç kimsenin asla hızına yetişemeyeceği,
Değil uzay, tüm evrenin bile dar geleceği,
"Ağır ve asil" bir duygu, hepimizin farkedeceği.

Bu nasıl bir fırtınadır ki, sırtında ağır bir ömür,
Nasıl özlemdir ki; sırtında kırk yıllık bir kambur,
Bezmiyor beden, yılmıyor salya sümük kâlp ve
Zevk duyuyor hâla pınar olmaktan, onur adlediyor.

Silindirler de geçse güllerin üzerinden,
Çorak topraklara savrulsa da özüm tohumlar,
İlle de sevda, ille de aşk diyorum kısa ömre inat.

Çekişen can kalsam da enkaz,
Seviyorum her nefes, soluyorum bir heves,
Özüm gibi, sözüm gibi, gördüğüm düşler gibi.

Yılmadan, bıkmadan;
Sadece seviyorum biraz kendim, biraz biz için.
Seviyorum gönülden biraz siz, biraz herkes için.

Bugün,

Ahtapot fikirlerin kundağında inlese de sevdalarımız;

Herşeye inat,

Yolunu şaşırmayan bu akıntıya,

Kolunu uzatan şu asil duyguya,

 

Var mı içinizde seviyorum demekten utanan ?

 


Bülent KAYA

( Herşeye İnat başlıklı yazı YuReKiKLiMi tarafından 29.01.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.