RESSAM İLE YAĞMUR
Bir Ressam, kırık bir tuvalin başında
resim yapmaktadır. Hazandan, renksizlikten şikâyetleşen fırçası ve gönlü
devamlı olarak soluk renkleri reddediyordu. Komposizyonun da tam ana renkleri
boyarken, pencereden gelen rüzgâra sezgilerini verir.
Dikkatle rüzgârın sesini dinler. Şimşek
sesleri pencereye çarpar, güneşin uzaktaki ışıklarını izler. Ressam; o ara
gülümser. Ilık bir yağmurun yağdığını görür. Çarpan pencereyi ardına kadar
açar, uzaktan gök kuşağının yansımasını görür. Tekrar yağmur sağanaklaşır.
Elini pencereden dışarıya uzatıp, sonbaharın ıslıklarını hisseder. O ara
kendini sokak kapısından dışarı atar. Saçlarının diplerine kadar ıslanarak,
yağmurda ellerini havaya açarak, hem yürür, hem de düşünür:
- Ey yağmur! Bedenime ak ve beni ıslat.
Der.
Bir insanın yağmur ve rüzgâr
arasında ki konuşması, çoğu zaman içinde sakladığı
sıkıntılarıdır. Çocukluğundan beri
kendinde büyüttüğü korkularıdır. Ressam, hem yağmurda yürüyor, hem de kendinde
büyüttüğü engellerden artık korkmaması gerektiğinin kararını alıyordu. Bunu
başarırsa hayallerini elde edebilirdi. Islandıkça üşüdü ve düşündü. Hüzünlü
yaşamın gerçeklerinde ki korkularının, kuruntularının kendisinden gitmesi
kararı ile yağmurdan öğrenebileceği bilgiyi keşfetti. Yeryüzüne yağıyor, etrafı
çamurlaştırıp, güneşle beraber ıslaklığı kayboluyordu. Bu yüzden “GÜNEŞLE”
umutlarını paylaşacaktı.
Bazen hayatta ıslanmak gerektiğini, yağmurdan öğrenilecek çok şeylerin
olduğunu ve diğer mevsimler için duygularını sevdikleri ile paylaşması
gerekiyordu. Bu bir ihtiyaçtı ve tüm insanlar içindi. Ressam artık tüm
renklerini “ SICAK RENKLERLE” mutluluğa yansıyan ışıklarla tamamlayacaktı.
“ HER YAĞMURUN BİR SESİ, HAYAT HİKÂYESİ VE RÜZGÂRLA GELEN BİR SÖZÜ
VARDIR. UNUTMAYIN’ YAĞAN YAĞMURUN ISLAKLIĞINI ANCAK GÜNEŞ KURUTUR.”
Sultan Özateş ( Görsel
Sanatlar Öğretmeni)