Sufi


işte böyle zamanlar
akrebin yelkovana küstüğü an
bir ıslık tuttururum kendi kendime

kaldırım taşlarını sayarım
kimi ak
kimi kara

alengirli geçen hayatımın
çıkmaz sokağında demlenirken geç kalmışlıklar
bir adım daha yaklaşırım
azrailin fersiz gözlerinin gölgesine

şafak vakti kırılırken günün ışıkları
yağlı urgana uzatıyorum boynumu
ellerimde kesik kılıç izi

ve bazen
işaret parmağım gösterirken şimaldeki en uzak yıldızı
ağzımdan söküyorlardı ciğerimi

bir soluk aşkına
tanrı aşkına
vurun beni
atın çöllere
akbabalar yesin leşimi

...

karanlığın en serin yerinde görüyorum yüzümü
biraz hırçın
biraz kırgın
verdiğim sözler gelir aklıma
tutamadığım için ağladığım sözler

...

ve bazen
günahlarımdan arındırırken gül yüzlü bir sufi
çehreme ay düşer
gönlüme ateş

sür şimdi namlusuna mermiyi sufi
sık kalbimin ortasına
bitsin bu kutsal çile


ölsün
her yanını ayrık otu saran bu yürek

ölsün ki
üçüncü sayfa haberi olmadan
kendi morgunda buz tutsun
biraz nem
biraz rutubet koksun


böyle zamanlarda işte sufi

susar şarkılar
ağlar kalemin ucundaki şiir
gelmişine geçmişine kendisine düstur edinmiş
alkol kokusunu damarlarına sindirmiş topal masada
mezopotamyalı bir çocuk doğar

 

Seslendiren : Olgun Onur


( Sufi başlıklı yazı OlgunOnur tarafından 9.12.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.