SON VAPUR

Ölen yakınlarımızın ardından neden yas tutarız hiç düşündünüz mü?
Onu bir daha göremeyecek olmamız, sesini ve yüzünü bile bir zaman sonra unutaca
ğ
ımız –hem de istemediğimiz halde unutacağımız – için. Ancak bir yakınımızı kaybettiğimizde hissettiğimiz tek duygu özlem midir?
Bizden uzakla
ş
an sevdiklerimiz bize özlemden öte pişmanlık duygusu aşılar.
Onunla geçirdi
ğ
imiz vakte doyamayışımızdır bize asıl dayanılmaz gelen.
Aslında sevdiklerimizle kaç takvim devirirsek devirelim yinede doyamayız onlara. Fakat bazen dü
ş
ünürüz ‘ Şimdi olsa, gelse yaptığı hataları yapsa hiç kızmam. Yahut sürekli yanımda – o günkü tabiriyle – vıdı vıdı yapsa of demeden dinlerim. Keşke onunla daha çok vakit geçirebilseydim. Keşke geçirdiğim vakitlerde onu biraz daha mutlu edebilseydim.’
Hata payımızın arttı
ğ
ı yerde pişmanlıklarımızdır bize sarmaşık misali dolanan. Çözülmek bilmeyen dolambaçlar hatırlatır bize onlarla geçen vaktin sınırlı olduğunu. Oysaki biz hep onlar olacaklarmış gibi yaşarız ve hala yaşıyoruz olmayacaklarını bile bile. Çünkü yok olacağını bilerek sonsuza dek yaşayacakmış gibi davranmak insanın mayasında vardır.
Çünkü alı
ş
ırız. Alışğımız şeyler bize eskisi kadar cezp edici gelmeyebilir. Her gün gördüğümüz annemize, babamıza ve arkadaşlarımıza alışğımız için onlarla geçirdiğimiz vakit – onlara çok bağlandığımızdan dolayı – hiç bitmeyecekmiş gibi gelir.
Ve ayrılık kapıyı çaldı
ğ
ı zaman kucağındaki pişmanlıkları, hasreti, hüznü, kızgınlığı (…) armağan edip sevdiklerimizi çalarak bize ‘keşke !’ vaktinin geldiğini hatırlatır.
Ayrılık geldi
ğ
i zaman anlarız, alışğımız için sıkıcı geldiğini zannettiğimiz herkes ve her şey bizde müthiş bir bağımlılık yapmıştır.
Bu yüzdendir insanın besledi
ğ
i evcil hayvanı öldüğünde sarsılması. Hatta yine bu yüzdendir küçücük bir çocuğun ağzından biberonu alınınca parmağını emmesi. Hayatta farkına varmadığımız iyi huylu bağımlılıklarımız elimizden alınınca suni umursamazlıklarla dindirmeye çalışırız acımızı.
Benli
ğ
imizi tamamlayan puzzle parçaları gibidir hayatımıza giren herkes ve her şey.
Hani canımızı sıkan insanların ardından ‘ ke
ş
ke hiç tanımasaydım. ‘ deriz. Peki, hayatımızda canımızı yakan insanlar olmasaydı canımıza can katan insanların farkına nasıl varacaktık?
Ya
ş
amımız boyunca bugüne kadar birçok insan gelip geçti. Kimi kalbimizi deşerek geçti kimiyse deşik yerleri sıvayarak…
Kiminin farkındaydık, sevgisi dilinden akardı; kiminse -beklide hala de
ğ
iliz – sevgisi gözbebeklerinden taşardı.Ömür konağınıza misafir gelen her insan iyi kötü hediyeler bırakmıştır kapınıza. Ve bıraktıkları her hediye onlara ikram ettiklerinizin karşılığıdır aslında.
Eğer pişmanlık denizinde bir balık olmak istemiyorsanız durun ve düşünün. Bugün yatağınız musalla taşı olsa etrafınızdakilerin halini veya yakınlarınızdan biri musalla taşına düşğünde sizin halinizi.
Elbette son vapura yalnız binece
ğ
iz vakti geldiğinde. Vapurdaki gişeniz yıkılmış Kabelerse varacağınız cehennem limanına dönüp ‘buraya neden geldim ? ‘ demenizin hiçbir anlamı yok.Çünkü bu vapurda ancak gişesini fethedilen kalpler üzerine alanlar cennet limanına erişebilir.

Büşra Sürme

( Son Vapur başlıklı yazı Büşra Sürme tarafından 3.03.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.