Önerileriniz
Kahredici karanlık artık güneşin yeryüzüne ışık silsilelerini yalatması ile kayboluyordu.
Caddenin cılız lambaları kendini yavaş yavaş kapatıyordu.Sesizlik yerini deniz ile sevişen martılararın iniltisine,denizin tutku dalgasına,arabaların sesine,insanların şakırdayan yürüyüş temposuna ve fabrikaların siren sesini andıran mesai sesine bırakıyordu.

Dünya yine ayaktaydı,gürültü yapıyordu ve yeryüzünde yaşayan insanları hariç doğayı,hayvanları rahatsız ediyordu.Kulakları patlartırcasına karışık anlaşılmayan muazam sesler biririne eşlik edercesine gürültü koparıyordu.

Saat sabahın belki altısı belkide yedisi parklarda doşalan eşortman giyinimli insanlar yürüşüz yapıyorlardı.Banklarda oturan sabahın ilk gazetelerini almış gündemi ve dünyayı takip eden yaşam ile ihtiyarlaşmış insanlar.

Güneş Denizin sırtında merhaba diyordu.Bazıları bu eşsiz buluşmayı ölümsüzleştirmek için kareliyor,bazıları ise sadece seyretmekle yetiniyordu.
Deniz kıyısının üst köşesinde bankta oturmuş eliseleri yırtık,çıplak ayaklı saç başı dağılmış saçları yüzü bile birleşmiş orta boylu normal kilolu bir kadın sessizce ağlıyordu.

Etraftakiler sanki onu görmüyor yada umursamıyorlardı.O ise bedeninden ve yüreğinden yaralı bir şekilde oturmuş ağlıyor ve elindeki kanlı mendil ile yüzünü temizliyordu.

Yüreği korku ile kaplıydı sadece titriyor ve ağlıyordu,kulakları hiçbirşey duymuyordu.Beyaz ve mavi renkli eteği toz,kir ve kana bulanmıştı.Oturduğu bankın altına bir kaç kan damalası sızmıştı,kendini ele verircesine.
Kafasında birbir soru ve labirentteymiş gibi kendini arıyordu,kendini aradığı yeri ne biliyor nede kendini tanıyordu,tanıdığı tek siulet çocukluğundan kalma bir resim oluyor yüzünde canlanıyordu.

Bu karmaşa denizinde boğulurken küçük bir yürek kadına bakıyor ve çağırıyordu.
-Abla,abla nasılsın?
Ses yakından geliyordu ama bi okdarda uzak yankılanıyordu.Kadın başta sese anlam veremedi yada dikkate almadı ama bu ses tekrarlanınca yüzündeki karmaşık,dağılmş kirlenmiş saçı yavaş bir şekilde araladı.Karşısında gözleri deniz rengini almış yüreği taze gülüşü mavi bir erkek çocuğu gülümseme ve tedirginlikle ona bakıyordu.
Çocuğun yüzü kadının yüzü ile aynı gibiydi,yani kirli.Çocuğun omzunda boya sandığı,sandığın üzerinde bir çift terlik diğer elinde kadına uzanan hafif boyalı bir bez parçası.

Çocuk kadının gözerine baktı kadının gözleri elaydı kirpiklerin arasıdaki göz korku,öfke ve çaresizliğin simgesini yaratıyordu.Kadın kör bir kuyuya atılmış Yusuf gibi çırpınıyordu.İçindeki çığlıklar vicdanları sağır edercesineydi koskocaman bir dünnyada milyarlarca insanlarında arasınca vicdan arıyordu ama bulduğu sadece fahişe düşüncelerdi.

Bir anda gözleri daldı ve karanlığın korku gölgelerinde yapayalnızlğı oynadığı bu dünyada evine giderken bir kaç canavarın saldırısına uğramıştı.Kalabalıklar ve insan silsilerinin arasında kulakları patlatırcasına çığlıklar ve yardım istemesine rağmen karanlığa karışan düşünceler gölgeleşiyordu.Bir kaç korkuluk kalabalık insan topluluğunun arasında bedenide tecavüz etmişlerdi.

Yüreğinde isyanlar koparan bu kadın bedenini orda bırakmış ruhunu deniz kenarında bulunan banka atmıştı.Üşüyor yüreğindeki sayısız elleri ile yabancı pis kokuların arasında kendini arıyordu.
Ama sadece kendini değil kaybolan isanlığıda aramaktaydı.
Çocuk tekrar uzattığı mendili uzatır gibi elini geri ve ileriye çoğru çekti ve mavi gülüşü ile tekrar seslendi

-Abla buyur gözyaşlarını silersin.

Serdar ÖZDEMİR
25.02.2012
( Kendini Arayan İnsanlık başlıklı yazı SerdarÖZDEMİR tarafından 25.02.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.