Her insan bir gemi ... Bazen fırtınalı, dalgalı; bazen rüzgârsız ve durgun uçsuz bucaksız okyanusta durmadan yol alan gemileriz hepimiz. Her geminin değeri taşıdığı yük ve varacağı liman ile orantılıdır. İnsanî yardım malzemesi taşıyan gemiyle haksız bir savaş için cephane taşıyan gemiyi bir tutamayız.

 

     Hedefi olmayan insan rotası belli olmayan bir gemiye benzediği gibi; hedefleri sıradan hatta başkaları için tehlikeli olan insan da zararlı malzeme taşıyan bir gemiye benzer. Amaçlarımızın kişiliğimizi şekillendireceği gerçeğini unutmayalım. Öyle amaçlar var ki peşinde koşan kişiyi insanlıktan çıkarır; öyle amaçlar var ki peşinde koşanları onarır, ahlaken yükseltir.

 

     Lüks bir araba alıp başkalarına gösteriş yapmak için para biriktiren insanın gösteriş merakı gittikçe artar, bir yetimi evlendirmek veya bir hayır kurumu inşa etmek için para biriktiren insanın da iyilik yapma arzusu gittikçe artar. Mekke'ye veya Medine'ye gitmek isteyen kişiyle Havai'ye veya Miami'ye gitmek isteyen kişi aynı ruh hali içinde olamazlar. Takva ehli bir sevgiliye gönül veren  aşık her geçen gün ahlakını güzelleştirir, aşüfte bir sevgiliye gönlünü

kaptıran kişi ise gittikçe ahlakî düşüşe geçer; meyhanede çalışan içki içmeye başlar, kütüphanede çalışan kitap okumaya...

 

      Farkında mısınız bilmem, kendi değerimizi kendimiz tayin ediyoruz. Her gün kendimize sürekli hedefler belirliyoruz. Eğer bu hedefler sahip olduğumuz becerilerle hiç zorlanmadan

gerçekleştireceğimiz işlerden oluşuyorsa yerimizde sayarız; eğer bu hedefler yoğun çalışma isteyen işlerdense gittikçe daha yetenekli ve daha becerikli bir kişi oluruz. Dış ülkelerde çalışmak isteyen birden fazla yabancı dil öğrenir. Bilgisayar destekli bir iş yapmak isteyen

bilgisayar ile ilgili her türlü bilgiyi öğrenir. Denizcilik alanında çalışmak isteyen yüzmeyi iyi öğrenir.

 

          İki köle konuşuyormuş. Biri diğerine sormuş : İleride ne olmak istiyorsun? Arkadaşı "Bir lokanta sahibi olup orada herkesin beğeneceği yemekler pişirebilen bir kişi olmak istiyorum." demiş. Sonra o da soru soran arkadaşına dönmüş "Sen ne olmak istiyorsun?" demiş. O da padişah olmak istediğini söylemiş. Yıllar sonra ilki iyi bir aşçı olmuş, diğeri padişah olamamış; ama veziriazam olmuş.

 

     "Devlete sırtını daya hayatını kurtar." sözünü çok duymuşuzdur Devlet üretilecek geliştirilecek bir makam değil, asalak gibi geçinilecek bir makam olarak algılanılıyor. Halbuki kendini asalak olarak kabullenmek insanın kendine yapacağı en büyük kötülüktür. Böyle

düşünen kişi diyor ki : Ben yeteneklerime ve becerime güvenmiyorum,  benim bulunduğum kuruma katacağım artı bir değer yok. Ne yap derlerse yaparım, neyi yapma derlerse yapmam. Bu düşüncede olanlar devleti daima geriye götürürler.

   

   Değil mi ki insan olarak Cennet'ten yeryüzüne indirildik, demek ki en güzeline layığız, bize yakışan ulaşabileceğimiz en güzel makamı hedeflemek, yaptığımız işte en iyisi olmaktır. Her günümüz bir önceki günden daha iyi olmalı. Cennet'te bile makamlar var. Allah Kur'an'da

bize amel defteri sağdan verilenler, soldan verilenler ve ileri geçenlerden bahsediyor. Ahirette ileri geçenlerden olmak varken niçin amel defteri sağdan verilenlerden veya Allah korusun yanıp da çıkarılanlardan olalım?

 

( Hedefiniz Kadar Yükselirsiniz başlıklı yazı AbdullahGndm tarafından 18.02.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu