MEHMET AKİF ERSOY’UN, HASAN BASRİ ÇANTAY  ve BALIKESİR MUHABBETİ…
                         
    Vefatının 46. yıldönümünde Üstad Hasan Basri Çantay'ı rahmetle anıyoruz...
   
    Yusuf AKGÜL

    Balıkesir’in övünç kaynağ, büyük fikir ve aksiyon adamı Hasan Basri Çantay ile İstiklal Marşımızın yazarı, istiklal şairi, Üstad Mehmet Akif Ersoy arasında temeli bir gönüldaşlık ve inanç hukukuna dayanan çok derin ve o derece anlamlı bir ilişki bulunmaktadır.
    Mehmet Akif ile Hasan Basri’nin ilk görüşmeleri l908 yılında İstanbul’da, Sırat-ı Müstakim mecmuasının idare merkezinde gerçekleşmiştir. 
    Hasan Basri 21, Mehmet Akif  35 yaşındadır. M. Akif o zaman bu mecmuanın başyazarı idi. Hasan Basri kendisiyle tanışmak ve bir mülakat yapmak için gelmişti.

    Bu tanışmayla başlayan dostluk ve samimiyet, uzun yıllar, her geçen dem artan bir şevk ve karşılıklı hayranlıkla sürüp gitmiştir.
      
    SES GAZETESİNDEKİ ŞİİRİ.
  
    H. Basri Çantay’ın Mondros’tan önce, l8 Ekim l9l8’de başlayıp l3 Mart l9l9’a kadar devam eden, yazılarıyla Türk milletinin hak, hürriyet ve adalet isteyen gür sesini yansıttığı SES adlı gazetesinde, başlığın hemen yanında bir sanat ve güven tacı olarak 22 sayı parlayan şu dizeler M.Akif Ersoy’a ait idi:
 
        “Düşman sesi duymak istemezsen
         Kardeş sesidir uyan bu SES’ten.
         Kalkınca görür ki akşam olmuş
         Vaktiyle uyanmayan bu sesten…”
 
    SES Gazetesi, o zamanki karamsarlığa taze ümitler ve sarsılmaz heyecanlar yüklüyordu. Gazetenin İstanbul yazarı Eşref Edip Bey’di ve yazdığı yürekli yazılar, bizzat  M.Akif Ersoy tarafından Balıkesir’e ulaştırılıyordu.
                
    M.AKİF’İN BALIKESİR  VAAZI
 
    M.Akif Ersoy, 2O Şubat l92O’de  Milli Mücadele’ye destek vermek amacıyla H.Basri Çantay’ın daveti üzerine İstanbul’dan gelmiş  ve Zağnos Paşa Camisindeki meşhur vaazını vermişti. M.Akif’in bu vaazla birlikte milli mücadeleye verdiği destek, memlekette büyük tesir uyandırmıştı. 

    Hitabenin İzmir’e Doğru gazetesinde aynen yayınlanması yüzünden Akif, İstanbul Hükümetince memuriyetten azledilmiştir. Mehmet Akif’in bu vaazda  söyledikleri özetle şöyleydi:
    “Ey Balıkesirliler! Güzel yurdunuzu çiğnetmeyiniz..Müdafaanız meşrudur. Sebat ediniz, yürüyünüz.. Sımsıkı Allah’ın ipine sarılınız..”
          
    TÜRK OCAĞI AÇMA TEKLİFİ
 
    H.Basri Çantay, Akif’in vatanseverliği konusunda bir değerlendirmede bulunurken, onunla ilgili pek de bilinmeyen bir hatırayı anlatmaktadır.
    Bunu, Sırrı Yüksel Cebeci, bir köşe yazısında, H.Basri Çantay’ın cümleleriyle nakletmektedir:
    “Evet, O’na tam bir İslam şairi  diyebiliriz. Kuvvetli, imanlı, ateşli bir İslam şairi! Fakat, Türk daima başta kalmak şartıyla. Dört lisanı edebiyatıyla bilen Akif, Türk olarak yazdı, Türk olarak düşündü, Türk olarak yaşadı ve nihayet Türk olarak öldü. Savaş sırasında Üstad,  Balıkesir’e gelmişti. O’nun samimi arkadaşlarından biri Gönen’e teşkilat kurmaya gitmişti. Dönüşünde o arkadaş dedi ki: 
    -‘Yunanlılar Türkler’e cefa ediyorlar. Milli teşkilatı boğmaya çalışıyorlar.’
    Akif’in o zaman kükleyerek verdiği cevap şudur:
    -‘Orada bir Türk Ocağı açınız ve mücadele ediniz!’
    Akif ile birlikte İstanbul’dan gelen kişi:
    -’ Üstad, sizi Türkçü görüyorum’ demek istedi.
    Akif’in ağzından alev gibi şu kelimeler çıktı:
    -“Ya ne zannediyorsun? Türk’e hiçbir kavmin horoz olmasına tahammül edemem!’
                                                                                                   
    M.AKİF’İN “KARESİ” ŞİİRİ..
 
    Akif’in Balıkesir’i çok sevdiğini, ömrünün son demlerinde yakalandığı hastalıktan kurtulduğu takdirde Balıkesir’e yerleşmek istediğini, hayatının son günlerini bile hep bu emelle geçirdiğini  yine Hasan Basri Çantay’dan öğreniyoruz. 
    M.Akif, Burhaniye Pelitköy’e yerleşecekmiş. Mehmet Cavit kendisine bir ev temin edecek, Akif de memleket çocuklarına şiirler yazacakmış..
    Bir şey daha öğreniyoruz Hasan Basri Çantay’dan, daha doğrusu onun Akifname adlı eserinden... M.Akif, Balıkesir sevgisini ebedileştirmek ve edebileştirmek üzere bir de şiir yazmıştır. 
    Bu şiir, Yeni Gün  (Ankara) gazetesinin 30 Haziran 1920 nüshasında yayınlanmış olup, Safahat’ta yoktur.

    İşte Üstad M.Akif Ersoy’un Balıkesir için yazdığı mısralar:
          
   “O yeşil toprağın ey yüzler ağartan KARESİ!
   Şimdi binlerce şehidin kanayan makberesi!
   Sana hasret kalan evladın için dünyada
   Varsa kahrolmadan aram edecek yer neresi?
          
   Hani gök kubbenin altında görülmüş mü eşin?
   Dağların bağ, hele vadilerin altın deresi…
   Ey benim her taşı bir ma’bed-i iman yurdum!
   Seni er geç bana mutlak verecek Ma’bud’um…

    H.BASRİ ÇANTAY’IN İSTİKLAL MARŞIMIZA KATKISI..
 
    Mehmet Akif Ersoy ile Hasan Basri Çantay’ın kalbi muhabbeti ve  birbirlerine olan  aşırı düşkünlükleri, Türk Milletinin vekilleri olarak hizmet ettikleri  23 Nisan l92O’de toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde daha da pekişmiş ve zirvelere çıkmıştır. 

    3 yıl Ankara’da, Taceddin Dergahı denilen kutlu bir mekanda birlikte misafir kalan, İstiklal Marşının yazılmasında M.Akif’i  ikna ve teşvik eden, ısrarları sonucunda bunu gerçekleştiren ve Millet Meclisi Başkanlığına onun yazdığı şiirin milli marş olması için  verilen önergede imzası bulunan H.Basri Çantay’dır.
    H.Basri Çantay, Akifname adlı eserinde  İstiklal Marşımızın yazılış öyküsünü “Milli İstiklal Marşı Nasıl Yazıldı? Nasıl Kabul Edildi?” başlığı altında tarihe tanıklık edercesine bütün ayrıntılarıyla ve Meclis tutanaklarını kayıt düşerek anlatmaktadır.
     
    Ayrıca H.BAsri Çantay’ın İstiklal Marşı için bir de beste yaptığına dair bazı kaynaklarda ifadeler bulunmaktadır.
         
    M. AKİF BÜLBÜL ŞİİRİNİ H.BASRİ ÇANTAY’A İTHAF ETTİ.
 
    M.Akif Ersoy, l922’de  Bursa’nın Yunanlılar tarafından işgal edildiği duyumu üzerine feryadını ve milli isyanını dile getirdiği “Bülbül” şiirini, “Basri oğlumuza..” notuyla Hasan Basri Çantay’a ithaf etmiştir.
    Bülbül şiiri gerçek de bir sanat ve edebiyat harikası olduğu kadar, bir milli heyecan ve kahramanlık abidesidir.. Aslında bu şiir, şehrimizin güzide bir köşesine anıt halinde yazılmalıdır. 
            
           BÜLBÜL
                            Basri oğlumuza..
               ....       
Eşin var âşiyanın var, bahârın var ki beklerdin.
Kıyâmetler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin?
O zümrüt tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun,
Cihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun!
Bugün bir yemyeşil vâdi, yarın bir kıpkızıl gülşen,
Gezersin hânumânın şen, için şen, kâinatın şen!
Hazansız bir zemîn isterse, şâyet rûh-ı serbâzın,
Ufuklar, bu'd-i mutlaklar bütün mahkûm-ı pervâzın.
Değil bir kayda, sığmazsın - kanatlandın mı - eb'âda
Hayâtın en muhayyel gâyedir âhrara dünyâda.
Neden öyleyse mâtemlerle eyyâmın perişandır,
Niçin bir katrecik göğsünde bir umman huruşândır?
Hayır mâtem senin hakkın değil... Mâtem benim hakkım;
Asırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez âfâkım.
Tesellîden nasîbim yok, hazan ağlar bahârımda;
Bugün bir hânumansız serserîyim öz diyârımda.
Ne hüsrandır ki: Şark'ın ben vefâsız, kansız evlâdı,
Serapa Garb'a çiğnettim de çıktım hâk-i ecdâdı!
Hayalimden geçerken şimdi, fikrim hercümerc oldu,
Salâhaddîn-i Eyyûbî'lerin, Fâtih'lerin yurdu.
Ne zillettir ki: Nâkûs inlesin beyninde Osman'ın;
Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı Mevlâ'nın!
Ne hicrandır ki: En şevketli bir mâzi serâp olsun;
O kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun!
Çökük bir kubbe kalsın ma'bedinden Yıldırım Hân'ın;
Şenâatleri çiğnensin muazzam Kabri Orhan'ın!
Ne heybettir ki: Vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,
Sürünsün şimdi milyonlarca me'vâsız kalan dindaş!
Yıkılmış hânümânlar yerde işkenceyle kıvransın;
Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın!
Dolaşsın, sonra, İslâm'ın harem-gâhında nâ-mahrem...
Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem
 
    H.BASRİ ÇANTAY, M. AKİF İÇİN KİTAP YAZDI: AKİFNAME
 
    İkinci Meclis döneminde H.Basri Çantay Balıkesir’e, Mehmet Akif Ersoy İstanbul’a dönerler.
 
    Mehmet Akif Ersoy’un, zihin yorgunluğu hastalığı nedeniyle İstanbul’da tedavi gören Hasan Basri Çantay’ı, 1926 yılında Karesi otelinde  ziyaret ettiğini, ona yeni şiirlerini okuduğunu, Akifname adlı eserden öğreniyoruz.
    M.Akif ve H.Basri  gönüldaşlığı hiç bitmedi, hiç eksilmedi. M.Akif, yakalandığı amansız hastalıktan kurtulamayarak l936’da vefat etti. Hasri Basri Çantay bu gönül dostunu hiç ama hiç unutmadı. Vefat yıldönümlerinde Balıkesir veya İstanbul’da düzenlenen anma programlarına katıldı, konuşmalar yaptı.
    H.Basri Cantay, M.Akif’in vefatını duyar duymaz, onunla geçirdiği günlere ait hatıralarını ve bu münasebetle ona ait bazı bilgi ve duyumlarını Balıkesir’de günlük yayınlanan Türk Dili Gazetesinde yayınladı. Okurlarının bu yazılarının kitaplaşması arzuları, H.Basri Çantay’ın l964 yılındaki vefatından 2 yıl sonra, AKİFNAME adıyla, oğlu Mürşit Çantay tarafından gerçekleştirildi.     Böylece bu gönüldaşlık, bu eserle ededileştirilmiş oldu.
      
    ARALIK AYINDA  M. AKİF ERSOY ve H. BASRİ ÇANTAY’I UNUTMAYALIM!
    
    H.Basri Çantay, M.Akif Ersoy’dan 28 yıl sonra, yine bir Aralık ayında vefat etti. Aralık ayı Hasan Basri Çantay ve Mehmet Akif Ersoy’un vefat ettikleri aydır yani… H.Basri Çantay 4 Aralık’ta, M.A.Ersoy ise 27 Aralık’ta vefat etmişlerdir. 
 
    Özelde Balıkesir'in, genelde ise Türkiye'nin ve Türk-İslam dünyasının iki müstesna şahsiyeti olan, Edirnekapı Mezarlığında yan yana yatan bu iki gönüldaşı, hiç olmazsa vefat yıldönümleri vesilesiyle şehrimizde anmak ve böylece kader arkadaşı olan bu gönül erlerine sahip çıkmak; Balıkesir adına onlara vefa borcumuzu ödemek gibi yüce bir erdemi yüreklerde hissettirecektir.
( Mehmet Akif Ersoy’un, Hasan Basri Çantay Ve Balıkesir Muhabbeti… başlıklı yazı Yusuf Akgül tarafından 4.12.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.