Sarsılmaz göğün iki birleşiminde,
Yakındır kızıla boyanması şafakların.
Ve bir bir ezilirken zeytin dalları,
Asimile edilmiş sevdalar uğruna,
Kan akıtmaktadır göz çeperlerim
Züppe genlerden peydahlanmış marazlar,
Dil ucu yalnızlıklara sevk/ederken yüreğimi.
Suratı sapsarı kesilir defne yapraklarının!


Kırık sabanlar yakılıyor şimdilerde,
Oyundan kaçan çocuk tekerlemeleri dilimde.
Montsuz buyur ettiğim son yaz bu,
Artık yaşlandığımı hissediyorum!
Sapanında ihaneti taşıyor her avcı,
Ve buluğ çağına ermeden henüz daha,
Nasır tutan yürekler yobazlaştırıyor bir kız çocuğunu!
Soytarı kesilecek şimdi sokak kedileri,
Bir küllük dolusu izmaritle zapt/edeceğim hasretini.


Uzaklara matem et istediğin kadar…
Korkusuz olsun bu kaçış,
Dibime inmeden sarhoş ol tek yudumda!
Islatmadan temizle kirimi bulaştırdığım bedenini…
Masmaviliği eksilmeden denizlerin,
Bulutları karartan yağmur kütleleri uğramadan üzerime,
Elimi ısırgan otlarına tutkallayıp çözün yüreğimden!
Kibar isyanlarınla esen yeli bahane edip düş dallarımdan…
Ben salağı oynamaya razıyım sevgilim,
Sen sevdaların hasat vaktini beklemeksizin kaybol coğrafyamdan!


Meteor parçaları darbe yaptığında evrene,
Arşın mütalaası dile getirsin bu apansız devrimi!
Yancılar otlanmadan en egoist duygularımdan,
Kubbesinde yassı sancıları doğuran bir akşam edasıyla,
Umulmadık anımda ölümüm ol kollarımda.
Kavuşamayan yalnızlıklar ada bahara üşüyen yapraklarına,
Nefesin çekişten düşsün ömrünün dar virajlarında!
Ateşin odun parçalarıyla raksına daldığında gözlerin,
Şekerli katmeri sindirememene tek ihtimal olayım ben!
Ve sen…
Yine azımsayıp sende çoğalmışlığımı,
Görmeye üşenip yüreğimin gölgesini…
Ayransız boğazında düğümlendiğini anlat onlara;
Belki inanırlar!



Ne batısı var sende kaybolmuşluğumun,
Ne de doğusunda kızıl şafakları.
Kullandığın orantısız güç ,
Dudağımın bükülmesine tek sebep!
Ben kaşlarını çatıp masayı yumruklamanı beklemeksizin,
Çiçek olup iki büklüm bekliyorum ,
Topuklu kundurandan boşalan o gevezeliği!
Yeterli değil mi bu kaçak dövüşmelerin?
Sen hiç bensiz anlarını anlattın mı ay ışığına?
Şavkı söndüğünde bir mumun,
Tütsülerle kıvrandı mı burnunda ki uzun koridorlar?
Aslında ne çok dolamak istedin kollarını boynuma!
Nemli günlerde okulu neden astığını anlat onlara,
Kurdeşenleri ben sanıp,
Belki inanırlar sana!


Yedi rengi vardır gökkuşağının,
Bitiminde bir hazine de çıkmaz aslında!
Boşuna ufalayıp sıktılar çorbamıza bu masalları,
Şimdi sindirmeye üşenir oldum efsaneleri.
Külahıma anlatsan o bile inanmaz sevgisiz hücrelerine,
Her saniyede eksilir limanında ki kalabalık.
Sonraları salaş bir meyhanede…
Geceye yalnız çalarsın kederini!
Ve sende masal olarak kalırsın uzay boşluğunda,
Midelere oturursun yalpalayan kanatlarınla.
Doydum olur adın,
Açlığa rağmen tokum demek olur!
Yüreğini doyurduğunu anlat onlara;
Belki inanırlar…


// ben inanmam! //

Ve sen eksilttikçe zamandan saniyeleri,
Bir şiir daha büyüdü kalemimde!

// Toprak //

30.5.2010
( Detone Bensizliğim başlıklı yazı Toprak tarafından 22.06.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu