Dedesi torun Berke’yi karşısına almış sohbet ediyordu...

- Dede eski zamanları biraz anlatsana bana.
- Anlatayım evladım anlatayım...
- Para mara durumları nasıldı mesela
- Biz fatura yatırmak için bankada sıra beklerdik uzun zaman.
- Hadi ya! Otomatik ödeme filan yok muydu o zaman.
- Yoktu tabi... Kredi kartı da belli kodaman kişilerde olurdu...
- Şimdi herkeste var ama.
- Evet var. Ama limitleri belli...
- Çocuklarda bile var cırt cırt çekiyorlar.
- Nasılsa babaları ödüyor değil mi?
- Öyle dede...

Delikanlı şaşırmıştır...

- Peki dede o zaman cep telefonu filan yok muydu?
- Yoktu... Ev telefonu da herkeste olmazdı... Müracaat ederdin Beş altı sene sonra eve telefon bağlanırdı...
- Hadi yaaaaa!
- Şehirlerarası konuşmalarını bir saat beklediğimiz olurdu, milletler arasını artık sen düşün... Telefonu olmayanlar çoktu
- Onlar ne yapardı dede?
- En yakın pastaneden ya da bakkaldan konuşulurdu
- Vay be dede ne zormuş o günler.
- Bazen de yakın komşudan telefon edilirdi...

Konu okullara gelmiştir...

- Okullar öğretim nasıldı sizde dede?
- Bizim ne cep telefonumuz ne de tablet bilgisayarlarımız vardı. Bazı zaman mum ışığında bile çalışırdık. Evet zordu ama çok azimliydik.
- Kara tahta bir de tebeşir varmış sizin zamanınızda...
- Evet şimdiki gibi modern değildi, karatahta derdik sınıflardaki tahtalara, tebeşir ile yazar çizer bir de okuldan kırmak istersek ki ’’Ben yapmadım hiç.’’ tebeşir yutardı bazı arkadaşlarımız ateşleri çıksın diye...
- Yemek işi nasıldı dede?
- Tost most ile geçiştirirdik...
- Karnınız doyar mıydı?
- Karnımızda doyardı, gözümüz de...

Bir de şu eski mahalleleri sorayım diye içinden geçirir Berke hem de sorar...

- Dedeciğim sizin de mahallelerde komşularınız var mıydı?
- Olmaz mı hiç? İki katlı üç katlı bilemedin dört katlı evler vardı o zaman o evlerin çoğu da sobalıydı ama biz yine de bir odada toplanır ısınırdık...
- Soba yakmak filan zordur ama?
- Evet zordu ama, genelde kadınlar yapardı o işi, kömürü odunu biz taşırdık onlar da yakardı yine de çok güzel ısınırdık. Patates koyardık sobanın üstüne kestane koyardık...
- Of ki of! Zevke bak ne de güzel olurdu kim bilir?
- Olmaz mı torun, hem de nasıl hem de nasıl...
- Komşularla ilişkiler nasıldı?
- Nasıl olsun küçücük mahallerde biz hepimiz bir aile gibiydik. Mahalleye dışarıdan hırlı hırsız yabancı girdiği zaman gözümüz üzerinde olurdu, korur kollardık birbirimizi ve birbirimizin çocuklarını da tabi ki...
- Desene herkes birbiri ile akraba gibiymiş...
- Öyleydi gerçekten. Komşuda pişer bize de düşer durumları olurdu, illaki görür gözetirdi herkes komşularını.
- Bahçelerde meyve ağaçları da olurmuş çokça...
- Olmaz mı olmaz mı? Hem de ne meyveler dutlar, armutlar vişneler, kirazlar, daha adı aklımıza gelmeyen bir dolu meyve... Göz hakkı vardı herkesin...
- Ne güzelmiş be dede yaşadıkların. Şimdilerde bizler tıkıldık otuz kırk katlı apartmanlara, oturduk bilgisayarların telefonların başına ne arkadaş biliyoruz ne de komşu biliyoruz.
- Aynen öyle torun ben acıyorum gerçekten bu yeni nesillere, bir çokları asosyal olup çıkıyor sonrada psikopat ve sosyopat oluyorlar. Yazık ediyorlar kendilerine...
- Gel de özlem duyma be dedeciğim sizin yaşadığınız zamanlara gel de özlem duyma. Bak duygulandım şimdi gerçekten...
( Biz Eskiden başlıklı yazı AhmetZeytinci tarafından 29.04.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.