M. NİHAT MALKOÇ
İslam’da sosyal dayanışma ve yardımlaşma mühim bir yer
teşkil eder. Müslüman çevresine karşı
duyarlı insandır. Yardım ve garibanları gözetme halkası yakın çevreden uzak
çevreye doğru genişler. Akrabanın üstüne değen yardım eli, komşuya ve diğer
uzak çevreye doğru uzayıp gider. Komşularımızla ilişkilerimizi de İslam tanzim
etmiştir. Hatta bu hususta ağır şartlar koşmuştur. Komşular hakkında Hz.
Peygamber: “Cibril, komşu hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki, nerdeyse
komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim.” buyurmuştur.
Hadiste de belirtildiği üzere
“Komşusu açken bir müminin tok dolaşması yakışık almaz.” Böyle bir insanın
şahsî ibadetleri ve Müslümanlığı onu Cennete götürmeyebilir. Yine bir
hadislerinde Peygamberimiz: “Hangi mahallede bir kişi aç kalırsa, o mahalle
halkı Allah’ın korumasından uzak düşer.” buyurmuştur. Bu ne ağır bir ihtardır.
Allah’ın korumasından uzak düşen bir kulu hangi güç koruyabilir? Hiç düşündünüz
mü?
Ramazanla zekât kavramları nerdeyse
birbiriyle özdeşleşmiştir. Çünkü Ramazan hayır ve bereket ayıdır. Ramazan
ayında oruç tutan müminler açlığın ne olduğunu daha iyi anlarlar ve fakirleri
gözetirler. Onun için sadaka ve zekâtlar daha çok bu ayda verilir. Fakat
zekâtın ille de Ramazanda verilmesi şart değildir. Lâkin bu ayda sevaplar
katlanarak yazılır. Bu ay iyilik ve bereket ayı olması hasebiyle zekât vermede
tercih edilir. Yardımlaşma ve merhamet ümmet bilincini artırır. Müminlerin
kardeşlik duygularını geliştirir.
Zekât, malı kirlerden arındırır. Kelime anlamıyla zekât;
temizlik, artmak, bereketli olmak, iyi ve düzgün olmak manasına gelir.
Zekât, kalbi cimrilik hastalığından, malı fakirin hakkından temizleyen,
zenginlerde şefkat ve merhamet duygularını geliştiren bir ibadettir.
Zekât sayesinde fakirlerin kalbindeki haset ve kıskançlık duyguları ortadan
kalkar. Fakirlerde kendilerine yardım eden zenginlere karşı sevgi ve saygı
meydana gelerek toplumda birlik ve kardeşlik kuvvetlenmiş olur. Bu sayede zenginle
fakir arasındaki uçurum kısmen de olsa kalkar. Her iki kesim birbirlerini daha
iyi anlar ve ilişkiler saygı zeminine oturur.
İslamiyet kulun
saadetini esas alır. İslâmiyet, toplumun dertlerini tedavi eden, ihtiyaçlarını
karşılayan birçok kaideler getirmiştir. Allah’ın emri olan zekât, bir sosyal
yardımlaşma sistemidir. Zekât malın büyümesini ve bereketlenmesini sağlar. Allah,
zekât sayesinde verdiği serveti, yok olmaktan, kötü insanların zararından korur.
Sevgili Peygamberimiz şöyle buyuruyor: “Mallarınızı zekât ile koruyunuz.” Zekât
kaçırmak, yani zekâtı vermemek bereketin zayi olmasına yol açar. Bunun manevi
sorumluluğu da büyüktür.
Zekât, hicretin ikinci yılında, Ramazan orucundan
sonra farz kılındı. Kur’an-ı Kerim’de zekâtı emreden pek çok ayet vardır.
Bunlardan birisi de şudur: “İman edip
güzel amellerde bulunanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve zekâtı verenler;
şüphesiz onların ecirleri Rablerinin katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar
mahzun olmayacaklardır.”(Bakara 3/277)
Yüce Peygamberimiz sosyal dayanışma ve
yardımlaşmanın özünü teşkil eden zekât müessesesine çok değer vermiştir. Bunu
öncelikle kendi uygulamış, yakın ve uzak çevresine uygulatmaya gayret etmiştir.
Onun bu hususta pek çok mübarek sözü vardır. Bunlardan birisi de İslam’ın beş
şartını birleştiren şu hadis-i şeriftir: “İslam, beş esas üzerine kurulmuştur:
Allah(c.c)’dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed (sav)’in Allah’ın peygamberi
olduğuna şahadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, ramazan orucunu tutmak ve
hacca gitmektir.”
Zenginlerin malında fakirlerin hakkı vardır.
Fakirlik ve zenginlik kişinin gayretlerinden çok, Allah’ın takdiridir. Allah
zenginliği istediğine, ilmi isteyene verir. Herkes zekâtını verirse dünyada aç
insan kalmaz. Onun için zekât müessesesi işletilmelidir. Herkes zekâtını
verirse mübarek ramazan zengin için de fakir için de gerçek anlamda bir bayram
olur.
Ramazanda zekât verip garipleri sevindirmeliyiz. Ramazanı
bu kaidelere uyarak geçirmek manevi lezzetlerle zevklenmemize kapı açacaktır.
Ne mutlu fakiri ve garibanı gözetenlere… Ne mutlu zekâtını vererek malını
kirlerden arındıranlara…