Uzun bir yol kenarında kıvrımlı virajın az ötesinde paslanmış zaman zaman ateş çıkaran zamanın behrinde  can almış katil trafonun ilerisinde rampada sağ 2 katlı yığma sıvasız binanın altındaydı değirmen. Okan  ve babası her sabah köyün alt başındaki evlerinin yanındaki rampadan çıkarak buraya gelirler ilk işleri bulguru kepeğinden ayırmakta kullandıkları suları büyük bidonlara doldurmak oluyordu. Okan  daha henüz 16 sındaydı. Bıyıkları daha terlememiş, sesi yeni yeni  kalınlaşmış,  Kendisi henüz daha lise talebesiydi. Aslında oldukça başarılı  bir talebe olmasına  rağmen kendisi yapmış olduğu bir saçma sapan tercih neticesinde Meslek lisesi öğrencisi olmuştu. Ah unutmuştu. Ama gene hatrıladı, tarla işleri ve inek otlatma sonlarına doğru yaz bitmiş sararan otlar yaz mevsiminin  Bulgur zamanın başladığının habercisi oluyordu. Küçücük dağınık parçalı olan bu dağ  köyünde hayat erkenden başlardı . Sabahları sabah yemeğinden sonra köy çocukları önlerine kattığı inek, buzağı ve eşeklerle değirmenin önünden geçerlerdi. Ah okanım ah... Oda her sabah o yolun kenarında mavi kapının önünde eşekleri ile uzun yoldan gelen köylülerle sohbet eder dururdu. Bi başka severdi insanı. Daha çok sohbet etmek sitiyordu insanlarla çağı gurbette geçiyordu. Uzak diyarlarda okuyordu, Daha anne babasından ayrıldığında 12 sinde idi. Okumak için kasabaya gittiğini kasabada ki anne babasından ayrı geçen ilk gününü hatırladı. İlk gecesinde yatağın içinde oturup ağlamışlardı arkadaşları ile beraber. Herkes bi yerlerden başka köylerden gelmişti. Herkes bi farklı bi garipti. Uzun uzun koridorlarda sağlı sollu odalarda 30 -40 kişilik odalarda altlı üstlü ranzalarda kalıyordu okan. Üst katında teyze çocuğu vardı 2 yan ranzada bi başka köylüsü, hepside ağzı süt kokan ana kuzusu çocuklardı. Kader öyle örüyordu ağlarını. Okan çekinik bir çocuktu. Çakmak gözleri ıpıl ıpıl dı. Köy çocuğuydu işte hiç kavgası olmamıştı hayatta hep söz dinlerdi. Denileni yapardı,  İmkansızlıkları yaşadığı köyünde babası söylemişti kazanmadan başka çaresinin olmadığını. Çok çalışmış buraları bedava parasız yatılıyı kazanmış üstüne birde harçlık alacaktı. Yemek içmek bedava , karavanadan yiyordu yemeklerini  pansiyonun alt katındaki yemekhanede 500 erkek çocuğu yemek yiyordu, Sabahın seherinde  erkenden kalkıp soğuk su ile abdest alıyor ve okulun camisine gidiyor, o güzel çorap kokuları arasında namaz kılıyorlardı. Namaz sonrası   etütte ders çalışmalar başlardı kimi uyur kimi ayak ta uyurdu. Etüt sonrası 5 katlı binadan çalan zille birlikte bir koşturmaca başlar merdivenlerde ezilen bile olurdu.yemeğe yetişmek için. Kolaymı yemek sırası en az yarım saat bile sürerdi. Demir bardakları yakardı çelimsiz sıska okanın elini. Her gün 10 kişiden bir nöbetçi olur karavanayı getirirdi. Acayip bişeydi bu yurtta kalmak da. Aynı masada yemek yedikleri çocuk ve büyükler hepsi köylü çocuklarıydı.İlk başlarda kimse kimseyi tanımazdı. Okanın en samimi arkadaşı Serkan ve yunustu. Serkan Anne tarafından teyze  torunu Kafası çalışan bi uşaktı.Oda okan gibiydi..Daha ilkokul 2 . sınıfta tanımşlardı. Okan la Serkan yan yana oturuyorlardı. Serkan orta boylu sarı saçlı buğday tenliydi. Öğretmenin sorduğu matematik kerrat cetveline ögretmen üç  kere beş kaç dediğinde on beş cevabını veriyordu hemde yere bakarak cevap veriyordu. İşte bir matematik sınavı ortasında tanıştı Serkanla. Bilemdiği soruyu ögrenmek için Okan sınıftan Tuvalete gidiyorum diye izin istedi. Sınavı bititrip çıkan Serkan Dışarıda kartopu oynayıp karda kayıyordu. Serkan ondan sorunun cevabını ögrenip sınıfa dönmüştü. İşte dostlukları böyle başladı.Sonraları serkandan öğrendi okan matematiği. Arada bir öğle arasında okanlara yemeğe giderlerdi. Serkanların 2 katlı evlerinin önünde büyük dut ağacında salıncak kurup oynuyorlardı. 
( Kaçak. başlıklı yazı yazar-alien tarafından 12.03.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.