Tanrı dünyayı yedi
günde yarattı. İnsanoğlu ise fani dünyadaki cehennemi yüzyıllar içerisinde,
ilmek ilmek ördü… Hep yukarıda olduğu söylenen Tanrı’ya dua edenler, hep
cebindeki Tanrılardan medet umdu! Adalet ise her gün çağırılan ama bir türlü
gelmeyen ruh gibi! Adalet denen şey gerçek suçluların zırhı oldu. Bu zırh ancak
suçlarla paramparça edilebilir! İşte böyle durumlarda günahlarda sevaplar kadar
asildir!
Yoksullukta bu
cehennemin en büyük şehirlerinden biridir. Yoksulluk insanı; doktor yapar,
mucit yapar. Yoksulluk bitmeyen bir çiledir… Yaşarken kıymeti olmayan, ancak
toplu ve sıra dışı bir şekilde öldüklerinde fark edilir yoksul insanlar…
Bu ülkede ünlülerin
silikonlu memeleri, birde yoksullarının cesedi reyting yapar!
Bu ülkedeki en büyük
sorunlardan bir tanesi şudur. Herkes her boku yer! Ama kimsenin ağzı
kokmaz!
Günah işleyecek
cesareti, sabredecek gücü kalmayanlara ise tek kurtuluş çaresi intihar olur!
İntihar edenler korkak değillerdir! Ölüm korkusunun olduğu yerde intihar; ölüme
karşı şanlı bir başkaldırıştır!
Bu başkaldırışı
yapanlar kimlerdir? İnsanlığın piçi! Yalnızlığın öz evlatlarıdır…
Bu cehennemin
zebanileri ise sahte ahlak bekçileri ve nasihatçilerdir! Ahlak tek kişiliktir!
Yanında ikinci bir kişiyi taşımaz! Ahlaklı olan başkasına ahlak bekçiliği
yapmaz! Gerçekten ahlak diye bir derdi olanlar sadece kendi ahlakları için
mücadele edenlerdir!! Nasihat fahişe olsaydı, ortalık pezevenkten
geçilmezdi!
Kimse cehennemde
yaşamak istemez. Ama her mecburiyet, zamanla bir tercihe dönüşür. Böyle bir
yaşam mücadelesi sürer.
Bu mücadeleyi verenler…
Cehennemin gönülsüz
emekçileridir….