Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 18.01.2023
Okunma Sayısı : 399
Yorum Sayısı : 6
İsrail’in  Dört  Bir Tarafı Gargat  Ağacı  İle Mi  Dolu?

Az sonra aşağıda da göreceğiniz gibi İslam dünyasında zaman zaman dillendirilen bir hadis vardır. Bu hadis pek çok sahih ( gerçek ) olarak kabul edilen İslam kaynağında yer alır.
Nasıl bir şeydir bu hadis? Hemen yazalım:
Peygamberimiz bir hadisinde “Müslümanlar, Yahudilerle harp etmedikçe kıyamet kopmayacak. Harp olacak ve Müslümanlar onları yenip öldürecekler. Öyle ki, Yahudiler ağaç ve taşların arkasına saklanacaklar, o ağaç ve taşlar konuşarak, 'Ey Müslüman, ey Allah’ın kulu, arkamda bir Yahudi var, gel onu öldür.' diyecek. Sadece Gargat ağacı haber vermeyecek, çünkü bu ağaç, onların ağacıdır.” (Ennihaye, cilt 1, shf. 87, 103, 104, 117; İbni Mace, cild: 2, shf: 1363; Müslim, cild: 4, s. 2239)
Bazı Müslümanların iddialarına göre Yahudilerin bu hadisten haberleri vardır o sebeple de büyük bir korku içindedirler. Yine o sebepten böyle bir savaş olduğu takdirde arkasında saklanıp canlarını kurtarabilmek için İsrail’in dört bir yanını Gargat ağacı ile donatmışlar, her karış toprağa Gargat ağacı dikmişlerdir.
Gargat ağacı ne peki?
Bildiğiniz çalı... Botanik bilimindeki adı Nitraria retusa. Kesinlikle özel olarak dikilen yetiştirilen bir ağaç değil. Zaten ağaç da değil. Boyu en fazla iki metreyi bulan bir çalı.
Peki İsrail’in her tarafı bu çalılarla mı dolu?
Sorunun cevabını bilmiyorum zira İsrail’i görmedim. Ama İsrail’in her tarafının bu çalılarla dolu olması gayet doğaldır zira İsrail bir Akdeniz ülkesidir. Garkat dediğimiz bu çalı da Akdeniz Bölgesinin doğal bitki örtüsü olan makinin bir çeşididir.
Neyse... Asıl mevzu Yahudiler gerçekten de Peygamberimizin bu hadisinden korkuyorlar mı meselesidir o halde tekrar oraya dönelim. Dönmesine dönelim de dönemiyorum yahu. Çünkü ‘’Sahih Hadis’’ diye önüme konan şeyde çok büyük bir sakatlık var:
Peygamberimiz bu hadisinde Yahudilerin o büyük savaş gününde Garkat ağacının arkasında saklanacağını söylemiş değil mi? Evet...
Bu ağacı tanıyor muyuz? Evet.
O halde kıyamet öncesinde yapılacak bir savaşta ilk önce bakmamız gereken yer neresidir? Garkat Ağaçlarının arkası. Çünkü biliyoruz ki o ağaç Yahudi ağacı (!) ve Yahudiler onun arkasına saklanıyorlar.
Ama?
Ama tüm bunları bildiğimiz halde Garkat ağaçlarının arkasına bakacağımıza salak salak diğer ağaçların, taşların vesairenin arkasına bakıyoruz(!)
Tüm bunları bilen Yahudiler de ‘’ Ulan şimdi salak salak Gargat ağacı dikip de saklandığım yeri Müslümanlara bizzat kendim adeta navigasyon cihazı ile işaretleyeceğime bir başka yere saklanayım da g.tü kurtarayım’’ Demiyor, tam tersine ‘’ Ey Müslüman bak burada bir Garkat ağacı var. Ben de bildiğin gibi bunun arkasındayım. Gel beni öldür.’’ Dercesine yaşadığı her yere Garkat ağacı dikiyor???? Sizce de saçma olmadı mı?
Kim nasıl yorumlarsa yorumlasın böyle bir şeye inanmak Yahudi’nin aklıyla alay etmek kadar Müslümanın aklıyla da alay etmektir. Ama ne yazık ki pek çok Müslüman, hatta içlerinde bilim adamları böyle bir hikayeye inanıyorlar.
Tekrar başa dönelim. Yahudiler gerçekten de Peygamberimizin bu hadisine inanıyorlar mı?
Bizim ilahiyatçılar, mesela onlardan biri olan Osman Özsoy ‘’ İnanmasına inanmıyorlar ama her ihtimale karşı da önlemlerini alıp her yere Garkat ağacı dikiyorlar.’’ Diyor.
İşte bu iddiayla Türkiye’de Türkçe yayın yapan Şalom adlı Yahudi gazetesinde de yazıları olan yazar Roni Margulies bakın nasıl dalga geçiyor:
‘’Ben Gargat ağacının önemini bilmiyordum. Yahudi cemaati beni bu konuda bilgilendirmeyi ihmal etmiş. Tümüyle savunmasız bir şekilde aptal aptal yaşayıp gidiyordum. Beşiktaş’ta Gargat ağacı var mıdır, haberim bile yok! Günü geldiğinde saklanacak yer arayacaktım, Gargat ağacının neye benzediğini bile bilmediğim için büyük ihtimalle bir meşenin arkasına saklandığımda bütün ağaç ve taşlar bülbül gibi şakıyıp beni ele verecekti.
Ama artık biliyorum! Evimin küçük balkonu orman gibi oldu, her tarafa Gargat ağacı diktim. Böylece hem günü geldiğinde saklanacak bir yerim oldu hem de Garkat ağaçları arasına ip çekip yıkadığım çamaşırlarımı kurutuyorum.’’
Görüldüğü gibi Yahudi’nin o büyük savaştan yana bir korkusu yok. Müslümanlar ve Hıristiyanlar Melheme-i Kübra mı yoksa Armegeddon Savaşı mı, Amik Ovası mı yoksa Armegeddon Dağı mı, Hz. İsa bu savaşta yer alacak mı almayacak mı diye tartışadursunlar Yahudi işine gücüne yani Dünyayı nasıl sömüreceğine, sekiz milyar insanın yaşadığı dünyada on-on beş milyonluk nüfusuyla nasıl dünyanın hakimi olacağına bakıyor.
Bu arada Garkat ağacının aslında zeytin ağacı olduğunu o sebeple ne kadar zeytin ağacımız varsa söküp atmamız, soframıza zeytini asla koymamamız gerektiğini söyleyen hainler de oldu ama bu hainler din maskesi takınmış iç hainler miydi yoksa doğrudan doğruya dış hainler miydi pek de anlayamadık.
*****
İslam Dünyasında kıyametin kopması tamamen Allah’ın bildiği bir zamanda olacaktır. Gününü ve saatini Peygamberimiz dahi bilmemektedir. Peygamberimiz sadece alametleri hakkında Müslümanları uyarmıştır.
Hıristiyan dünyasında ise zaman zaman bazı geri zekalılar kıyametin ne zaman kopacağına dair kehanette bulunurlar. Hatta hatırlanacağı üzere 2012 Yılının 21 Aralık Tarihinde kopacaktı kıyamet. Kıyametten etkilenmeyecek bir kaç yerden biri de İzmir’in Şirince ilçesiydi ve o sebeple Şirince müthiş bir turizm geliri patlaması yaşamıştı.
Evet... Hıristiyan dünyasında zaman zaman böyle salaklıklar yaşansa da onlar da kıyametin ne zaman kopacağını ancak Allah’ın bildiğine inanırlar. Ancak?
Ancak Müslümanlardan farklı olarak çok önemli bir bölümü kıyametin bir an önce kopması için Allah’ı ikna etmek hatta zorlamak gerektiğine inanırlar ve bu konuda Allah’a yardımcı olmanın en önemli görevleri olduğuna inanırlar.
Evet... Allah kıyameti koparmaya ikna edilmeli, zorlanmalı ve bu konuda O’na yardım edilmelidir.
İyi de niçin?
Çünkü daha önceki bir yazımda da ifade ettiğim gibi özellikle Evanjelist Hıristiyanlara göre Tanrı dünya saadetini Yahudilere, ahiret saadetini ise Hıristiyanlara vaad etmiştir. Ancak Hıristiyanların bir an önce ahiret saadetine ulaşabilmesi için öncelikle Yahudilerin dünya saadetine ulaşmaları gerekir.
Yahudiler dünya saadetine ancak Arz-ı Mevud’a ( vaad edilmiş topraklar ) ulaştıklarında kavuşacaklardır. O halde Tanrının bu vaadinin gerçekleşmesi için Yahudileri Arz-ı Mev’ud’a kavuşturmak her Hıristiyanın birinci görevi olmalıdır.
Yahudiler Arz-ı Mev’ud’a ulaştıklarında Tanrı, Hz. İsa’yı gönderecek ve Hz. İsa komutasındaki Hıristiyanlar ile diğer tüm dinlere mensup olanlar arasında Armegeddon’da bir savaş yapılacak, Hıristiyanlık yer yüzünün tek dini olduktan sonra kıyamet kopacak ve nihayet öteki alemde tüm Hıristiyanlar ebedi saadete ereceklerdir.
Görüldüğü gibi Hıristiyanlar da aslında Yahudilerin kara kaşı kara gözünün hatırına Kudüs ve Filistin topraklarını onlarına bırakıyor değillerdir. Asıl amaçları bir an önce ebedi saadete ulaşmaktır.
İşte bu ebedi saadet için kolları sıvamış olanların başında da 1845 doğumlu, babası Alman, annesi İngiliz olan rahip William Henry Hechler gelmektedir.
William Henry Hechler, Tanrının vaadinin yerine gelmesi için Osmanlı Devletinde ‘’Hacı Wilhelm’’ olarak nam salan, Selahaddin Eyyubi’nin türbesinde tüm Müslümanlara hitabında ‘’ Buraya 300 Milyon Müslümanın dostu olarak geldim. Eğer herhangi bir dinin mensubu olarak gelmeseydim kesinlikle Müslüman olarak gelirdim’’ Diyen ve Kudüs’ü ziyaretinde hacı kıyafetleri giydiği için Müslüman Arapların ‘’ Kaiser Wilhelm ve eşi için ‘’ Bunlar insan değil melek’’ Diyerek dahası, bazı Arapların ‘’ Kaiserin yüzünü gördüğümde sanki peygamberin yüzünü görmüş gibi oldum.’’ Dedikleri Alman İmparatoru Kaiser II. Wilhelm’e bile ulaştı ve Tanrının vaadinin gerçekleşmesi için Kudüs’ün ve çevresinin mutlaka Yahudilere verilmesi gerektiğine onu da ikna etti.
Yani I. Dünya Savaşındaki en büyük müttefikimiz Almanya bile aslında savaştan zaferle çıkmış olunsaydı sırf Tanrının vaadi olduğu için (!) Kudüs’ü Yahudilere teslim etmeyi düşünüyordu.
*****
Gelecek bölümde Henry Hechler- Teodor Herzl işbirliği ve adım adım İsrail’e doğru.
( İsrail’in Dört Bir Tarafı Gargat Ağacı İle Mi Dolu? başlıklı yazı Sami Biber tarafından 18.01.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.