Ögretmenin Günlüğü 180915 Cumartesi
A Anıları 18 Eylül
18*09*15 CUMARTESİ
Sendika mesajıyla koyulduk yola. 6 arabanın 5 'i doldu. Bir saat gecikmeyle yola
düştük. Eğitimcilerle yolculuk yapıyoruz. Teröre karşı yürüyüş ve miting
yapılacaktı. İspanya örneği uygulanacaktı. 1, 2 milyon kişi toplanmalıydı. Gezi
kalkışması bir parti liderinin karşı mitingi ve esnafın isyanıyla sona
ermişti.
Havaların sıcaklığından dolayı katılmakta tereddüt ediyordum ama katıldım.
Kalbim orada atıyordu. Demokrasi yürüyüşlerine de gitmiş, cumhuriyet
mitinglerinin etkisinin önlenmesinde çok yararlı olan bu eylemlerde boy
göstermiştim. Bununla övünüyordum. İlerleyen yaşıma rağmen gitmek istiyordum.
Güneş beni çarpıyordu bundan korkuyordum. İshal olmuştum. Bundan korkuyordum.
Eşime durumu açmıştım. O benimle alay edince katılmaya karar verdim.
Sessiz gidiyorduk. Arabanın yavaş gitmesinden başka bir sorunumuz yoktu.
Klimalarla birlikte kalorifer de çalışıyordu. Aslında kalorifer çalışmıyor ama
motorun sıcaklığı kaloriferden içeri vuruyordu. İki ateş arasındaydık
yani.
Yanıma birkaç gazete almıştım. Yol boyunca onları okudum. Kelile ve Dimne de
beraberimdeydi. Ondan okudum. Arkamda oturanlar sürekli konuşuyorlardı. Onlara
kulak misafiri oluyordum. Önümdekiler de sanaldan fırsat buldukça
laflıyorlardı. Okuma kültürü yoktu bu eğitimcilerin. Hazır beleş gazeteler bile
onları ilgilendirmiyordu.
Beleş yolculuk yapacaklardı. Birçoğu iktidarın gözüne girmeye çalışıyordu.
İktidara yakın sendikanın gezisine katılarak yüksek mevkilere gelmeyi
planlıyorlardı anlaşılan. Çoğu idareciydi. Ama bulundukları yerden bir üste
çıkmayı hedefliyorlar, bu eylemde boy göstererek amaçlarına ulaşmaya
çalışıyorlardı. Samimi olanlar yok değildi. Ama kaçta kaçı belli değildi.
Umarım çoğudur.
Güç bela vardık. Arabalardan indik. Nerde nasıl buluşacağımız hakkında bilgi
verilmiyordu. Tam bir sürü psikolojisindeydik. Yola koyulduk. Sıhhiyeye doğru
gidiyorduk oysa Ulustan başlayacaktı yürüyüş. 'Herhalde geciktiğimiz için'
diyordum 'yürüyüşü kaçırmış olmalıydık'. Sıhhiyeye varmadan kafileye ulaştık. Ben
güneşten dolayı gölgelere kaçarken kafileden ayrılmıştım. Yürüyüş yeni
başlamıştı ama bu söylendiğinin aksine Sıhhiye’den yola çıkılmıştı.
Ben yürüyüşe katılamayacaktım. Çimenliklerde oturdum. Ayakta kalabilmek, güneş
çarpmasından kurtulmak için, hayatta kalabilmek için yapmam gereken buydu. Su
içiyor, çimenliklere yatıyor ,kalabalığı coşkuyla seyrediyordum; orada olmayı ne
kadar isterdim. Yaş ve sağlık sorunum olmasa ben de o uzayan bayrağın altında
olsaydım. Eylülün ikinci yarısı olduğu halde yakıcı bir güneş vardı.
Ambulanslar siren çalıyordu. Demek ki benim gibi hassa insanlar vardı ve
kendilerini dizginleyememişlerdi.
Nasıl olsa buraya döneceklerdi. Biraz dinlendikten sonra Sıhhiye’ye doğru yola
çıktım. Ankara çok değişmişti. Bu kısa mesafede uzun bir park ve iki ayrı
şelale yapılmıştı. İkindi olmuştu. 'Namazı kılmak gerek 'dedim. Mescit serindi.
Kur’an okudum biraz. 'Miting bitti mi?' dedim yoldan geçen birine 'hayır' dedi 'daha
başlayacak'. Şelalenin yanında onun sesiyle dinlenmek ve kafileyi beklemek için
oturdum.
Oradan kalkıp ulusa doğru yürümek istedim ama ancak öbür şelaleye kadar
gidebildim. Oradan öteye adım atmam mümkün olmadı. Cesaret edemedim. Ankara
tadına doyulmaz olmuştu. Yıllar önce Kızılay’a dek buralarda oturacak yer
bulamazdınız. Üstelik bir sürü yollar yapılmıştı. Alternatif yollar, üst
geçitlere rağmen yeşil kat be kat artmıştı. Bazıları bunları hiç görmüyor, iki
ağaç söküldü diye kıyamet koparıyorlardı. Yeşili 10 kat artıran bir yönetime ' yeşil katili' suçlaması yapılıyordu.
Bu algı yönetimi değil de neydi. Dış mihrakların kiralık adamları kötü bir
senaryoyu oynuyorlardı. Barajları istemiyorlar, yollar yapılmasına karşı
çıkıyorlardı. Oysa evlerine elektrikli aletleri sokmakta yarışıyorlardı.
Konforlarını arttırdıkça arttırıyorlardı. Bunca elektrikli aletin ihtiyacı
enerjinin nereden geleceğini sorgulamıyorlardı.
Nükleer santraller de alabildiğine karşıydılar barajlara da. Bir tek rüzgar
enerjisiyle tüm enerji ihtiyaçlarını karşılayacaklarını sanıyorlardı. Örnek
aldıkları ülkeler onlarca yıl önce bunları yapmışlardı. İşlerine gelince 'dışardan enerji satın alıyoruz 'derlerdi. Komünist Bulgar yönetiminden enerji
almayı zül kabul ediyorlardı. Enerji üretimini de doğaya aykırı bulmaktan geri
kalmıyorlardı.
Kafile geri gelmedi bir türlü. En son bir polise sordum. 'Bitti miting'dedi.' Allah Allah! demek biz yanlış bilgilendirilmiştik. Ya da güvenlik amacıyla rota
değiştirilmişti. Ya da yalnızca ben yanlış algılamıştım olayı.
Arkadaşıma telefon etmek aklıma geldi. Dönmüşlerdi Ulus’tan. Arabadaydılar. Ben
de yola koyuldum. Ama içim buruktu. Heyecandan mahrum kaldığıma mı üzüleyim
,arabaya varmakta geciktiğime mi bilemiyordum. Hiçbir araba durmuyordu.
Hızlanıyordum sürekli biri arıyordu. Beni yanlış bilgilendiriyorlardı. Araba
yerini değiştirmişti. Durduğu yerin arkasındaki otoparktaydılar ama hiçbir
doğru tarif vermiyordu.
Hipodromu geçtim. Hala yürüyordum. Taksiye bin diyorlardı. Bindim. Meğer
geçmişim. Taksici beni dolaştırdı. 'Biraz geri yürü' diyebilirdi, demedi.
Dolaştırdı. Paramı aldı, onu geçtim, yerin bu kez karşısına beni bıraktı. 'Yuh olsun'
diyordum 'bana bunca stresi verip de yanıltanlara. Yuh olsun doğru dürüst bir
tarifi beceremeyenlere.'
Arabaya vardım. Beni linç etmeye kalktılar. Yarım saat geç kalmış, bedelini de
ödemiştim. Benden başka gecikenler de vardı. Benim gecikmem onlara en fazla 15
dakika kaybettirmişti. Yine de helallik istedim. Yolda şoför beni kınamaktan
geri durmadı. Ve nispet yaparak molada 20 dakika keyf yaptı. Bana 'eline fırsat
geçti 'git ona çıkış' dediler. 'Ben fırsatçı değilim' dedim.
Yorgunluktan bitmiştim. Molada masaj koltuğuna oturdum. İyi gelmişti. Sonra
uyudum. Eve geldiğimde yorgundum biraz. Kuran'ımı okudum virdimi çektim.
Uyumuşum. Sabah kalktığımda şaşılmayacak şekilde dinçtim.
Ahmet Kemal
(
Ögretmenin Günlüğü 180915 Cumartesi başlıklı yazı
EDİP GÜL tarafından
4.01.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.