Reca  Ederim.

Yılbaşı gecesi dışarı çıkmak akıl kârı iş değildi ama başka da fırsatım olamıyordu. Gelinim iki gün izinliydi. Torunu ona bırakıp rahatlıkla uzun süredir ziyaretine gitmediğim abime gidebilirdim.
Neyse efendim, yola çıktım. Önce belediye otobüsüyle metrobüs durağına vardım. Durak bayağı kalabalık. Bu da demek oluyor ki o bir saat on beş dakikalık yolu ayakta gitmemek için Avcılar’da inip sıraya girerek Söğütlüçeşme metrobüsünü bekleyeceğim ve oradan binip oturarak gideceğim. Avcılar’da da durak böyle kalabalıksa hapı yuttum demektir. Uzun süre ayakta bekleyemiyorum fıtık ağrılarım sebebiyle.
Vardım Avcılar’a. O da ne? Her zaman tıklım tıklım olan durakta bir tane bile metrobüs bekleyen yolcu yok. Yani öylesine bir durum ki mucizelere inanmayanlar bile o manzarayı görselerdi artık inanmaya başlarlardı. O derece yani...
Metrobüs geldi, daldım hemen ve en fazla on beş yolcuyla yola çıktık. Gerçek manada bir mucize... Kazasız belasız Söğütlüçeşme’ye vasıl oldum. Oradan bir belediye otobüsüyle Kadıköy-Çarşı’ya ve daha sonra Kadıköy’den Ümraniye’ye giden belediye otobüsüne binerek ver elini Ümraniye...
Yalnız dikkat çekici bir durum var: Trafik yağ gibi akıyor. Hiç bir yerde bir tıkanıklık yok ve bu gece Yılbaşı gecesi... Olacak iş değil...
Daha önceleri bir saatten aşağı sürmeyen yolu bu sefer yarım saatte almıştık.
Neyse efendim, biraderin evine sağ salim vardım. Ertesi gün de asıl ziyaretgaha doğru yola çıktım oradan. Yani Fatih’te ikamet eden abime doğru.
Vaziyet yine aynı. Yollar açık trafik yağ gibi kayıyor. Allah Allahhh.. Olur şey değil.
Akşam namazını müteakip abimin evinden ayrılıp artık kendi evime döneceğim. Durağa indim. Durak pek kalabalık değil ama gelen belediye otobüslerinde insanlar balerin misali parmaklarının uçlarında duruyorlar. O derece kalabalık.
Kalabalık-malababalık. Bineceğiz, çare yok.
Kiminin ayağına basarak, kimine az kıpırdasın diye çimdik atarak, kendime bir nefeslik yer ayarlayıp bindim.
Neyse efendim bu minval üzere tekrar Söğütlüçeşme Metrobüs durağına vasıl oldum. Olmasına oldum ama normal şartlarda metrobüse binmem imkansız zira neredeyse tüm İstanbul metrobüs durağında. Öylesine bir kalabalık var.
Saat 7.50. Eve telefon ettim.
-Oğlum, beni saat 2’den önce beklemeyin. Burada öylesine bir kalabalık var ve her saniye insanlar öylesine akın ediyor ki saat 2’den önce metrobüse binmem mümkün değil.
Tam telefon konuşmam bitti bir metrobüs yanaştı. Tabii ki benim ona binmem mümkün değil zira önümde düzensiz bir şekilde bekleyen en az elli kişi var.
Ancak garip bir durum oldu metrobüs yanaşınca.
Evet... Şoför kapıyı açtı ve ben en önde bekleyenlerin binmesini bekliyorum. Lakin binmediler. Adam geriye döndü ve arkasındakilere:
-Reca ederim siz buyurun. Siz benden önce gelmiştiniz.
Arkadakilerden biri cevap verdi:
-Asıl ben reca ederim. Siz en öndesiniz. Siz buyurun.
En öndeki tekrar konuştu:
-Siz binmeyeceksiniz reca ederim arkanızdaki arkadaşlar binsin.
Arkadaki arkadaşlar da konuştu.
-Reca ederim efendim. Hatta reca etmekle kalmaz bir de istirham ederim. Siz buyurun.
‘’Lan n’oooluyor. Binin şu geçmişine yandığımın metrobüsüne. Reca etmenin sırası mı angutlar?’’ Diyorum içimden ve o anda hemen önümde ve oldukça kalabalık bir grubun lideri olduğu belli olan bir beyefendi koluma dokunuyor?
-Afedersiniz beyefendi. Bir şey sorabilir miyim reca ederim?
-Buyurun reca ederim.
- Bu metrobüs Avcılar’a gider mi? Eğer gidiyorsa biz binelim bari.
Efendim ışıklı levhasında ‘’ Beylikdüzü’’ yazan her metrobüs tabii ki Avcılar’a gider. Dolayısıyla önümüzdeki metrobüs de Avcılar’a gider. Beylikdüzü’ne uçarak gidecek değil ya. Gitmesine gider de o an, o saniye ‘’ Gider. ‘’ Denir mi denmez mi? Asıl sorun bu. Çünkü ‘’ Gider dersem metrobüse onlar binecek ve ben işin yoksa bekle daha sonraki metrobüsleri. Hani bir iki metrobüs beklemek sorun değil de ya önümdekiler reca etmekten, istirham etmekten vazgeçerlerese? İşte o an hapı yuttum demektir. Bir saniyeden daha az düşünüp hemen cevap verdim.
- Bu Avcılar’a gitmez beyefendi. Siz az bekleyin. Üzerinde ‘’Avcılar’’ yazısı yanan metrobüs az sonra gelir. Siz ona binin.
-Çok teşekkür ederim beyefendi. Çok naziksiniz.
-Reca ederim Beyefendi o sizin nezaketiniz. Şimdi siz de binmeyeceğinize göre reca etsem kenara çekilseniz de ben binsem?
-Reca ederim efendim ne demek. Buyurun.
-Çok teşekkür ederim.
-Reca ederim.
Yok arkadaş, baktım öndekiler hâlâ ‘’Reca ederim- ben daha çok reca ederim’’ derken ve dahi hemen önümdeki kalabalık grup da benim rehberlik ve yönlendirmem neticesinde metrobüse binmeyecek olduklarına göre ve dahi metrobüs kalkacak neredeyse, daldım ve dalar dalmaz da oturdum bir yere.
Evet... İstanbul/ Kadıköy’de dün akşam işte böyle bir mucize yaşandı. Yüce Mevlam nelere kâdir değil ki...
Hemen söyleyeyim: Böyle bir anı herhangi bir vatandaş da eğer yaşarsa bilin ki kıyamet çok yakındır zira İstanbul’da böyle bir mucize ancak bir kez yaşanabilir. İkincisi mümkün değildir.
( Reca Ederim. başlıklı yazı Sami Biber tarafından 3.01.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.