Hapishaneler, okullar , yuvalar, hastaneler...

Buralar neden bu kadar yüksek duvarlarla örülü ...

"Duvar örmek" deyimi nerden geliyor?

Soyut anlamda kurulan duvarlar mı  yoksa devletin duvarları mı daha korkunç?

Acaba ilk duvarı kim yaptı?

Neyi kimden , kimi neyden koruyoruz?Sahi devlet bu kurumları ve yüksek duvarları neden yapar? 

Peki bu duvarlar neye çözüm oluyor, kaçanları önlemek için mi sadece?

Duvarlar, duvarlar...

Offf yeter Selim! Düşün düşün kafayı yiyeceksin.Her şeyden önce kendine gel.Sen bilerek yapmadın o kazayı. Adı üstünde kaza.Birden önüne çıkmadı mı ?
 Son anda  göz göze geldiğinizde elindeki telefonu görmedin mi? Evet bildiğin önüne çıktı.Sen suçsuzun Selim.


Hayır,  Selim inanma ona! Eğer yavaş olsaydın bu kadar hızlı çarpmazdın.O da bu kadar ağır yaralanmazdı.Genç bir kadın.Kimbilir kimin kızı, ne hayalleri vardı.Gideceği yere gidemedi.Telefonda belki hasta babası, annesi ya da sevdiği vardı onlarla konuşuyordu. O yüzden aniden yola çıktı belki. Yine de sen dikkatli olmalıydın.

Ahhh Selim ahhh...bu dünya saf yeri değil akılını başına al. Kariyerini düşün.Kameralar bile gördü o önüne çıktı.İfade sırasında "Görmedim aniden önüme çıktı " dersin. Doğrusu da bu. Zaten  çokta hızlı değildin taş çatlasa 75-80 km hızın vardı veya yoktu. Geleceğini düşün...

Elindeki su şişesinde bulunan son damlayı da kafasına dikti.Etrafına şöyle baktı.Kafasında kurduğu düşünceler sarmalı arttıkça artıyor baş ağrısı çekilmez oluyordu.Karakola geleli nerdeyse üç saat olmuştu.Sanki üç asır geçmişti.Beyninde milyarlarca hücre ölmüş ve ağırlığını taşıyamıyordu.
Sahi hücre dedimde , ya hücreye atarlarsa.Hayır hayır ! O kadar da değil altı üstü basit bir kaza.

Ne basit kazası Selim. Bildiğin kızı resmen havaya uçurdun ve yere çakıldı.Ne çabuk unuttun o anı.Esmer ve uzun saçları vardı.Saçlarını  savurup  göz göze geldiğinizde...

Tekrar ayağa kalktı başı önde bir ileri iki geri yürüdü.Bunu kaç defa yapmıştı bilmiyordu.

Karakollar hep böyle kalabalık mı olur diye düşündü. Daha önce hiç gelmemişti. Yok yok gelmişti.Köyden Hamdi kız kaçırmıştı.O da yardım ettiği için ifadesini almışlardı. Ama suç işleyen biri olarak ilk defa geliyordu. Sanki herkes ona bakıyor ve onu ayıplıyorlardı. Kafasını oturduğu banktan bir türlü kaldırmaya cesaret edemiyordu.

Karşı kapıda yazan "Başkomser Ali Gürtepe" yazısını kaç defa okumuştu bilemedi.Stor perdedeki sinek boklarının yerini bile ezberlemişti. Soldaki "Maskesiz içeri girilmez" yazısı. Sanki tüm maskeleri takmışta nefes alamıyordu. Bir türlü sıra ona gelmiyordu. Sağlı sollu banklarda  oturanları görünce kafasının içindeki uğultu iyice artıyordu.Hastane, postane, banka sırasına hiç benzemiyordu.

Bu camlar neden böyle kalın ve kirli?

Polislerin yüzü neden bu kadar asık?

Ahh müdür ahh!  "Yarın toplantı var, erken gelin " demeseydi bu kaza olmazdı.

Şu hapisanedekleri halk tabiriyle  kader mahkumlarının hayatını daha önce hiç düşünmemiştim. Sadece filmlerde izlemiştim.Hep aynı sahneler olurdu. Koğuş ağası vardır ona yardım eden dalkavuklar etrafında döner. Sonra demir kapı açılır elinde sazıyla başrol oyuncusu koğuşa girer. Günler su gibi akar.Takvim yaprakları teker  teker yere düşer.Türkü söyleyen başrol oyuncusunu teselli eden iyi kalpli adam...Demir kapılar...Dikenli teller...

Volta adan adamlar...yüksek  duvarlar...duvarlar...duvarlarrrr

-Selim Yurtseven 

-Benim buyrun

-İçeri geçin komserim sizi bekliyor...

Kolumdaki serumda neyin nesi...

Bu duvarlarda ne duvarın dışındakiler nerde ben neden burdayım ???


Selim ADIM/ ERzurum 






















( Duvarın Dışındakiler başlıklı yazı AZİZ REMZİ tarafından 18.08.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.