ŞAİR- YAZAR MÜCELLA PAKDEMİR NASIL HUNHARCA KATLEDİLDİ VE CENAZE TÖRENİ NASIL YAPILDI?
Nasıl yazacağımı ve nasıl anlatacağımı bilemiyorum. Hâla ellerim titriyor, gözlerim kararıyor ve aklıma geldikçe bayılacak gibi oluyorum. Ama bugün itibariyle ( 09.07. 2022) arkadaşlarımın en kıymetlilerinden biri olan değerli şair-yazar Mücella Pakdemir, hunhar bir şekilde hem de gözlerimin önünde katledildi.
Olay bu gün sabah saatlerinde ( 10.00 Gibi ) Afyon ilimizin Sandıklı ilçesinde cereyan etti.
Evet... Afyon ili Sandıklı ilçesinde Sandıklı Anadolu Lisesinin eski müdürü ( Daha sonra İlçe Milli Eğitim Müdürü ) olan Bekir Bey’in makam odasında oldu her şey.
Olayın ayrıntıları şöyle:
Bekir Bey ve ben, Bekir Bey’in makam odasında oturmuş çay içerken birden Mücella Pakdemir arkadaşım hışımla odaya daldı. Gözleri çakmak çakmak ve öfkeden burnundan solur bir bir vaziyette haykırdı:
-O makam senin hakkın değil benim hakkım. Nasıl bir torpille oraya geldin? Kimlere yalakalık yaptın?
Bir anda buz kestim adeta. Benim bildiğim Mücella Pakdemir’in öyle mevkide, makamda gözü yoktu. Evet.. Haksızlığa gelemezdi ama tepkisini asla bu şekilde dile getirmezdi.
Ben buz kesmiş bir vaziyette çayımdan bir fırt daha çekip keyifle ‘’oooohhh’’ derken Bekir Bey ayağa kalktı ve sertçe bağırdı.
-Lütfen odamdan çıkar mısınız?
Ben bir fırt çay daha çekip ‘’ ooohh’’ diye saldığım anda Mücella Hanım öfkesinin dozunu daha da arttırarak devam etti.
-Odan mı? Bu odanın sana değil bana ait olduğunu bal gibi de biliyorsun.
Ortam oldukça ısınmıştı. Bir fırt daha çay çektim boğazımdan mideme doğru.
O, kediye bile ‘’ pişt ‘’ diyemeyecek kadar nazik ve kibar Bekir Bey bir bomba gibi patladı adeta.
-Defol lan odamdan!
Bir fırt daha çay çektim.
Mücella Hanım, elindeki kalın klasörü Bekir Bey’in suratına fırlattı.
-Sen kim oluyorsun da bana ‘’ Defol diyorsun?’’
İçimden ‘’ Eyvah eyvah’’ demem lazım ama ne içimden ne dışımdan hiç bir şey demiyorum. Öylece oturmuş mal mal olayı izliyorum ve şimdiye kadar çoktan boşalmış olması gerekirken hikmet-i ilahi olsa gerek hâlâ dopdolu olan bardağımdan her nefeste bir ‘’ ooohhh ‘’ çekerek çay içmeye devam ediyorum.
Suratının ortasına yapışan kalın klasör Bekir Bey’i adeta matador karşısındaki kızgın boğaya çevirdi. O kızgınlıkla hemen koltuğunun arkasında bulunan ( Niçin oradaydı asla anlayamadığım ) kalın bir kalası kaptığı gibi Mücella Hanım’ın kafasına indirdi.
Ulan adam( Yani ben ) bi yerinden kalk. En azından ‘’ Arkadaşlar ne yapıyorsunuz? Siz bu ülkenin münevver insanlarısınız. Hiç yakışıyor mu bu yaptığınız?’’ de. Ya da arkadaşın kafasına kalası yedi, bir bak bakalım kırılan- çizilen bir yer var mı? Tamirat-tadilat gerekiyor mu? Yok aga... Öyle oturmuş hâlâ mal mal olayı seyrediyorum ve çay içmeye devam... ( İşin ilginç tarafı çayla öyle pek de aram yoktur.)
Mücella Hanım, kafasına kalası yedi ya, normalde artık sesinin kesilmesi lazım ama hâlâ bağırıyor: ‘’ Görürsün sen. Seni o koltuktan kaldırıp atmazsam bana da Demir Leydi Margaret Thatcher demesinler.’’
İşte bu sözü duyunca nihayet ağzımdan bir laf dökülüyor. ‘’ Vahhh vahhh. Darbe çok ağır geldi herhalde... Arkadaşım! Sana Demir Leydi Margaret Thatcher diyen yok zaten. Sen Mücella Pakdemir’sin. Hem bi kapa artık çeneni. Yoksa bu Bekir seni öldürür valla.’’ Diyorum.
Mücella Hanım yerde kıvranırken Bekir Bey iki hizmetli çağırdı ve emretti:
-Atın şunu dışarıya!
Hizmetliler, yerde artık kıpırdamadan uzanan Mücella Hanım’ı aldılar ve dışarı çıkardılar. Ben de Bekir Bey’le çay içerek muhabbetimize kaldığımız yerden devam ettim.
- Eee Bekir Bey? Ne olacak bizim bu Beşiktaş’ın hali?
-Sıkıntı yok hocam. Bu sene bomba transferler yaptık. Önümüzdeki sene kesin şampiyonuz.
Biz böyle tatlı tatlı muhabbet ederken birden bire odanın kapısı bir tekme ile açıldı.
Kapıya tekmeyi yapıştıran İl Emniyet Müdürümüz Fethiye/ Çiftlik Nahiyesi Ali Rıza Köse İlköğretim okulundan öğretmen arkadaşım Metin Deveci Beydi.
Metin Bey bir diğer arkadaşım olan Kocaeli- Akmeşe Yatılı İlköğretim Bölge Okulu öğretmeni Burhan Göksu ile birlikte Mücella Hanımı omuzlayarak içeri getirdiler ve Bekir Bey’in masasının üzerine yatırdılar. Mücella Hanım resmen dar’ül fenâ’dan darü’l bekâya ufûl eylemişti. ( Ölmüştü yani yahu. Anlamayacak ne var bunda. )
İçim acıdı tabii ki böyle bir manzara karşısında. O üzüntüyle bir fırt çay daha içtim.
Emniyet Müdürümüz Metin Bey, uzun zamandır yerinde gözü olan Burhan Bey’e aldırmadan Bekir Bey’e çıkıştı:
-Buyurun. Etiyle kemiğiyle Mücella Pakdemir... Basit bir makam için değer miydi hocam ha değer miydi? Öldürmüşsün kadıncağızı.
Aslında Burhan Bey’e ‘’ Mal da yalan / mülk de yalan. Makamımdan gözünü çek. ‘’ mesajı verdiği gözümden kaçmadı tabii ki.
Neyse efendim daha sonra o ceset oradan nasıl kaldırıldı nasıl tabuta kondu orasını hiç hatırlamıyorum. Olayın sonrasında ben okuluma görevimin başına gitmek üzere yollara düştüm.
Okulum dediğim 1989-1996 Yılları arasında görev yaptığım Kocaeli Akmeşe Yatılı İlköğretim Bölge Okulu. Yıllar sonra beni tekrar o okulda göreve başlatmışlar.
Öğrenciler İstiklal Marşı için sıra oluyorlar. Ama hemen bayrak direğinin önüne bir katafalk konmuş. Yani bir öğretmen masası. Masanın üzerinde de bayrağımıza sarılı bir tabut var: Mücella Hanımın tabutu. Yani anlayacağınız onu son yolculuğuna İstiklal Marşımız ile uğurlayacağız. Arada Fatiha okuyan da olacaktır muhakkak.
Ben, İstiklal Marşımızı okutmak üzere hızlandım. Çünkü görev yaptığım okullarda İstiklal Marşını hep benim el kol hareketlerim eşliğinde okur öğrenciler. Gerçi Akmeşe Yatılı İlköğretim Bölge Okulunda zaman zaman arkadaşım Sakine Aktaşlı’nın okuttuğu da olmuştur ama bu özel günde görev bana düşer tabii ki Mücella Pakdemir’in en yakın arkadaşı olarak...
Tam tabuta yanaşmıştım ki Sakine Hanım başladı: ‘’ Ses veriyorum çocuklar ! Korma sönmez bu şafaaaakkk.’’
‘’Of be Sakine Hanım offf. Az daha bekleyemedin mi? Cenaze bu. Kaçacak göçecek hali mi vardı? Bekleseydin de ben okutsaydım kıyamet mi kopardı? Acelen neydi? ‘’ Diye hayıflansam da iş işten geçmişti.
*****
-Babaaa... Babaaaa. Haydi kalk kahvaltı yapalım. Çayını soğutma.
-Ne çayı yaaa. İçim dışım çay oldu. Yeter da yeterrr.
-Ne diyorsun anlamadım. Ne çayı? Ne zaman, nerede içtin?
- Nerede olacak? Rüyamda... Rüyamda bir galon çay içtim neredeyse. Şimdi beni meşgul etme yoksa altıma kaçıracağım.
****
-Alooo. Günaydın Mücella Hanım
-Günaydın Sami Hocam.
-Oh ya Rabbi şükür hayattasın.
-Ha ha haaa. Ölmüş olmam mı gerekiyordu?
-Benim rüyaya göre öyle. Hem de tabutun bayrağa sarılı olarak gidiyorsun öteki aleme.
- Hımmm güzel bir rüyaymış. Demek ki şehit oluyorum.
-Valla ben bir anlatayım, tabirini sen yap artık...
Rüya bu. Mantık aranmaz.
NOT: Bu yazıdaki şahıslar içinde sadece Mücella Pakdemir ve ben birbirimizi tanırız. Diğer arkadaşlarımın hiç biri diğerini tanımaz. Ama söz konusu rüya olunca hepsi bir araya geldi işte böyle
( Şair- Yazar Mücella Pakdemir Nasıl Hunharca Katledildi Ve Cenaze Töreni N başlıklı yazı Sami Biber tarafından 8.07.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.