Ah en güzel yaşlarım! Size yetişemiyorum…
Doludizgin koşuyorum;
Hayal ve umut peşim sıra
Sanki öndeyim,
Alkışındayım kalabalığın;
Çabalıyorum.
An geliyor,
İşte bu diyorum.
Hissediyorum mavi göğü, denizi, derinindeki balığı…
Sümbüller göz kırpıyor içtenliğiyle,
Martılar avare başımın üstünde.
Bir fotoğraf
Bir film
Bir hayalet sanki cümbüşüm;
Oradayım, görüyorum;
Hissedemiyorum…
Hem seyrindeyim koşan benin,
Hem dokunamıyorum.
Bu arada geçiyor zaman;
Sanırım kaybediyorum…
Bir ıslık duysam oyunun sahnesinde,
Belki bir alkış;
Yetişeceğim zamanıma.
Bir iğnenin uyarışı açacak gözümü,
Kızaracak tenim,
Göreceğim umudun terkisine sinen beni.
Anlayacağım o zaman, hayal değilmiş,
Rüya değilmiş kalabalığın önündeki ben.
Dönüşü olmayan mutlak, kaçırıyor zamanımı,
Çaresiz seyrediyorum…
İçim eksiliyor,
Ateşim sönüyor,
Küllerim savrulacak semaya
Gibi bekliyorum durağımda.
Bütün bunlar olurken,
En güzel yaşlarıma yetişemiyorum;
Kara mizah gibi hayatım…
Kendime dokunuyorum,
Hissetmiyor tenim;
Sesleniyorum avazım çıktığınca,
Duyamıyorum.
Sanki ruhum terk etmiş bedenimi, yanında yürüyor;
Koşuyor, uyarıyor,
Yapmam gerekenleri anlatıyor,
Çırpınıyor deliler gibi;
Duyamıyorum…
Beni seviyor platonik de olsa,
Hiç vaz geçmiyor sevdasından.
Çirkin bana katlanıyor,
Kötü bana sabrediyor,
Huysuz beni kucaklıyor sabrıyla;
Sesini duymak istiyorum,
Duyamıyorum…
Ne oluyorsa hep isterken oluyor;
Yetişmek isterken kaçıyor en güzel yaşlarım,
Gülmek isterken ağlıyor içim,
Görmek isterken sönüyor feri gözlerimin.
İflah olamıyorum kendi zamanımda.
Sadece seyrediyorum aldıklarını;
Ve verdiklerini zorunlulukların…