Utancın Kara Lekesi
Boşuna
mı harcıyorum zamanı
Ondan mı her yanım boşluk
Oysa aradığımdı az hoşluk
Kapanmış
tüm pencereleri bana
Ben kapatmadım oysa
kim kapattıysa
Rahatlamak adına ne
yapsam faydasız
Elimi uzatsam uzağa
manasız kalırım
Açsam şöylesine pencereleri
Kapalı açamıyorum
kilitlemişler
Ben kilitlemedim kim
kilit vurduysa
Uzakta yankılanır hoş
bir kahkaha
Beni çağırı sanki gel diyerek
yanına
Kapıyı bulamıyorum
Kapı yerinde yok dört
duvar
Kapıyı ben sökmedim
ki yerinden
Ben dört duvar örmedim
ki üstüme
Kim ördüyse Allah bin
belasını versin
Çıkamıyorum bu odada
Kilitli kaldım
Bulsam pencere kapıyı
Bir şeyler
belki değişecek
Belki değişen
bir şey
kalmadı yeryüzünde
Ondan pencereler ve
kapılar artık yok yerinde
Yıprattıklarımızdan
geriye
Yıpranmış
bir hayat mı
kaldı
Yıprattıkça yıpratan
Oysa taze baharlarda
Çiçek kokularıyla
Kuşların şen
sesi kaplardı
her yeri
Kırlarda çiçekler
açardı
Çocuklar etrafında neşeyle
koşarken
Oyun oynarlardı
Şimdi oyunu üzerimizde kim oynuyor
Kapatmış
bizi karanlık dört duvarın içine
Çıksam şöyle sokağa
Yürüsem ağır aksak yavaş
yavaş
Varsam Remzi
efendinin kahvehanesine
İki üç bardak demli çay içseydim
Muhabbetin arasında
Delikanlılar karşımızda pür dikkat bizi
dinliyor
Bir şiirin
duygusu gönül telimize dokunurken
Nağmeli
sesi çıkarken onlarda
dinliyorlar
Ürperiyorum birden
Tüylerim diken diken
Her şey
birden kayboluyor
Yitirdim her şeyi
neden
Olası bir nedeni
varsa nedir
Utancın kara lekesi
yüreğime
oturdu
Gitmek nedir bilmiyor
Mehmet Aluç