Geçen yıl, edebiyat dersi ortak sınavında, bir öğrencinin, yazılı kâğıdın arkasına uzun uzun yazdığı dikkatimi çekti. “Zaman önemli, öteki sorulara yoğunlaş” derken sorunun “Aşk-ı Memnu” ile ilgili olduğunu gördüm. “Hocam, o zaman yarım kalır” dedi. Okumadığı fakat dizide izlediği romanla ilgili uzun bir kompozisyonu döşenmeye devam etti. Etkilenmiştim ama bu konuda konuşması gereken son adam ben idim.

Halid Ziya (ö:1945), İzmir’den İstanbul’a gelmiş, Uşşakizadeler diye bilinen “tuzu kuru” bir ailenin çocuğudur. Fransız kültür ve edebiyatıyla yetişen, hayatını da öyle yaşayan biridir. Servet-i Fünun Edebiyatçıları içinde, “Aşk-ı Memnu” adlı eseriyle romancılığı zirveye ulaştıran bir yazardır.

“Aşk-ı Memnu”, Osmanlıca bir tamlama olup “Yasak Aşk” anlamına gelir ama aşk yasaklanamayacağına göre, “Haram Aşk” demek içeriğini anlatmaya daha uygun bir çeviridir. Amcasının karısına sarkan bir tipleme…

Banarlı (ö:1974), 1900 yılında kitap halinde basılan “bu eserin kahramanları o devrin İstanbul’unda, Halid Ziya’nın bulunduğu muhitlerde yaşıyorlardı. Bunlar toplumun geniş zümrelerini temsil etmiyorlardı fakat Türkiye’de yeni yeni beliren küçük zümrelere matbuat ve salon hayatına mahsus simalardı.” demektedir. Bize göre, böylesine az bir grubu temsil eden anlayışın, aradan geçen 100 yıl içinde nasıl çoğaldığı ve itibar gördüğü“ Avrupalılaşma yolunda atılan adımlar’la ilgilidir ancak bu dizideki hayat, o adamların hayatı değildir.

Haberlere göre, AKP’nin sosyal demokrat Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Aşk-ı Memnu’nun orijinal öyküsünden koparılması ve dizilerdeki cinsellik kışkırtmasından rahatsız olduğunu belirterek, “Kültür Bakanı olarak RTÜK’ü uyarıyorum. Yerli dizilerde katiyen şiddet ve cinsellik kışkırtması olmamalı”. .Dizilerde lüks bir yaşam ve hayali dünya olduğunu savunan Günay,“Aşk-ı Memnu’nun yılan hikâyesine dönmesinden şikâyetçiyim. Özünden koparılarak, cep telefonu olayından yararlanılarak hikâyeyi uzatmak doğru değil.” demiş. Bir yıl 52 hafta ama filmin 58. bölümü yapılmış. En meşhur romanlar 2.5–3 saat içinde biterken bu roman iki yıldır bitmemiştir. İki geri bir ileri adım atılarak, bugünlere gelinmiştir.

RTÜK´e, izleyiciler tarafından 2009 yılının 9 aylık döneminde toplam 48 bin 600 kişi şikâyette bulunmuş. En çok şikâyet yerli diziler için yapılırken, ilk sırayı "Aşk-ı Memnu" almış. Seyirci, bazı yerli dizilerin "Türk aile yapısı ve ahlaka aykırı" olduğu görüşünü savunmuş. Katılıyorum ama hep izleyip hem şikâyet etmek de ayrı psikolojik sorun.

Burada “Yerli dizi” tamlamasının altını çiziyorum. Yabancı dizilerden şikâyet gelmeyip de yerlilerden gelmesi neyi anlatıyor? Sadece romandaki adı değişmeyen Behlül´ün yengesine yaptıklarını –yabancı yapsaydı adı “gavur” olurdu- yerli yapınca doğru mu oluyor?!.

Halid Ziya’nın bu romanı, geçen Ekim’de ölen adaşı Halid Refig tarafından 1975 yılında TRT´de altı bölüm halinde, olabildiğince aslına dönük olarak, film yapılmıştı. Filmlerde tarihi kostümler çok pahalıdır ve eski sahneleri ortaya koyabilmek zahmetlidir. Bu yapımda 2009 Türkiyesi’nin magazin ve reklam dünyasında çekim yapılarak kolaya kaçılmakta; “sponsor” adıyla, filmin sonunda adı geçen markaların filmde sanal reklamı yapılmakta ve çekim beleşe getirilmektedir. Film oyuncularının günlük hayatlarında dahi yaşamadıkları lüks bir hayat sergilenmektedir. Artist ve mankenlerden seçilen oyuncular, teknolojinin yardımıyla süslenerek piyasaya sunulmaktadır. Bu durum ise modellerin seyirci üzerindeki hayranlık etkisini artırmaktadır. Dayanılmaz cazibe…

Rahmetli Banarlı, “Aşk-ı Memnu’da, “Boğaziçi yalılarında başlayan yarı alafranga bir hayatın, masum aile muhitlerinde yaptığı hırpalayıcı tesirlerin hikâyesi vardır.” değerlendirmesini yapmaktadır. Bu durum, Rahime Sezgin´in ifadesiyle, başka bir rolünde “Aslan Bey iken ´boynuzlu´ Adnan Bey oldu” denilerek anlatılmaktadır. Yani, her şeye rağmen, bugün bile Adnan Bey rolü yadırganmaktadır. Nitekim atalar, “Tepede harman yel için, derede tarla sel için, ihtiyarlıkta genç avrat el için.” demişlerdir.

Romanın aslı “Haram Aşk” fikrine dayanmakla birlikte bu dizide o tipler –erkekli /dişili çok kişili- o kadar azıyor ki biz de sormak zorunda kalıyoruz: “Kimin eli kimin cebinde?”




( Kimin Eli Kimin Cebinde başlıklı yazı Mustafa IŞIK tarafından 3/12/2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.