Geçenlerde birine hal hatır sordum,  sorduğuma pişman oldum çünkü cevabı kesin yarım saatime mal oldu. İşim var, demesem belki bir kaç saat konuşacaktı. Daha sonra bir insanın neden hiç durmadan saatlerce konuşabildiğini düşündüm, sahi bir insanın çenesi neden düşer? 


Soruya cevap aramadan önce çenesi düşükle kimleri kastettiğimi izah edeyim. Mevzu bahis insanlar, konuşmaya başladıklarında susmak nedir bilmezler. Aralıksız kesin bir kaç saat konuşabilirler.  Başka bir özellik ise, kolay kolay başkalarına söz hakkı tanımazlar. Bazılarında rahatsızlık had safhadadır; muhatabı konuşmak istese bile sustururlar. İnsanların, kendisini dinleyip dinlemedikleri, anlattıklarına ilgi duyup duymadıkları, sıkılıp sıkılmadıklarını hiç gözetmezler. Tek ses çıkarsın, gerisi pek önemli değildir! Bu kadar tarif yeter herhalde. Tariften sonra sıra az da olsa irdelemeye geldi.

 

Dert

Çok konuşan insanların başında dertli olanlar gelir galiba. Bir dokununca bin işitebileceğin kadar dertli insanlarda susmakta zorlanabilirler. Dertleri o kadar çoktur ki, anlata anlata bitiremezler. Saatlerce konuşmaya rağmen derdi anlatamama hissi onları konuştukça konuşturur. Anlattıkları meselenin en ince teferruatına kadar izah etme ihtiyacı hissederler. Konuştukça, duygulanıp duygulandıkça da konuşabilirler. Bazen çok konuşunca, ağlayan, sinirlenen hatta krize bile girenler olur.

 

Çok bilgi

Çok bilen veya bildiklerini çok önemseyen ve anlattıklarının hiç bir eksiği olmaması gerektiğine inanan bilgili kişilerde saatlerce konuşabilirler. Yıllardır bilim adamlarıyla çalışırım, bazıları en basit bir soru karşısında konferans verircesine uzun uzun konuşabilir. Anlatılanlara en ufak bir itiraz veya mevzuyla alakalı başka bir soru, konferansın uzaması demektir. Bir hatıramı paylaşmak istiyorum; yıllar önce ortaokul veya lise talebeleriyle beraber geziye çıktık. Gezide kendisini profesör filan zanneden biriyle karşılaştık. Türkçeyi konuşmaktan aciz olan gençlere bilgin vatandaş bolca Osmanlıca kelime kullanarak konuşuyordu. Ayıp olmasın diye anlamadığım kelime veya meseleleri soruyordum. Bu durum karşısında konuşma uzadıkça uzamıştı. Bazı arkadaşlar bir köşeye kıvrılıp uyku moduna bile geçmişlerdi. Dışarı çıktığımızda, arkadaşlardan bir güzel azar işittim: “abi, ne diye soru sorup durdun ya! Adam senin yüzünden susma nedir bilmedi. Senin yüzünden bazımıza ağrılar girdi!”

 

Tekrar

Nedenini anlamış değilim ama anlattıklarını kesin tekrar eden insanlarla karşılaştım. Bir soruya en az 3 defa cevap verebilen insanlar tanıdım. Ya anlattıklarından emin olamıyorlar veya muhatabının anlamadığını zannediyorlar olsa gerek ki, kırık plak gibi bir mevzuyu defalarca anlatıyorlar. Beterin beteri vardır her zaman; şirkette eskiden biri cevabını her tekrarladığında konuyu biraz daha genişletirdi. Nasıl becerirdi bilemem ama adamın kırık plağının çapı gittikçe büyürdü. Mecburiyet karşısında bir soru sorduğumda kesin yarım saatimi alırdı.  Sorduğuma soracağıma bin pişman yanından ayrılırdım. Böylesi insanların yakınlarını merak etmiştim. Birine sordum: “tekrar etme rahatsızlığı olan o arkadaşın eşi nasıl katlanıyor acaba? “Aldığım cevap çok enteresandı: “o adamın eşi bizim gibi dinlemez ki! “

 

Hastalık

Susmak nedir bilmeyen insanların bazılarında konuşma hastalığı olduğunu düşünüyorum. Hiç tanımadığı birilerine durduk yerde konuşmaya başlayan veya kendi kendine konuşanlarla kesin bir yerlerde karşılaşmışınızdır. Bu tip insanlar yoruluncaya kadar konuşmada mahirdirler. Az dinlendikten sonra yine kaldığı yerden devam edebilirler. Anlattıkları illa da ipe sapa sığması gerekmez. Susamama hastalığı olanlar bazen çok konuştuklarının farkında olabilirler ama ellerinden pek bir şey gelmez. Bu yüzden insanların kendilerini dinlemediklerinden rahatsız olmazlar. İlla beni dinleyin diye ısrarcı olmazlar.

 

Başka türlü bir hastalıktan dolayı çok konuşanlar ise:  kendini çok beğenen, çok şey bildiğini zanneden, bildiklerini muhatabına mutlaka kabul ettirmesi gerektiğini düşünen insanlardır. Bunlar çok itici olup kırık plaktan da beterdirler.

Anlattığının çok önemli olduğunu düşündüğünden, karşısındakinin anlayışı kıt olduğunu zannettiğinden kafa patlatıncaya kadar konuşabilenler genelde sorunlu insanlardır. Muhatabına hiç söz hakkı tanımadan hatta susturup doludizgin konuşabilenlerin enaniyet gibi sorunu vardır.  Toplumda bu gibileri narsis veya kibirli olarak ta bilinirler. Mağrur (kibirli) olanlar için ne muhatabın kendisi ne de düşünceleri umurunda değildir,  yeter ki o hoş ve enteresan sesler çıkarsın. Galiba tecrübeden olsa gerek, narsisler anlattıklarını dinletmeyi iyi becermektedirler.

 

 

Korunma?

Çok konuşabilenlere dikkat çekip bu tür insanların neden kafamızı şişirinceye kadar konuşabildiklerini kısaca da olsun irdeledik. Peki, bu tür insanları gücendirmeden nasıl laf hışımlarından/taarruzlarından korunabiliriz hakkında halen pek bilgim/tecrübem yok.  Tek bildiğim mümkün mertebe bu tiplerden uzak durmak, muhatap olmamak. Bilenler, tecrübelerini paylaşabilirler.

 

 

Abdullah Konuksever

 

( Çene Düşüklüğü başlıklı yazı hotamisli tarafından 29.04.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.