Yıllardır okullarda münazaralarda
tartışılıp dururdu, sanat sanat için midir, sanat toplum için midir? Bunların
ikisi de ayrılmaz bir bütündür. Sanat ulvi duygular ile yapılan bir
eylemdir/eylemler bütünüdür diyelim... Her sanatçı önce sanatını bireysel
olarak başlatıp, daha sonra topluma sunar.
Toplum eğer sanatçının ortaya çıkardığı
eserini benimser ise sanatçıyı da er ya da geç bağrına basacaktır. Toplumun
dertleri ile sıkıntıları ile ilgilenmeyen sanatçıların ve sanatlarının geleceği
de çok da parlak olmayacaktır... Hiç bir zaman sanatçı kendini içinden çıktığı
toplumun üstünde görmemeli bilakis alçak gönüllü olmalıdır... Sanatçı kendini
büyük görmeye başladığı zaman yıldırım hızıyla toplumun, sevenlerinin gözünden düşecektir...
Tabi ki yazdığı bir şiiri, bir öyküyü,
bir yazıyı sadece kendi için, sevdikleri için yazıp yazıp bunları da çeşitli
ortamlarda paylaşmayan da bir dolu bayan ve erkek var... Belki bunların içinde
eğer ki yayınlamış olsalar bir edebi şaheser olacak yazılar bile çıkacaktır...
Hiç kimseyi bundan dolayı suçlayamayız... Kendileri öyle düşünmüşler öyle uygun
görmüşler...
Yapılan sanatsal eylem her ne olursa
olsun, onu izleyenlere, okuyanlara, takip edenlere bir şeyler katıyorsa, onu
ortaya koyan sanatçı da amacına ulaşarak huzur bulacaktır... Yoksa işi
çığırından çıkartıp da ahlaksız bir yola sapıldığı ve buna da sanat adı
verildiği zaman, yapılan iş havanda su dövmekten öteye geçemeyecektir...
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ‘’Sanatsız
kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.’’ Demiştir...
Sanatın zirveye çıktığı toplumlarda, insanlar birbirine silah sıkmaktan, kavga
etmekten de uzak duracaklar ve toplumların refah seviyeleri de azami derecede
yükselmiş olacaktır... Sanat mutlaka toplum içindir, toplumun huzuru ve refahı
da sanatın ve sanatçının çokluğu ile doğru orantılıdır...