HİLMİ bey hali vakti yerinde
kimseye muhtaç olmadan hayatını sürdüren bir insandır. Köy yerinde yaşadığı
için de eline geçeni bir kenarda biriktirmektedir.
Hanımı Pembe köy işlerinde kocasına bütün
gücü ile yardım etmektedir. Hilmi beyle Pembe hanımın üç yaş ara ile iki oğlu
bir kızları olur.
Çocukları büyümeye başlamıştır. Önce büyük
oğulları Doğan okula başlar. O ilkokul üçüncü sınıfa giderken kızları Cemile
okula başlar. Hilmi bey için çocukların okula başlaması yeni masrafların
oluşmasına sebep olur. Hilmi bey küçük oğlu Şahin okula başlamadan daha fazla
kazanacağı bir iş düşünmeye başlar.
Gençliğinde bekarken çarşıda bir lokantada
çalışmış işi öğrenmiştir. İlk aklına gelen de bu işi yaparım diye karar verir.
Çarşının küçük sanayii bölgesi bir dere
yatağında bük denilen yere kurulmuştur. Onun için de dere her taşmasında o bük
suların altında kalmaktadır.
Hilmi bey nereye lokanta açarım diye
düşünürken. Küçük sanayiinin hemen bitişiğinde bir dönüm arazinin (bükün) satıldığını duyar. Satan sahibini bulur.
Pazarlığını yapar ve orayı satın alır.
Arazinin geleceği çok iyidir. Dere ıslah
edilir kenarları da yapılırsa orayı bir
daha su basma tehlikesi bulunmamaktadır. Araziyi satan
---burasının
su altında kalmasından bıktım onun için satıyorum der. Hilmi bey de
---olsun
benim işime yarar. Buraya bir et lokantası açacağım, bitişik sanayii der.
Hilmi bey hanımını çok sevdiği için; Tapu da
işlemleri yaparken araziye onu da ortak eder. ona
---bu
parayı kazanırken sende benimle bir sürü zahmet çektin, yarın çocukların sen
bakmazsa burası sana destek olur der.
Köyde arazi çoktur. Hilmi beyin küçük oğlu
Şahinde okula başlar, Hilmi bey de lokantayı açar ver çalıştırmaya başlar. İşi
çok iyidir, bütün sanayideki çalışanlar onda yemek yemeye gelirler. Ayrıca
araçlarını tamire gelenler de gelip yemek yerler.
Zaman zaman Pembe hanımda kocasına yardım
etmektedir. Kısaca aile mutluluk içinde dir. Çocuklar artık büyümüşlerdir.
Doğan liseye, kızları Cemile de orta okula
küçük oğulları da ilk okula gitmektedir.
Küçük sanayide artık kabına sığmamaya etrafa
doğru yayılmaya başlamıştır. Fakat aradan beş on sene geçer. Hilmi beyle Pembe hanım çocuklarını
evlendirirler. İki oğulları okumaz İstanbul’a çalışmaya giderler. Kızları da Ankara’da
yaşamaktadır.
Sanayii genişlemeye başlayınca. Hilmi beyle
Pembe hanımın arazisi çok değerlenir. Bu arada da dere yatağı devlet tarafından
ıslah edilir. Sanayi su baskınından kurtulur.
Hilmi bey araziyi üzerine kendi imkanları
ile bina yaparak değerlendirmek ister.
Tüm hazırlıklarını yapar. Planı projesini çizdirir.
İnşaat ruhsatı almak için hanımı Pembenin müsaadesi gerekmektedir. Muvafakat vermesi icap etmektedir. Ne var ki Pembe o ara çocuklarını yanına gitmiştir.
Hilmi bey karısını arar ona
---hemen
gelmen gerek biliyorsun bu araziye bina yaptıracağım, senin de muvafakat vermen
gerekiyor der. Pembe hanım
---
ben oraya bina yaptırmana müsaade etmiyorum gelince görüşürüz der. Telefon
kapatır.
Hilmi bey çileden çıkar bu ne demek, bu zamana
kadar bu kadına en ufak bir yanlışım olmadı. Bir fiske vurmadım neden böyle
yapıyor diye söylenir. Çaresiz Pembe hanımın gelmesini bekler. Bu arada
çocukları arar ve onlara.
---annenizin
niyeti ne, ne yapmak istiyor, bu gelir de aynısını yaparsa bu zamana kadar
yapmadığımı ona yaparım. Sorun yapacaksa gelmesin diye söyler.
Pembe hanım bir gün çıkar gelir. Rahatlıkla
gelir eve girer. Hilmi bey karısını karşısına alır ve sorar.
---derdin
ney, bu araziyi alırken seni oraya ortak etmeye bilirdim. Seni sevdiğim için
senin de bir şeyin olsun istedim. Buraya bina yapılırsa onunda yarısı senin
olacak. Neden karşı çıkıyorsun deyince. Pembe
hanım
---bende
müttehitlerle görüştüm, sen bana ver muvafakati, kendini ne zannediyorsun
deyince Hilmi bey kendini kayıp eder ve onu dövmeye başlar. O kadar ileri gider
ki öldürecek derecede döver. Çocuklarına telefon eder
---gelin
ananızı alın şu anda uzun nefeste, yoksa öldüreceğim der evden çıkar. Pembe
hanım hayatında görmediği bir dayak yer. Çocukları ertesi gün gelir analarını
alır giderler.
Hilmi
bey evde yine yalnız kalır. O sırada Gürcistan’dan gelen bir bayanla tanışır,
evine alır. Çocuklarına telefonla
---ben
kendime kadın buldum sakın bir yanlışlık yapıp ananızı buraya göndermeyin,
sizde gelmeyin ananızın serveti var size yeter. o olmadan ben buraya bir şey
yapamam fakat oda ben olmadan yapamaz en kısa zamanda da ondan boşanacağım
der telefonu kapatır.
Çocuklar sıra ile babalarını ararlar
---baba
ne olursun hırla kalkıp kendine ve bize zarar verme diye yalvarırlar. Lakin
Hilmi bey
---onu
ananıza söyleyin, ne güzel dünya iyi ki
zengin birinin kızı değilmiş kim bile bana neler ederdi. Şimdi arkasında
siz varsınız ananızı bakın der.
Çok
geçmeden çocuklar analarını geri gönderir. Pembe hanım gelir, onun geleceğini
duyan Hilmi bey evdeki kadına zarar verir diye kadını otele yerleştirir. eve
gelir. Pembe hanımla tekrar konuşmaya otururlar. Fakat bakar ki Pembe hanımda
hiçbir değişiklik yok. Hilmi bey hemen çocukları arar ve onlara sorar
---siz
bunu bana öldürsün diye mi gönderdiniz gelin alın başımı belaya koyacaksınız.
Bundan sonra zevkimce yaşayacağım der.
---çocuklar
biz annemle çok konuştuk, bize tamam babanız ne derse onu yapacağım dediği için
sana gönderdik derler. Konuşmayı dinleyen Pembe hanım
---çocukların
da senin gibi aptal, onları kandırdım
deyince Hilmi bey tutar kolundan kapıya atar ona
---bir
daha bu eve girersen seni gerçekten öldürürüm diyerek. Çocuklarını arar yarın
bu kadını buradan almazsanız. Öbürsü gün cesedini alırsınız der kapatır.
---ertesi
gün çocuklardan birisi gelir. Hilmi bey olanları ona anlatır
--al
git ananı yoksa onu mezara beni de hapse göndereceksiniz der.
Pembe
hanım ister istemez gelen çocuğu ile gider. Hilmi bey Gürcü kadını alır eve
getirir onunla yaşamaya başlar. Kadının yumuşak başlılığı onu hayrette bırakır
---dünyada
böyle kadınlar da varmış demek ki der.
Kadın
gelenden sonra ilk mahsul toplamada kadın burası benim evim diye tüm gücü ile
çalışır. Mahsulü çıkandan sonra Hilmi bey mahsulü satar, getirir parayı kadını
eline koyar ona
--bu
para senin hakkın bana çok hizmet ediyorsun. Bu mahsulü toplarken de çok
çalıştın. Bununla ne istiyorsan al der. Kadın çok sevinir. Hilmi beye
---benimle
Gürcistan’a gidelim, benim oradaki ailemi ve yaşadığım yeri gör. Ben seni ölene
kadar bırakmam der. Hilmi beyde onunla Gürcistan’a gider gezer. Beraberce
gelirler.
Hilmi bey dostlarına, karıma bir
karış yer verdim. Kendini dünyanın en zengin kadını zannetti, beni terk etti
çocuklarına gitti. Abdal kadın zor günlerde dünyanın zahmetini çekti, tam rahat
edeceği zamanda inadını yüzünden çekti gitti. Şimdi bu kadın da sefasını
sürüyor. Üstelik bu kadına verdiğim para ona aldığım araziden iki tane alır.
Asıl
bu kadın parayı alıp gitmesi gerekirken, bana “ölene kadar seni bırakmam” diye
bana sarılıyor. Ben kötü olsam bu yabancı kadın benimle durur mu demektedir.
Bir yarım arsa Hilmi beyin mutluluğunun
üzerine bir kılıç gibi inerek yuvasını dağıtmıştır.
Hilmi bey kendine bir düzen kurmuştur, fakat
Pembe hanımın hali nasıldır bilinmez.
Gerçek
yaşam öyküsüdür. Yer ve kişiler kurgudur.
Faruk Soydemir