Sorunlu bir
sorumsuzluğun satır arasında nakşeden o tahakkümperver yansıması değil mi
aslında tüm olup biten.
Sıradanlık sıçramış
yüzlere ve sıra dışı ne çok tutarsızlık bir bir irdelerken hayatları aidiyet
duygusu yitip gitmiş üstelik bu varlıksızlığa inat.
Aşk yerlerde çiğnemekte
ya da sakız gibi ve tükürülüp atılmakta günü birlik tüm o menfi ve dürtüsel
çağrışımlar talan etmişken duyguları.
Duyumlar anlamsız.
Anlatılar akla zarar.
Dokunuşlar tahammülsüz
vicdan kadar kıymete binmeyen ne varsa yol vermiş iken ne çok öğretiye fırsat
eşitliğinin güçten düştüğü su götürmez bir gerçek.
Sızılar sızmakta göğüs
kafesinden ve sesleri duyulmaz olmuş nicesinin. Niteliği rotasını yitirmiş iken
niceliği üstün kılınmakta Âdemoğlunun Havva kızının.
Saati şaşmış tüm
randevuların ve izlekler kayıp hepten. Hepten kayıp vasıta olması gereken
anlayış, samimiyet yakalar arası geçişi sağlayan güvertesiz gemiler batık,
boğazın kirli sularında kirletilmiş ne çok gömüt eşliğinde.
Yüreği körpe tüm kız
çocuklarının ve yeni yetme delikanlıların. Adımları usul ve ürkek dokunurken
söz yaşları yaftalanmanın eşiğinde mahrumiyetin eşliğinde. Yordanası kayıplar
kadar müphem ve sıra dışı dürtüler kadar korunaklı dünyaları ve bilinmezliğin
kıyısında yol vermekteler hayallerine.
Resimlerindeki imgeler
kayıp çalıntı hayatlarına riayet edemez iken çocuklar ki kirli dünyaların en
saf ve yalıtılmış hali yürekleri ve korunaklı dünyaları geçit verebilmekte tüm
ilkelere ve tüm yalanlara. Saflığın doyumsuzluğu mubah çünkü. Sesleri çığırtkan
ve hayalleri engin nasibini almamış henüz üzünçten.
Sazları çağlıyor gönül
perdelerinin aralık ve nasıl da şen.
Nasıl duyarlı ve nasıl
sıradan o tümceler kırık lehçeleri ile okumayı yeni yeni sökmekte.
Sevi dili tek iletişim
aracı çocukların dünyasında ve engin düşlerini çağırırken uzaklardan, sığınılan
tüm o kelimeler.
Sığıntı olmadığımız
asli gerçeği evrenin. Kim kime dirayetsiz deme hakkını tanıyabilir ki ya da
kimdir sefil, kimdir düşkün ne de olsa aynı yolun yolcusu milyarlarca insan
eşit dağıtılmadığına adaletin daha sonra vakıf olduğumuz.
Türevi ne olursa olsun
yeter ki yılgı olmasın hikâyenin sonu.
Kimler neler salık
vermez ki hayatın tozlu yokuşlarında.
Kimler kimler taahhüt
eder hakkaniyeti de tuz buz olur sonrasında tüm hayaller.
Ruhani dalgalanmaların
seyrinde ve nice dönemecin eşiğinde eşkâlsiz iken pek çok zihniyet çaptan
düşmüş nice anlatı içinde anlamsızlık saklı.
Ferasetine, nezaketine
hayran olası azınlıkta bir insan kitlesi korkuturken çarpıtılmış gerçekler ve
peşine düşmüş iken aşkın ki aşk bir kez çıkmış yoldan sapmış karanlığa gölge
vücutlar ve avuç içi özlemle yoğrulmakta adına yürek denen saflığını korumaya
çalışırken ve kırılmış iken tüm şevki…
Elde kalan son bir done
tüm varsayımların gölgesinde tutunmaya çalışırken hayata ve tutamazken
gözyaşlarını.
Nicesi nicedir sıradanlığa
muhatap ve sıra dışı tüm yanılgılar gönle mızrap.
Aklın akıl dışı tüm
varsayımları olmazın oluru iken dayanak noktamız değil mi aslolan yürekten
yüreğe akarken sel misali ne varsa ve kırık lehçesi ile tercüman olmuş şu bakir
ruhlara… Bir çocuk saflığında yürümek belki de en güzeli hatta en imkânsızı.
Yine de inadına açan bir çiçek kadar ulvi bir sunumu kâinatın düşmezden önce
son yaprak dalından…