Çevresine dolanmış düşkün-ü taht, 
Nedir Osman ve ulusunun elinden çektiği bu, baht? 

Hiç mi nasip olmaz zatına gülmek, 
Şahsımın görüşü, kurtuluşu olur ancak, oracıkta ölmek! 

Diriğe! Kararır gözlerimde dünlerim, 
Kırılan şevkimin sitemi suçsa, ben de oturur, ağlar ve yerinirim. 

Yaşamadan, görmeden güçtür, neyin ak-kara olduğunu ayırt etmek, 
Ancak, bulmak için hakikati, şarttır bakıp da görmek. 

Niçin, niçin aşikâr edilmedi cübbeler? 
Niçin şanına leke sürüldü, niçindir cana kastedilmeler? 

Osman’ın hatası dağıtmak mıydı cülusu? 
Nefi’nin hatası yaranmak mı padişaha, sarsmak mıydı ulusu? 

Nefi’ler! Gözlerim bakıyorken ufka, 
Köhne zihinlerde tebliğ mi bekler eserler, nutka? 

Ya, uzanmaz mıydı bir bedenden Hüma edasıyla eller? 
Eller! Eller, neden körüklersiniz şu alevi, bilmez misiniz ki körüğünüz beni deller 

Peki, bu kadar bozulabilir miydi müzmin beyinler? 
Bu kadar oturabilir miydi yerine, söksen de izi kalan kinler? 

Olabilir miydi? Olabilir miydi mazharlar! Kimilerinin elinde matruşka? 
Peki ya siz! Siz de mi oldunuz el elinde yufka? 

Nefi’ler, size sesleniyorum! Farkında değil misiniz? 
Batıdan, en batıdan esiyor rüzgâr, zamansız… 

Ancak, muallâ arayıştakilere bırakıyor kâr, 
Ve de ancak, garip anadan alıyor yâr. 

Belki, kimisi muzdariptir durumundan, 
Ahval kara lâkin sağlamsa zemin, hiç korkulmaz bodurundan. 

O gün, karanlıkta bile leke görenler, 
Yaratanın aydın kullarını bile, bile bile nedensiz yerenler… 

Ancak, odur ki olsun gerilim, 
Ne kadar kir, pislik… Ne varsa içlerinde, bir örtü gibi yerlere sererler. 

Şimdi, çırpınır yüreğimde küçük bir güvercin, 
Tutku, aşk, heyecan… Ne varsa içimde hepsi perçin perçin. 

En keskin pençelerle perçinleşti duyular, 
Kazdılar padişaha, şah şalı kuyular. 

El ne etti, ne etti? 
Neden, sorgusuz, sualsizce boğdu, astı ve de kesti. 

Yazık! Yazık oldu, yazık oldu zanaatkârlara, 
Oysa pek ala, pek ala oldu, doğrusu buydu hakikatlere… 

Kenan, şimdi gaddar görünür, tavırlarıysa alaylı, 
Oysa ne kadar gözledi, bekledi hummalı… 

Hummalı bekledi bir günün ışığı rast gelir diye, 
Lakin onlar onu, onu aldattı. 
Sorarım, sorarım onlara, sorarım ne diye?
 

Kenan Taban

( Osman'ın Cülusu başlıklı yazı Kenan Taban tarafından 13.09.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.