SES

Mustafa Sandal– Onun arabası var güzel mi güzel...Şoförü de var özel mi özel... (Peş peşe iki zırhlı araç girer. Öndeki yavaşlar. Arkadan gelen hafiften çarpar. Savaşçılar gülerler.) Onun arabası var güzel mi güzel...Şoförü de var özel mi özel... (Şarkı kesilir, motorlar susar. İki araç, güllelerin yanında yan yana durur. Çelikbaş iner ve beriye yönelir.)

                                                             GÜLLEBAŞ

Çelikbaş! Çeliklerini savaşa şevklendir! Yoksa, hurdacı olursun sonra!

                                                             ÇELİKBAŞ

(Döner. Çelikler, araçlarının önünde lakayt dururlar.) Çelihlerim!  Araçları gibi kendileri de çelihleşen! (Seymenlerden alaylı öksürmeler,) bugünler için perdahlanan çelihlerim! Bir canavar heybetiyle düşmanın orta yaylımına dalanda! Celihleşen bir canavar görünende! 

                                                             ÇELİKLER

(Dişlerini gösterip, başlarını sallayarak,) Harr!

                                                             ÇELİKBAŞ

Çelihleşmiş canavarlarım! Görülende ki, seymenlerimiz tetihte! Şahinlerimiz atahta! Güllecilerimiz nişangâhta! Siz çelihlerim de gerilmehtesiniz!  Savaşın bereketi üstünüze olanda! Daha nice nice savaşlara katılanda!

                                                             SAVAŞÇILAR

(Akışlar.) Sağ ol!  –Eyvallah!  –Ya nasip!  –Tenk yu!

                                                             ÇELİKBAŞ

(Dönüp, arkadaşlarına giderken,) Gazanız kutlu olanda! (Arkadaşları, elleri göğüslerinde baş eğerek selam verirler.) Karılarınızdan selam getirmişem! İyi savaşanda, gönülleriniz hoş edilende. Savaşbaş olanda, karılar el üstünde tutanda.

                                                             GÜLLEBAŞ

Savaşbaşın bu savaştan haberi yok mu?

                                                             SEYMENBAŞ

Gelmediğine göre haberi yok her halde. Sizler de gelmeseydiniz keşke. Tek başıma düşmanı hallederdim  ben.

                                                             ŞAHİNBAŞ

Gelmeseydim, kılıcım nasıl yağlanacaktı?

                                                             GÜLLEBAŞ

Sen savaş yapıp savaşbaş ol, biz nanemolla kalalım öyle mi?

                                                             ÇELİKBAŞ

Men yetim büyümüşem. Bir de savaş yetimi kalmak istememişem.

                                                             SEYMENBAŞ

Bir laf salladık hemen alındınız.

                                                             GÜLLEBAŞ

Savaşbaş olmayı bir tarafa bırakalım. Bizleri bugünler için besleyip, giydirip kuşandırdılar. Birimiz savaşır, öbürlerimiz bakışırsa ne derler sonra? Onlar boş oturan, yiyici takımı. Dehleyip dağıtalım bu haylazları derler. Kazandaki aşı birlikte yediğimiz gibi, savaşın nanesini de birlikte götürmeliyiz.

                                                             ŞAHİNBAŞ

Bu görüşe katılıyorum.

                                                             ÇELİKBAŞ

Men de.

                                                             SAVAŞÇILAR

Hop hop! Ayrılın! ( Güllecilerle çelikler, yakalarından tutarak birbirlerini çekiştirirler.

Tüfeklerinin ucuna bıçak takmış iki seymenle, kılıçlarını çekmiş iki şahin gelir.)

                                                             I.SEYMEN

İsyanı, kanlı bir şekilde bastıralım mı? (Kavga kızışır.)

                                                             GÜLLEBAŞ

(Gelenlere,) Defolun! (Koşarak giderken,) Ayrılın len! (Kolunu gerip yumruğunu gösterir. Kavga edenler ayrılırlar.) Birbirinizi yiyeceğinize, biraz sonra düşmanı yiyin! Daha çok kucaklaşacakken hırlaşıyorsunuz! Çelik, yana çekil!

                                                             I.ÇELİK

Sen bize karışamazsın!

                                                             GÜLLEBAŞ

(Sinirlenir.) Canınıza bile okurum! Burada en eski savaşçı başı benim! Çatal fazlam var! Bu da bana, (Gösterir.) savaşbaş hakkını verir! Sözümü dinlemeyenlere, savaş cezası deyip bu sapı batırırım! (Hışımla döner ve o tavırla savaşçı başlarının yanına varır.)

                                                             SEYMENBAŞ

Bakıyorum da, keçinin olmadığı yerde hemen Abdurrahman kesiliverdin. İyi numaraydı.

                                                             GÜLLEBAŞ

Numara değil gerçek. Yaşa başa yoksa bu çatala saygın olsun.

                                                             SEYMENBAŞ

Böyle yapacağını bilseydim, değerli başkanımdan bir dirgen daha takmasını isterdim...

                                                             GÜLLEBAŞ

Başkanla o denli senli benlisin demek?

                                                             SEYMENBAŞ

Bu seni hiç ilgilendirmez.

                                                             GÜLLEBAŞ

Başta savaşbaş, hepimizi ilgilendirir. El etek öperek, bizleri atlayıp geçemezsin!

                                                             SEYMENBAŞ

Atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra...(El hareketi.)

                                                             GÜLLEBAŞ

(Koldaki orta çatalı gösterir.) Böyle çatala takılır, pat diye düşersin sonra.

                                                             SEYMENBAŞ

O çatala güvenme. Yarın çat diye kırılıverdiğini görürsen hiç şaşma.

                                                             GÜLLEBAŞ

(Diklenir.) Ben de kaydıranlara batırırım...Fazla ileri gitme.

                                                             SEYMENBAŞ

(Diklenir.) Gitsem ne olacak?

                                                             ŞAHİNBAŞ

(Aralarına girer.) Ayıp oluyor. Savaşcıların karşısında kavga yapılır mı hiç? Düşmanla savaşmaya geldik, birbirimizle dalaşmaya başladık. (II.Seymen koşarak gelir.) -malzemeli-

                                                             SEYMENBAŞ

Ne var len?

                                                             II.SEYMEN

Çok fena sıkıştım seymenbaşım. Ayakyoluna gitmek istiyorum.

                                                             SEYMENBAŞ

Halledip gelseydin ya? Git! (II. Seymen koşarak gider.)

                                                             ŞAHİNBAŞ

Arkadaşlar, her kafadan bir ses çıkmaması için, geçici bir savaşbaşımız olsun. Çatal  fazlası olduğundan güllebaşı aday gösteriyorum. Benden kabul

                                                             ÇELİKBAŞ

Men de kabul ederem.

                                                             SEYMENBAŞ

Kerhen kabul. (Savaşçıların büyük çoğunluğu uyuklarken, iki seymen kâğıt oynar.)

                                                             GÜLLEBAŞ

(Öne çıkar.) Teşekkür ederim arkadaşlar. Savaşı kazanıp gerçek savaşbaş olduğumda...

                                                             SEYMENBAŞ

İleriye yönelik ümide kapılma. Kaytarsa bile, bir savaşbaşımız olduğunu unutma.

                                                             GÜLLEBAŞ

Gelmediğine göre, pabucu dama atıldı demektir. Seymenbaşım, daha çok savaşçın olduğu için seni yardımcım yapıyorum.

                                                             SEYMENBAŞ

Eh...Savaşın bir gereği olarak kabul ediyorum.

                                                             GÜLLEBAŞ

(Seymenbaşa sigara ikram eder.) Savaşbaş olmam ağrına mı gitti? (Sigarasını yakar.)

                                                             SEYMENBAŞ

Sağ ol. Güzel hatırın üstün geldi. Yoksa bugün kapçık toplamaya niyetli değildim.

                                                             ŞAHİNBAŞ

Ben de nal toplamak istemezdim.

                                                             ÇELİKBAŞ

Mene de palet toplamak ağır gelende.

                                                             GÜLLEBAŞ

Değerli arkadaşlarım, hepiniz savaşbaş olacak yetenektesiniz. Bir savaşta bir tek savaşbaş olur. Varsayın ki kura bana çıktı. Dert etmeyin. Önce savaş planı yapalım.

                                                             SEYMENBAŞ

Günümüz savaşlarında öyle uzun boylu plana ihtiyaç yok artık. Halk, televizyonlardan izliyor savaşı. Hatta turist olarak gidip, bizzat görenler bile oluyormuş.

                                                             GÜLLEBAŞ

Değerli yardımcım, doğru dersin de...Öyle veya böyle bir savaş planımız olmalı. Plansız savaşmışlar demesinler. Elin ağzı torba değil ki büzesin. Buyurun sizden başlayalım.

                                                             SEYMENBAŞ

Harika bir savaş filmi izlemiştim. O filmden esinlenerek bir savaş planı önerebilirim.

                                                             ÇELİKBAŞ

Önce filmi anlatanda. Sonra plana geçende.

                                                             SEYMENBAŞ

Genç bir oğlan, yavuklusuyla vedalaşıp, savaşa katılmak üzere yola koyuldu. Genç kız, uzun süre yavuklusunun ardından yürüdü. Oğlan, dönüp dönüp baktı. Her bakışta kızın içi gitti.

                                                             ÇELİKBAŞ

Oğlan iki öpüp bir dişlemeyende mi?

                                                             SEYMENBAŞ

Sarılıp yanağından öptü o kadar. Ben olsaydım o kadarla bırakmazdım tabi. Kızcağız, oğlanın arkasından o kadar çok ağladı ki, içim burkuldu.

                                                             ÇELİKBAŞ

Kızın canı daha fazla öpüşüp koklaşmah isteyende. Oğlan enayi olanda. (Gülerler.)

                                                             SEYMENBAŞ

Derken, oğlan savaşa katıldı. Tamı tamına beş sene sürdü savaş. Oğlan, aslanlar gibi savaştı. Sevdiği kızın hayali ve ona kavuşacağı günün heyecanıyla yaşadı. Savaşı kazandılar. Oğlan yola koyuldu. Ha babam de babam koştu. Yavuklusuna kavuşmak için can atıyordu...Sımsıkı sarılmak ve doyasıya öpmek istiyordu...Nihayet soluk soluğa kavuştu yavuklusuna. Yavuklusunu, ikisi yanında biri de karnında üç çocukla görünce, onca yıl savaşta ölmeyen oğlan, oracıkta ölüverdi... 

                                                             I.ÇELİK

(Koşarak gelir.) Bir taşıt geliyor. Üstünde flaması var. (Telaşlanırlar. Çelik sallapati gider.)

                                                             ÇELİKBAŞ

(Koşarak girişe gidip gelir.) Savaşbaş gelende! Gözünüz aydın olanda!

                                                             GÜLLEBAŞ

Antenleri çalıştı demek? Savaşbaşlığı yâr ettirmeyecek bana.

                                                             ŞAHİNBAŞ

Bakarsın ölüverir.

                                                             GÜLLEBAŞ

Savaşta hangi savaşbaş ölmüş ki bu ölsün...Üstelik bizimki dokuz canlı olur.

                                                             SEYMENBAŞ

Savaşbaşlığınız çok kısa ömürlü oldu.

                                                             GÜLLEBAŞ

Desteklerseniz devam eder. Alaşağı ederiz.

                                                             ŞAHİNBAŞ

Durum değişti. Desteğimi geri aldım. (Hızla gider. Uzaktan motor sesi gelir.)

                                                             ÇELİKBAŞ

Men de senden vazgeçmişem. (Koşarak gider. Savaşçılarda hareketlenmeler olur.)

                                                             SEYMENBAŞ

Ben zaten kerhen desteklemiştim. Erken öttün. (Keyifle uzaklaşır.)

                                                             GÜLLEBAŞ

(Bozulur.) İnsanoğlu böyledir zaten. Kuvvetlinin yanında yer alır. (Yavaş adımlarla gider. Savaşçılardaki hareketlenmeler devam eder. Motor sesi yakınlaşır. Davulcuyla zurnacı, koşarak girişe giderler. Savaşçılar, ayakta ve hizalı duruma geçerler. Sepetli bir motosiklet girer ve çalgıcıların önünde durur. Motosiklette, çubuklu ve üç dirgenli flama. İnen sürücü, savaşbaşın inmesine yardımcı olur. Püsküllü kamçısını verir. Dürbünü ve antenli küçük radyoyu boynuna asar. Sepet üstünde körüklü çizmeleri parlatır. Elbiseyi ve kepi düzeltip kenara çekilir. II.seymen gelir.-malzemesiz- En öndeki sıranın gerisinde durur.)

                                                             SAVAŞBAŞ

(Çalgıcıları süzer.) Güzel bir hava çalın!  (Yürür. Çalgıcılar, Çanakkale içinde vurdular beni ezgisine girip, biraz geriden takip ederler. Savaşbaş, çeliklerin ve güllecilerin önlerinden geçer. Şahinlerin birer elleri kılıçlarının kabzalarındadır.) Değiştir! (Çalgıcılar, hemen A fadime’m gel seninle kaçalım havasına geçerler. Sürücü, girişin az berisine flamayı diker. Savaşbaş, kamçısının ucuyla öndeki şahinin kepini ve çenesini kaldırır. Seymenlerin önüne gelir.) Değiştir! Pardon! Kes! Yerlerinize! (Çalgıcılar, dirgenci ile tavukçu arasına sıkışırlar. Seymenlerde, tüfekler omuzlara asılıdır.  Sürücü, çadırı indirip motosikleti geri geri götürür. Savaşbaş, seymenbaşın önünde kamçısının şaklatır. Konuş dercesine kamçıyı tutar ve indirir.)

                                                             SEYMENBAŞ

Seymenlerim! birer aslan gibi düşmanın üzerine atılmaya ve bir kaplan gibi parçalamaya hevesli ve iştahlıdırlar savaşbaşım! (Bu arada sürücü girip çıkar.)

                                                             SAVAŞBAŞ

Öyle ya, elin oğlu armut topluyor. (Seymenbaşa dik dik bakar. Yan yan giderek seymenleri denetler. Kamçısıyla bir tüfeği düzeltir.) Babanın dirgen tuttuğu gibi tutulmaz bu meret! II.seymeni görür. Kamçının ucunu karnına dürter.) Senin tüfeğin nerede len?

                                                             II.SEYMEN

(Şaşırır. Üstünde ve yanlarda tüfek arar.) Vardı emme... (Bakınır.) Ne olduğunu ben de anlayamadım. Arkadaşlar, şakanın sırası değil. Tüfeğimle torbamı verin.

                                                             SAVAŞBAŞ

Şapşal! (Kamçıyla dürtükler.) Tüfeğin olmazsa ne b.k yiyeceksin sen?

                                                             II.SEYMEN

Ölen kellenin(!) tüfeğini alırım.

                                                             SAVAŞBAŞ

Sen benim...(Kamçıyı kalçasına vurur.) Kamçımı alırsın işte böyle! (Seymenbaşa döner.) Seymenbaş! Zırt pırt diye savaşa koşacağına, önce bu şapşalları adam etseydin ya?

                                                             II.SEYMEN

Hatırladım. Ayakyoluna gitmiştim. Her halde orada unuttum. (Koşarak gider.)

                                                             SAVAŞBAŞ

(Seymenbaşı dürtükleyerek başa getirir.) Tin tin savaşa gelirsin ha? Bu şapşallarla mı savaş yapacaktın?

                                                             SEYMENBAŞ

Seymenlerim şapşal olamazlar! Şapşallık yaparlar o kadar!

                                                             SAVAŞBAŞ

Yok ya? Dam üstünde saksağan kaktırıver beline kazmayı. (Öfkeyle giderken kafesi ve tavuğu fark eder. Tavukçuyu beriye çeker. Seymenbaşa.) Bu bu...Nedir bu?

                                                             SEYMENBAŞ

Tavuuk...

                                                             SAVAŞBAŞ

Yok timsah. (Gülenleri, sert bakışıyla susturur.) Tavuk olduğunu ben de biliyorum.

                                                             SEYMENBAŞ

Niye soruyorsunuz o zaman? (Sürücü, çadır kurma işine girişir.)

                                                             SAVAŞBAŞ

(Kamçısını kaldırıp yavaş yavaş indirirken,) Dua et timsaha. Pardon tavuğa. Ürkütmek istemedim. Ne olacak bu tavuk?

                                                             SEYMENBAŞ

Savaşacaak…

                                                             SAVAŞBAŞ

(Eliyle de,) Fıyt fıyt fıyt diye, arkadan yumurta attırarak mı? (Güler ve savaşçıları güldürür.) Kesin len zırıltıyı! (Seymenbaşı dürtükler.) Demek tavuğa savaş yaptırtacaksın ha?

                                                             SEYMENBAŞ

Düşman zehirli gaz attığında bize haber verecek.

                                                             SAVAŞBAŞ

Deme ya?..Bu timsah, pardon tavuk, gazman cinsi mi?

                                                             SEYMENBAŞ

Tavukların zehirli gazları haber verdiğini bilmiyor musun?

                                                             SAVAŞBAŞ

Burunlarınız ne güne duruyor? Zart kokusunu alan burun, gaz kokusunu da alır. İşiniz tavuğa, kaza kaldıysa vah sizin halinize...Yemek için getirdik deyin de inanayım.

                                                             II.SEYMEN

(Malzemeleriyle gelir. Seymenbaşa,) Ayakyolunda unutmuşum. Noksanım yok.

                                                             SEYMENBAŞ

Geç yerine! Bunun hesabını sonra soracağım sana. (Sürücü, çadır kurmada zorlanır.)

                                                             SAVAŞBAŞ

Ya seymenbaş...İşte böyle düşersin keleğe. Kayarsın yaslanma iğdeye. Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye...Tavuğun bir budunu bana ayırın. (Şahinlere doğru gider. Seymenbaş arkasından nah yapar. Savaşbaş, şahinleri süzer. Kamçısını şaklatıp tutar.)

                                                             ŞAHİNBAŞ

Şahinlerim, düşmanın üstüne atılmaya ve onları kuş gibi kapıp, üzengilerine almaya can  atıyorlar savaşbaşım!

                                                             SAVAŞBAŞ

Sahi mi dersin? (Sürücü, işaretle seymenbaştan adam ister. Olumsuz işaret alır.)

                                                             ŞAHİNBAŞ

Yalan söyleyenin anasını avradını...

                                                             SAVAŞBAŞ

(Kamçısını kaldırır.) Ne dedin ne dedin?

                                                             ŞAHİNBAŞ

Dilim dolandı. Hürmetlerimi tazelerim savaşbaşım.

                                                             SAVAŞBAŞ

Hanene kırmızı çizik atarsam, görürsün sen Hanya’yı Konya’yı. Bu defalık affediyorum.

                                                             ŞAHİNBAŞ

Sizden de bu beklenirdi savaşbaşım.

                                                             SAVAŞBAŞ

Yetenekli bir savaşbaş, bazen hoşgörülü olmasını da bilir. (Güllebaş alaylı öksürür.)  Kim di o öksüren?

                                                             ŞAHİNBAŞ

Sanırım beygirin biri öksürdü. (Sürücü, çadırı kurar.)

                                                             SAVAŞBAŞ

Beygirse mesele yok. Hayvan, hayvanlığını yapar zaten. (Kamçısıyla öndeki şahine hamle yapar. Şahin kılıcını çıkaramaz. Arkadaşları yardımcı olur.) Ooo…Sen çoktan naneyi yiyip tahtalı köyü boyladın. (Şahin hamle yapınca Savaşbaş geri çekilir.) Gelme beri beriye. İlk hamlede ölünür ekseriye. Niğde’de pazar kurulmamış. Sür eşeğini Kayseri’ye...(Güler ve güldürür. Şahin, kılıcını kınına koyarken tükürükler.) Aferin len. Tükürükleme işini iyi biliyorsun.

                                                             I.ŞAHİN

Tükürükleyince yüzük kolay girip çıkar. (Yüzüğünden deneme yapar.)

                                                             SAVAŞBAŞ

Yok ya? Tükürükçü başı mısın sen?

                                                             I.ŞAHİN

Tükürükçü şahinim.

                                                             SAVAŞBAŞ

Sen şahinsen ben de penguenim.

                                                             I.ŞAHİN

Yalan değil hani. Benziyorsun.

                                                             SAVAŞBAŞ

(Öfkelenir. Kamçısın kaldırır. Şahin, arkaya kaçar.) Sen olsan olsan saksağan olursun! Şahinbaş! Bu saksağanın tüylerini yolacaksın!  (Güllecilere gider. Şahinbaş, hadi oradan dercesine bir harekette bulunur arkasından. Savaşbaş, güllecilerin önünde kırbacını şaklatır.)

                                                             GÜLLEBAŞ

Güllecilerim, gülle sallamaya hazırlar.

                                                             SAVAŞBAŞ

Eee? (Sürücü, göstermeden çadıra bir şeyler taşır.)

                                                             GÜLLEBAŞ

Eesi bu kadar.

                                                             SAVAŞBAŞ

(Kamçısını şaklatır.) Yeni baştan!

 

 

Devam edecek

 

Veysel Başer

                                               

( Şahane Bir Savaş -2 başlıklı yazı Veysel Başer tarafından 7.11.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu