Bu tiyatro oyununu üç nedenle yayına vermek istedim.

                                                       Birincisi: Güncellik durumu. İkincisi: Sitede, edebiyatın

                                                       bir başka dalının da sergilenmesi. Üçüncüsü ise,

                                                       okuyanlar olursa, onları biraz olsun gülümsetmek.

 

 

 

 

                           ŞAHANE BİR SAVAŞ

                               

 

   Tiyatro Oyunu

                                                                    Komedi

                                                        Müzikli Seyirlik Oyun

 

                                                                  2 Bölüm

                                                                  3 Sahne

                                                                  3 Doğaçlama

                                                             

“ŞAHANE BİR SAVAŞ” oyunu, eskiden köylerde, kasabalarda oynanan, ASKERLİK” oyunlarından esinlenerek yazılmış bir oyundur. İlkini beş yaşlarındayken izlediğim böyle bir  “ASKERLİK” oyunu, belleğimden hiç silinmemiştir. Dini ve resmi bayramlar, böyle oyunlarla daha bir coşkulu olurdu. Harman yerinde toplanan köylüler, meşalelerin aydınlığında oynanan oyuna kendilerini öyle kaptırırlardı ki, sahi sananlar bile olurdu. Yaşlı kadınların, yalancıktan tokat atanlara, “Elin kırılsın emi!” diye bağırmalarında, kahkahalar ve coşku nedeniyle oyun, olduğu yerde dondurulurdu bir süre. Hele bir keresinde, oğlunun yalancıktan dövülmesine çok kızan, yaşlı ve kambur Ayşe teyzenin, oyuncuların içine dalıp, değneğiyle adam kovalaması, görülmeye değer bir sahneydi. Doğaçlama tam gerçeğe dönüşüvermişti.

 

Soba borularının içine yerleştirilmiş çiftelerin ateşlenmesiyle coşku artar, boruların uçlarından çıkan alev-ışıkla, haykırışlar doruğa ulaşırdı. Bazen, araya sıkıştırılan mahalli oyun ve türkülerle “ASKERLİK” oyunu süslenir, daha bir seyirlik hale getirilir, unutulmaz bir gece olurdu. Bir başka bayram, dört gözle beklenirdi. Yeni bir “ASKERLİK” oyunu izlemek için...

 

Yazmış olduğum bu oyunda, dekor yoktur. Düz ve geniş bir alanın olması yeterlidir. Açık ve kapalı spor alanları dahi, bu oyun için en güzel mekanlardır. Oyunun başlangıç bölümünde, atlar, öküzler ve iki küçük taşıt gerekmektedir. Sahneye helikopterin indirildiği çağımızda, bu yardımcı öğelerin sorun olmaması gerekir. Bu öğeler, oyunu zenginleştiren ve izleyiciyi gerçek atmosfere götüren özelliklerdir... Günümüzde bunlar, plastip görüntülerle de elde edilebilirler.

 

Oyunun bir başka özelliği, doğaçlamalarla kaynaşmasıdır.  İzleyicilerin de oyuna katılması belki de bu oyunun en çarpıcı bölümlerinden bazı parçalar olacak, izleyicilerin davranış biçimlerini ortaya çıkacaktır.

 

Oyundaki bazı karakterlerin, değişik yörelerin şivelerine göre konuşturulmaları, oyunu yönetene bırakılmıştır.

 

                Zevkle ve kahkaha ile izlenecek, hiçbir dönemde değerini yitirmeyecek, her döneme uyarlanabilecek bir oyun
                yazdığıma inanıyorum. Hiçbir kurum veya kuruluşu küçük düşürmek gibi bir düşünce

                söz konusu değildir. Sadece savaş alaya alınmak istenmiştir.

            

                                                                K A R A K T E R L E R

                                                    Geliş sırasına göre

 

                                                         DİRGENCİ

Seymen kostüm ve donanımlı. Ellerinde beyaz eldiven. Sırtında, tüfek, torba ve antenli küçük sayılacak bir radyo.

                                                         TAVUKÇU

Seymen kostüm ve donanımlı. Güzel sesli.        

                                                         DAVULCU

Orta yaşlı. İriyarı. Yayvan ağızlı ayakkabılı. Dökme ceket, pantolon ve yelek. Belde geniş kuşak.Başta kasket. Boyunda ve omuzlarda, uçları sarkık poşu. Sırtta örme bir torba. İpleri  önden bağlı 

                                                                ZURNACI

Orta yaşlı. Zayıf.  Davulcu kostümünde. 

                                                           SEYMENBAŞ

Otuz yaşlarında. Parlak açık mavi mont, pantolon, yamuk şekilli kep. Bot. Pantolon uçları bot içinde. Boyunda fular. Mont kollarında süslü, dirgen apoleti. Kepte de aynı ama daha küçük. Belde,epey sarkık, kılıf içinde tabanca.

                                                           SEYMEN 

Asgari on. Mat mavi mont, pantolon ve kep. Sıradan bot. Kollarda apolet olarak bir dirgen sapı. Sırtta, içi dolu örme torba. İpleri önden bağlı. Omuzda tüfek. Belde, bıçak ve kını. Kısa saplı, sarkık bahçe çapası ve küçük bel.

                                                           ŞAHİNBAŞ

Otuz yaşlarında. Moğol bıyıklı. Parlak bordo mont. Seymenbaş kostümlü ve apoletli. Kepi, çeneye bağlı. Kemere bağlı kınlı kılıç.

                                                           ŞAHİN

Asgari yedi. Mat bordo renkte ve seymen kostümlü. Kemere bağlı kınlı kılıç. Torbalar, eyerlerde.

                                                           GÜLLEBAŞ

Otuz beş yaşlarında. Hitler bıyıklı. Parlak gri renkli ve seymenbaş kostümünde. Apolette, üç çatallı dirgen. Silahsız.

                                                           GÜLLECİ

Asgari beş. Mat gri. Seymen kostümlü. Torbalar, arabalara asılı.

                                                           ÇELİKBAŞ

 Yirmi beş-otuz yaşlarında.  Kaytan bıyıklı. Parlak çimen yeşili. Seymenbaş kostümlü. Tek çatallı olan dirgen rütbeli. Silahsız.

                                                           ÇELİK

Asgari dört. Mat çimen yeşili. Seymen kostümünde. Torbasız.

                                                           SÜRÜCÜ

Yirmi-yirmi beş yaşlarında. Mat, karışık renkli. Seymen kostümlü. Pantolon uçları bot İçinde. Tabancalı.

                                                         SAVAŞBAŞ

Orta yaşlı. Parlak, karışık renkli, bol düğmeli ceket ve külot pantolon. Körüklü çizme. Kep ve omuzlardaki süslü apoletlerde üç dirgen. Cekette madalyalar. Boyunda fular.  Belden sarkan, kılıflı tabanca.

                                                         DANSÖZ

Genç  ve güzel. Boylu ve az etine dolgun.

                                                         SAFİNAZ

Orta yaşlı, güzel, boylu ve narin yapılı bir kadın.

                                                           APTİL

Orta yaşlı. Saçları üstten biraz dökük. İbiği çatlak, kokartsız şapka. Eski sayılabilecek yeşil ceket.Dar ve kısa pantolon. –orman  muhafaza memuruna ait eski giysiler– Kara lastik ayakkabı.

                                                         ARAÇLAR

Atlar..........:  5-6

Öküzler.....: 2-4

Arabalar....: 2-4  Büyük tekerlekli at arabası. (Karışık renkli. Üstünde ince uzun boru ve içinde çiftesi)

                         Küçük tekerlekli kağnı. (Karışık renkli, üstünde,  kalın boru ve çiftesi)

Çelik..........: 2-   Bahçe traktörü. (Tahta ve sacdan, zırhlı araç konumuna getirilmiş. Karışık renkli)                                                 

Sepetli motosiklet. : 1 (Karışık renkli. Uzun flama ve antenli)

                                                         GEREÇLER

Tavuk.........: Renkli tüylü.

Kafes..........: Ağaç çubuklardan yapılma.

Dirgen.........: Ağaç. Uçlarına bağlı, dirgen amblemli üçgen flama.

Radyo.........: Antenli, birisi küçük, ikisi orta boy.

Üvendire…..: Fındık çubuğu, ortasında küçük flama.

Gülleler.......: Soba boruları ve içlerine konulan çifteler. Borulardan birisi çok kalın ve kısa.

                  Öbürü normal soba borusu ve uzun.

Çubuk flama: Plastik. Süslü, dirgen amblemli.

Çadır...........: Renkli ve ufak.

Tüfekler, kılıçlar, kaşıklar v.s.: Yeterince.

Ve yedek.....: ?

                                              

                                                         B İ R İ N C İ   B Ö L Ü M

 

  Düz ve geniş bir alan. Karşıda birkaç ağaççık ve kayacık. Ötelerde, ormanlar ve dağlar.

                                                                                  

(Aralıklı davul sesleri. Sağ köşeden girişler. Dirgenci. Tavukçu. Yan yana davulcu ve zurnacı.

İki seğmen ve Seymenbaş.)

                                                             SEYMENBAŞ

(Koşarak öne geçip kollarını kaldırır.) Dur! (Kes işareti. Duruş ve sessizlik.)Seğmenlerim!  Sürmelim türküsüyle! (Öne döner ve sağ kolunu kaldırır. İndirmesiyle, türküye, çalgıya ve yürüyüşe geçilir. Seymenbaş sert adımlarla yürür.)

                                                              SEYMENLER

Minareden at beni… (Sol ayak başlangıcıyla dördüncü adımda sola duruş.) İn aşağı tut beni...(Sağ ayaklar yan geri ve üçüncü adımda sağa duruş.) Dal göbeğin üstünde, nenni çek uyut beni... –yürüyüş ve duruşlar öncekiler gibi– Sürmelim amman...(Yan geri ve düz iki adım.) Dal göbeğin üstünde, nenni çek uyut beni...Sürmelim amman… (Aynı yürüyüşlerle.) Minarenin alemi, benim yârin yareni...Eğer yârim gelirse, yaparız her âlemi, sürmelim amman... (Yana dönüşlü aynı  yürüyüşler.) Eğer yârim gelirse, yaparız her âlemi...Sürmelim amman... (Yerinde yürüyüşler.)

                                                              SEYMENBAŞ

(Kes işaretiyle, türkü, çalgı ve yürüyüş sona erer.) Tüfek çıkar! (Tüfekler çarpışarak yanlara alınır.) Seymenlerim! Aslan kadar kuvvetli, kaplan gibi yırtıcı ve katırdan da inatçı seymenlerim! Biliyorsunuz savaş yapmaya geldik! Savaş öyle bir merettir ki!... (Yavaştan,) İçinizde savaşı bilmeyen var mı?

                                                              I.SEYMEN

Duydum emme heç siftahım olmadı!         

                                                              SEYMENLER

Benim  de! –Benim de görmüşlüğüm yok! –O mereti hiç bilmem!

                                                              SEYMENBAŞ

O mereti bilip bilmemek o kadar da önemli değil. Filmlerde, televizyonlar gördüklerimiz yeter de artar bize. Alt tarafı bir savaş. Atla deve değil.

                                                              II.SEYMEN

Karşı taraf iyi biliyorsa, valla duman ederler bizi.

                                                              SEYMENBAŞ

Bir savaşçıda yürek Selanik ise, o savaşçı hikâyedir! İçinizde yüreği Selanik olan var mı?

                                                              III.SEYMEN

Sorması ayıp olmasın emme, o dediğin nedir?    

                                                              SEYMENBAŞ

Korkak! Ödlek! Kuş yürekli! Tavşan cinsi demektir!

                                                              III. SEYMEN

Orada dur seymenbaşım. Evvel Allah! Manda yüreği gibi yürek vardır bende!

                                                              IV. SEYMEN

Fil yüreği benimkinin yanında hafif kalır!

                                                              SEYMENBAŞ

Seymenlerim! Birazdan, tarih boyunca hiç görülmemiş, bundan sonra da görülmeyecek büyük bir meydan savaşı olacak! Yüreklerimiz Selanik olmadığı için, vuruşarak savaşıp, aslanlar gibi

öleceğiz! Öleceğiz amma, bir çakıl taşını bile vermeyeceğiz!

                                                             SEYMENLER

Vermecez! 

                                                             SEYMENBAŞ

Köküne kadar savaş! Köküne kadar ölüm! Başka yolu yok!

                                                             SEYMENLER

Oley! (Eldekiler kaldırılır.) Oley!

                                                             SEYMENBAŞ

(Yerden bir avuç çakıl taşı alır) –Edip Akbayram’ın türküsüne uyarlama– Her şey senin uğruna, katlanmak boyun borcum...Sen savaşım olacaksın,başka yolu yok bunun!..

                                                             SEYMENLER

Sen yârim olacaksın...Başka yolu yok bunun!...

  SEYMENBAŞ

O ki seviyoruz, savaş da yârimiz demektir. Seymenlerim! Anaların, bacıların, karıların, dadaların, hanların hamamların ve paramızın selameti, bizlerin iyi savaşmasına bağlı! Bizler hepten telef  olsak bile, hanlı hamamlı, kanlı canlı, mallı paralı yurttaşlarımız!..Baltasını, dirgenini kapan, bize yardıma gelecektir! Belki gelirler demek istedim...

                                                             III.SEYMEN

Gelmezler! Hanını hamamını, damını, palanını eşeğine, arabasına yükleyip kaçarlar!

                                                             I.SEYMEN

Gelirse, yine gariban takımı gelir.

                                                             SEYMENBAŞ

Gelmezlerse!...Ebabil kuşları gibi gökten çakıl taşı yağdırmasını biliriz biz!..(Çakıl taşlarını seymenlerin üstüne fırlatır. Seymenler çakıl taşlarından sakınırlar.) Çakıl taşı sevgisi sınanamaz. Kimsenin günahını almayalım. Tavukçu!

                                                             TAVUKÇU

Buyur seymenbaşım!

                                                             SEYMENBAŞ

Tavuğu hiç uyutma. Düşman, her an zehirli gaz atabilir.

                                                             TAVUKÇU

Uyutmam. Arada bir parmak atarım.

                                                             SEYMENBAŞ

Yumurtlatıp, gıdgıdak diye bağırtma da...(Gülerler.) Seymenlerim! Düşmana hemen saldıracaktık amma... Şahinlerin de savaşa iştahlandıklarını öğrendim. İştahlarını, kursaklarında bırakmayalım. (Kulak verir.) Sanırım geliyorlar. Oturup dinlenin.

                                                             IV.SEYMEN

Biraz tıkınsak nasıl olur? Aç ayı oynamaz da...(Gülenler olur.)

                                                             SEYMENBAŞ

Oynayacak duruma gelin o zaman...(Gülerek ayrılır. Elleri arkada, yana doğru gider. Torbalarını çıkaran seymenler yere otururlar.)

                                                             ŞAHİNLER

(Ses) Atım kaçtı, ben vuruldum, düştüm boynuna sarıldım... (Tavukçu bisküvi yer.  Tavuk, kafes aralığından boynunu uzatır. I.seymen sucuk keser. Yandaki, haşlanmış tavuk bacağını ısırır. Bir başkası domates dilimler. Tuzlukla tuz serper. Bir diğeri çikolata ambalajını açar. Arkasındaki, torbasından küçük sefertası çıkarır.) Kınamayın arkadaşlar, ben o güzele vuruldum hey...(Girişte, at yeden kılıçlı bir şahin görünür. Atta, şahinbaş.) Kınamayın arkadaşlar...(Atlı şahinlerin girişleri) Ben o güzel vuruldum hey… (Şahinbaş kolunu kaldırınca ses kesilir. Seymenler yeme içmededir. Tavukçu, avucundaki bisküvi kırıntılarını tavuğa yedirir. Avucunu ibikleyen tavuğun kafasını yakalar. Şahinbaş, öndeki seyis şahinin yardımıyla attan iner. Tavukçu, kınından çıkardığı bıçakla tavuğun boynunu kesecekmiş gibi yapar. Bıçağın arkasını sürer boynuna. Şahinbaş, üstüne başına çekidüzen verir. Tavukçu ibiğe fiske vurur. Tavuk başını kafese çeker.)

                                                             ŞAHİNBAŞ

Beygir in! (Şahinler atlarından inerler.) Seyis şahin!

                                                             SEYİS ŞAHİN

Buyur şahinbaşım!

                                                             ŞAHİNBAŞ

Beygirleri uygun bir yere götür! Benim beygiri iyi kolla. Üstünde bir beygir görürsem, seni nallarım ona göre!

                                                             SEYİS ŞAHİN

Döl aldığı için razı gelmez. Tekme atar. (Gemler, eyerlere bağlanır.)

                                                             ŞAHİNBAŞ

Sana güven olmaz. İkiz tay olsun diye, ayaklarını köstekler, başını bile tutuverirsin. (Gülerler.) Beygirleri kişnetirsen, sana da gem vururum bak. Deeh! (Atın kalçasına vurur. Seyis şahin, sol köşeden atları çıkarır.) Şahinlerim! Seymenlerin altına geçin! (Seymenlerden bazıları gülünce sinirlenir.) Yanlarına geçin. (Şahinler, birer elleri kılıçlarının kabzasında, koşarak söylenen yere geçerler. Hizalı ve disiplinli olarak dururlar.) Selam ey seymenbaş! Savaşımız kutlu olsun! Ganimeti bol olsun! (Yaklaşır.)

                                                             SEYMENBAŞ

Eyvallah Şahinbaş!  (Sarılırlar. Seymenlerden bazıları, kaş göz el işareti yaparak şahinlere takılırlar. Şahinler, ciddiyetlerini bozmazlar.) Şahinlerini savaşa konsantre etsen iyi olur. Yoksa, kursaklarında gaz oluşur. (Şahinbaş bozulur. Şahinlerine gider.)

                                                             ŞAHİNBAŞ

(Şahinlerin önündeyken kılıcını birden çekmek ister. Çekemez. Gülen seymenlere sert bakar. Çıkardığı kılıcını havaya kaldırır.) Şahinlerim! Dağlarda bayırlarda uçuşan! Dereleri tepeleri aşan! Bayramlarda düğünlerde yarışan! Savaşçılaşmış ve bu iştahla savaşa gelmiş şahinlerim! Yırtıcı pençelerimizle düşmanı parçalamazsak eğer! Yediğimiz yemler! Kursağımızda kalsın!

                                                             ŞAHİNLER

Kalsın!

                                                             SEYMENLER

Zıkkım olsun!

                                                             ŞAHİNBAŞ

Beygirlerimizin nalları dökülsün!

                                                             ŞAHİNLER

Dökülsün!

                                                             SEYMENLER

Tırnaksız kalsınlar!

                                                             ŞAHİNBAŞ

(Gülen seymenlere öfkelenir.) Seymenbaş! Seymenlerine söyle, burunlarını sokmasınlar!

                                                             SEYMENBAŞ

Kükremeyin len!

                                                             ŞAHİNBAŞ

Savaş! Pençelerimize ve kılıçlarımıza helal olsun!

                                                             ŞAHİNLER

Olsun!

                                                             ŞAHİNBAŞ

Şahinlerim! Aslan seymenlerimizle birlikte, düşmanın canına okurduk amma...Güllecilerimiz de bu savaştan nasiplenmek istiyorlarmış. Onlar gelene kadar oturup dinlenin. (Ani dönüş yaparak seymenbaşa doğru giderken kılıcını tükürükleyip kınına zor koyar.)

                                                             SEYMENBAŞ

Benim tabanca gibi senin kılıç da paslanmış.

                                                             ŞAHİNBAŞ

Bu savaşta işleyecekler ya...Kanla yağlanacaklarından pas tutmazlar artık. (Gülerler.) Akıl edip tavuğu getirmen iyi olmuş. Aklıma gelseydi ben de papağanı getirirdim. Ufak bir koyuvermede bile zart yapıldı zart yapıldı diyerek evi ayağa kaldırıyor hergele...(Giriş tarafına dönerler.)

                                                             GÜLLECİLER

(Ses) Arabaya taş koydum imanım! Arabaya taş koydum imanım... (Seymenlerden bazıları sırt sırta uyur. Dirgenci, tavukla oynar.) Ben bu yola baş koydum imanım…Ben bu yola baş koydum... (Öküzleri-ya da öküzü- yeden bir gülleci. Elinde dirgen flamalı üvendire. Güllebaş ve ikinci gülleci. Büyük tekerlekli araba ve üstünde, ince uzun boru. İki gülleci. Merak eden seymenlerden ayağa kalkanlar olur.) Yârim gelecek diye imanım! Yârim gelecek diye imanım...(Öküz yeden gülleci. Öküz-öküzler- Küçük tekerlekli kağnı. Üstünde kalın kısa boru. Yanda gülleci.) Sol yanımı boş koydum imanım...

                                                             GÜLLECİLER-SEYMENLER

 (Seymenlerden oynayanlar ve tempo tutanlar olur. Şahinler sessiz ve hareketsizdir.) Sol yanımı boş koydum!.. (Alkışlar.)

                                                             GÜLLEBAŞ

(Alkışlayanlara selam verir. Kolunu kaldırır.) Hop dedik! (Durulur.) Öküz çöz! (Sekerek beriye geçer.) Öküzcü! Öküzleri götürüp yakınlarda otlat! Kaybetme! Celep bizden, ceylan gözlü boğa ister sonra! (İlk üvendireli gülleci öküzleri götürür. Gülleciler, arabaları şahinlere doğru çekerler. Güllebaş arkadaşlarına yönelir.)

                                                             ŞAHİNBAŞ

Güllebaş! Güllecilerini savaşa motive et! Yoksa karavana atarsın!

                                                             GÜLLEBAŞ

(Aksak bakıp güllecilerine yönelir.) Geçin len karşıma! (İşlerini bırakan gülleciler hazır ola geçerler.) Ramazanlarda heyecanla beklenen! İftarları açtıran güllecilerim! Yarışmalarda hedefleri hiç şaşırmayan! Daima orta direği! Pardon. Orta göbeği vuran, ey benim nişangâhtar güllecilerim! Birazdan, güllerimizin korkunç gümbürtüleriyle kulaklarınız patlayacak amma...Düşmana da gökteki yıldızları saydıracaksınız! Kulaklarınız, şehirlimize, köylümüze, işçimize, memurumuza, emekli ve dulumuza! Velhasıl herkese diyetimiz olsun!

                                                             SAVAŞÇILAR

Olsun!

                                                             GÜLLEBAŞ

 (Sevinir.) Savaşcılarımız! Çeliklerin de savaşa katılmak istediklerini öğrendim. Beklemesek kıskandık sanacaklar. Gelsinler, onlar da savaştan nasiplensinler. (Geriye döner.) Selam ey savaşdaşlarım! Sizleri kucaklamak istiyorum! Kim öle!..Kim kala!..(Arkadaşlarıyla sarılırken, motor ve müzik sesleri duyulur.)

 

Devam edecek

 

Not: Oyun, izinsiz sahnelenemez. Tescillidir.

 

Veysel Başer

 

 

 

( Şahane Bir Savaş -1 başlıklı yazı Veysel Başer tarafından 3.11.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.