İblisin
Cennetten Kovulması:
Allah, ilk insanı topraktan yarattı ve meleklere,
O’na secde etmelerini emretti. İblis hariç melekler, Âdem’ e secde etti. İblis
ise büyüklendi. Allah Dedi ki:
"Ey İblis, sana ne oluyor, secde edenlerle birlikte olmadın?" (Hicr Suresi, 32)
İblis Dedi ki: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan
yarattığın beşere secde etmek için var değilim." (Hicr Suresi, 33)
Allah’a karşı gelen iblis böylece
cennetten kovuldu ve lanetlendi. Bunun üzerine iblis Dedi ki: "Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık, andolsun, ben
de yeryüzünde onlara, (sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici
göstereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp-saptıracağım." "Ancak
onlardan muhlis olan kulların müstesna." (Hicr Suresi, 39-40)
Böylece şeytan yeryüzündeki görevine
başladı ve insanları Allah’ın yolundan saptırmak için elinden geleni yaptı. Çabaları
kıyamet gününe kadar devam edecek olan iblis, yani şeytan, bugüne kadar yanına
pek çok yandaş topladı, halen de toplamaya devam ediyor.
Peki, bizler onun yandaşları
arasında mıyız? Şeytanın sinsi yöntemlerinin farkına varabiliyor muyuz?
Şeytanın Sinsi Yöntemleri:
Şeytan,
inananları Allah yolundan saptırmak için sinsi planlar ve tuzaklar kurarak
nefislerinin hoşlarına giden şeyleri kullanır ve onları günaha sürüklemeye
çalışır. Günah ve kötülükleri zararsız ve meşru göstererek onları aldatmayı
amaçlar. İman edenlerin dosdoğru yoluna kurulup onlara sağ ve sol yanlarından, önlerinden
ve arkalarından sokulur. Allah’ın adını kullanarak insanın temelde iyi bir şey
yaptığını düşündüren bir sistem kurar.
Kuran'da
insanlar, şeytanın Allah'ın adını kullanarak aldatmasına karşı şöyle
uyarılırlar:
"Ey
insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır; öyleyse dünya hayatı sizi
aldatmasın ve aldatıcı da, sizi Allah ile aldatmasın. Gerçek şu ki, şeytan
sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin. O, kendi grubunu, ancak
çılgınca yanan ateşin halkından olmaya çağırır. " (Fatır Suresi, 5-6)
Şeytan, insana din ahlakını
yaşamakla özgürlüğünün kısıtlanacağını düşündürür. İman etmedikleri takdirde
onlarında diğer insanlar gibi özgür ve başına buyruk yaşayacaklarını telkin
eder. Dünyaya bir kere geldiklerini ve hayatın tadını doya doya çıkarmalarını
fısıldar. Allah’ın yasakladığı, haram kıldığı her şeyi yapmaları için onları
kışkırtır. Zinaya, içki ve kumara, yalana ve hırsızlığa, cinayete, kavgaya ve
insanı Allah yolundan saptıracak her şeye teşvik eder. Allah, dua ve ibadetle
yorulmamızı emrederken şeytan, zamanı boşa geçirmemiz için çabalar. Gaflet
anlarında, haram olmayan ancak faydası da olmayan, “boş” işlerle insanı meşgul
etmek ister. Mesela, çeşitli bahanelerle sokağa çıkıp boş ve amaçsız bir
şekilde vakit öldürmek, saatlerce televizyon seyretmek ve internette sohbet
etmek gibi davranışlarla oyalar. Bu davranışları şeytan, insanı Allah'ın
rızasını kazandıracak faaliyetlerden uzak tutmak için kullanır. Boşa geçen
zaman şeytan için bir zaferdir.
Şeytan, kendisine uyan ve daha sonra
pişman olan ve Allah’tan bağışlanma dileyenlere de ‘iş işten geçti, artık çok geç; bu kadar
günahtan sonra kurtuluş olmaz’ gibi çeşitli kışkırtmalarla yaklaşır. Böylece
onların tövbe ederek Allah yoluna dönmesine engel olmaya çalışır. Ancak burada
unutulmaması gereken çok önemli bir nokta vardır. Şeytanın insanlar üzerinde
hiçbir zorlayıcı gücü yoktur. Allah’a yönelen ve şeytandan Allah’a sığınan
insanlar, tüm bu kışkırtmalara karşı güvendedirler.
Şimdi düşünelim…
Her gün aklımızdan geçen ve kendi
isteğimiz gibi algıladığımız bu seslere ne kadar kulak veriyoruz?
Yanlış olduğunu bile bile Allah’ın
razı olmayacağı şeyleri yapıyor muyuz?
Yoksa içimizdeki o hep daha
fazlasını isteyen sese kulaklarımızı tıkayıp hayatımızı, dirimizi ve ölümüzü
Allah’a mı adıyoruz?
Şeytanın bize Allah’ı ve O’nun
dosdoğru yolunu unutturmasına izin vermeyelim. Kendisiyle birlikte cehenneme
sürükleyeceği yandaşlarından olmamak için Allah’a ve O’nun ipine sımsıkı
sarılalım.
Ve asla unutmayalım; şeytan bizim en
büyük düşmanımız..
İş hükme
bağlanıp-bitince, şeytan der ki: "Doğrusu, Allah, size gerçek olan va'di
va'detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size
karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet
ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. ben
sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha
önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azap
vardır." (İbrahim
Suresi, 22)
Altuğ
ÖZTÜRK