Küçükken Atıf Yılmaz’a Memduh Ün’e güler geçerdik, Ayhan ağabeyimi Belgin ablamı huşu ile izlerdik, ziyadesiyle de Ediz ağabeyim ile Hülya ablamı. amma bazen finallerde olmaz bu kadarı da derdik, filmdir işte diye dalga üstüne dalga geçerdik.

 

Tam otuzbeş yıldır hayat yazıyor ben oynuyorum.

 

Mazideki her alaycı gülümsemem, balyoz oldu indi beynime günlerce, hançer oldu saplandı yüreğime gecelerce, göz yaşı oldu, acı, keder oldu, ızdırap oldu, “ değer miydi “ oldu, sorgulama oldu, kahır oldu, pişmanlık oldu, keşke oldu, amma onbeşimde bana bahşedilen şiir yazma hakkım doldu.

 

Sen misin dedi Şitas  ( şiir tanrısı - has üretimimdir : ))  ) ; min’el aşk’ı bir efsane farz eden, prangaları teşbih addeden, yasaklıyorum sana dedi, mahkum ediyorum duygularını dedi, “ kızım ilham perisi tatile çıkabilirsin “ dedi.

 

Ben ki kelimelerin anlamına ihanet ettim, ben ki en güzel hisleri baharında katlettim, ben ki Reşat Nuri'nin  Çalıkuşu’ndan bellenecek onlarca mana var iken “ ya evropai tedrisat, ya hiç “ e itibar ederek bembeyaz bir takım elbise, janti gözlükler ve briyantinli saçlarla, törkiş eyırlayns ile dönüş sahnelerini hakikat-ı mahsusa zan ederek armatör necmi beyîn mahdumu olacak idim. Silvuple, anşante filan öğrenecektim, üstü açık cıhıvrolet otomobilimle duracaktım Mekteb-i Sultani’nin önüne… Nasıl da mesut olacaktı diğer kız talebelerin yanında, ahu gibi seke seke koşacaktı yanıma, kapımı afilice açacaktım, la şan te me kantare ufaktan ufaktan çalarken biraz da volum, yeaaah işte buuuu. Sapsarı saçlarının her tonunu yakalayacaktım, yeditepe'den aşağıya salınırken, final cümlesi hazır idi si tü save kombiyen jöteme fonda, haykıracaktım ;

 

Azam-ı muhabbetimizin teminat-ı tammesi işbu vesile ile mutazammıdır, zevc-i izdivacınıza talibim..

 

Deeerken şablorenz pikabım bozuldu, plak takıldı, " elbet bir gün .." ü çalar  oldu heep… ne geri dönebildim, ne de bir daha Türk filmi seyrettim.

 

Bilmez miyim sanırsınız aşkı, istemez miyim sanırsınız anlatmayı, ama kelimeler haram bana, hepsi müebbet yaşar içerimde, bir daha gün yüzü görmediler. İyi halden arada bir görüşe çıksalar da her daim vukuat işleyip döndüler gerisin geriye, kelimelerim alıştı mapusa, bilemezler dışarıda ne yapacaklar, genel afları da kale almazlar, kelimelerim yazlık sinemalarda kaldı, montajlanmamış senaryolarda kaldı.

 

Sonraları sonraları, Sezen ile memleket hasreti giderir olduk, uzak çok uzaaaak diyarlarda, evli olduk, barklı olduk.

 

Şimdilerde Safiye ablamdan başkası çare olmuyor, olamıyor “ saatlerce baş başa kaldığımız geceler ah o tatlı demleri deli göynüm heceler ..” tuzlu çorumsuz ooolmazz, bazen Altınbaş takılırım, bazen Klüp, yok öyle davnlod gogıl feşmekan, essasslı has pikabımdan dinlerim, önce kırkbeşliği güzelce silerim, kadife parçasının her gidiş gelişinde elimin her hareketinde yine Mekteb-i  Sultani’nin önündeyim … Dalaaaar giderim, ayna gibi olmuş yüzeyde kendimi görünce vakit geldi derim, pikabın ucunu tıkırt diye ayarlarım önce, gıygıy gıııy bir cızırtı gelir, o bile öyleee hoş bir melodidir ki.

 

Haydi yazayım iki satır derim, “desturrrrr bre gafil sen kim, şiir kim, sen istikbal hainisin “ diye ilahi bir ses duyarım ve fasıla geçerim “ ada sahillerinde sensiz …”

 

İmdi, Saygıdeğer Şair Dostlar, pek muhterem paylaşımcılar, eleştirirsiniz bazen “ güzel ama nesir olmuş” , “ farklı olmuş " , “ değişik olmuş " gibi nazikçe giydirirsiniz inceden inceye.. Haklısınız a dostlar, yerden göğe haklısınız, velakin ne yapam, ne edem ben, men etmiş şiir beni, yazma beni, kullanma beni demiş, sen beni suiistimal ettin demiş, duygu suçu olmaz amma, artık başka hayatlardasın, yazma demiş, yasak etmiş, ne yapam ben ? Ne edem ?

 

Şiir ekle butonuna imrenirim, düz yazı da olsa oraya gider elim. Eski dost, eski kanka, ebedi gardiyan, gayri ihtiyari basıveririm butona, kendim okur kendim mutlu olurum.

 

Oysa her gülüşüne roman yazardım, güzellik maestroydu, mutluluk bas gitarda, aşk saksofonda, hisler her nev’i kemanda, yazardım eskilerde, şimdi yasak bana, yasak.

 

Napcam ben ? diye sordum Şitas'a, yanıtladı Allahsız , kendi de Tanrı ya  ;


" ya hiciv ya civciv "

 

“ ya “ kısımlarını yanlış anladım ola ki, hem hiciv yaptım hem civciv, üçü kız, ikisi erkek. Serde var azcıcık da olsa müneccimlik, gün gele bir president asgari üç isterim üç derse diye, hissel kalbe vuku bulmuş belli ki, sorumlu vatandaş görevimi de ifa etmişim hem de söylem çarpı birvirgülaltmışyedi performansı ile.

 

Hicivcilerde

Civcivcilerde yazar be arada belki duygu yüklü şiir

İçinin sızısını böyle maskeler belki

Gülermiş gibi yapar hayata

Laf olsun işte

Yazıyoz bişeyler…

 

Kalın Sağlıcakla.

 

MCU

( Hiciv İle Civciv başlıklı yazı MCU :) tarafından 14.07.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.