Türk Dili Üzerine

 

      Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması, millî hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır...  M. K. Atatürk

      Bu sözleri oldukça önemsiyorum. Bu sözün bir bölümünü kesik uçla yazdıran hocamız, benim yazdığım bloğu sınıfın veya koridorun duvarına astırmıştı. Benim için gurur vericiydi.

Aradan zaman geçti, Türkçe öğretmeni oldum. Tecrübelerim bana gösterdi ki Türkçe gerçekten güçlü bir dil. Ortalama bir cümleyi oluşturan kelimelerden kullanarak kelime sayısı kadar cümle kurmak mümkündür. Daha Türkçesi: Mümkün. Bunu denedikten sonra bir İngilizce öğretmenine tercüme ettirdim. Sadece 5 kelimelik 4 cümlenin bir adet tercümesi yapılabildiydi. Neden 5 kelime -4 cümle? Yüklem ortaklığından

Yukarıda da belirtildiği üzere ŞUURla işlenmelidir. Aksi halde güzel dilimiz ana dili Türkçe olmayanların elinde oyuncak haline sokulur.

      Sadede gelirsek: İmlâ (yazım)kuralları başlıklı bir metnin bir yerine gelinice akıllara seza bir hata ile karşılaşıyorum. Gözden kaçmış olabileceğini düşünmek istiyorum ama benim kontrollerime göre iki senedir orada kayıtlı. İlgilenen yok. Veya kabullenilmiş doğrular arasında. Galat değil.

Ses bilgisi bahsinde “ses olayları” alt başlığında bir ses yumuşamasından söz edilir. Sert sessizlerle biten kelimelerin bitiş sessizi sesli veya sesliyle başlayan ek alınca yumuşa. Kural bu:  Sert sessizlerin yumuşaması kuralı. Bayrak-bayrağı,  renk-rengi, tat-tadım gibi altı çizili harflerde yumuşama gösterilmiştir.. Bizim bildiğimiz kurallar arasında “k” sesinin “y” sesine dönüşmesi kuralı yoktur. Şimdi enstantaneye bakınız:

    

Mastar Eklerinin Yazılışı  

 

-mak,  -mek  ile biten mastarlardan sonra -a, -e, -ı, -i eklerinden biri geldiğinde araya y ünsüzü girer: kazanmak-a > kazanma-y-a, aldanmak-ı > aldanma-y-ı, sevmek-e > sevme-y-e, görmek-i > görme-y-i.* *(http://tr.wikipedia.org/wiki/Vikipedi:T%C3%BCrk%C3%A7e_yaz%C4%B1m_kurallar%C4%B1#Mastar_Eklerinin_Yaz.C4.B1l.C4.B1.C5.9F.C4.B1)

* işaretli açıklamayı * işaretli site adresinden teyit edebilirsiniz.

 

Mastarlara Gelen Eklerin Yazılışı

 

-ma / -me ile biten mastarlardan sonra -a / -e, -ı / -i eklerinden biri geldiğinde araya y koruyucu ünsüzü girer: çalışma-y-a, darılma-y-ı, kalaylama-y-a, okuma-y-a; görme-y-i, gülme-y-i, sevme-y-e, silme-y-i vb.  ( x)

(X )http://www.tdk.org.tr/index.php?option=com_content&view=category&id=50

Aynı açıklamanın x adresinde de yapıldığını görüyorsunuz. Burada farklı bir açıklamayla karşılaşıyoruz.”-mek”li kelimelerle ilgisi olmayan bir durum. Kaynaştırma “y”si kullanılmış.

“-mek”in mastar eki olduğunu ekseriyetle fillerin tesmiyesi için fiillere eklendiğini biliyoruz.Örnek:” Gel “fiili diyemeyiz ,emir kipinin çekimli halidir. Bunun yerine fiili adlandırırız,”gelmek” fiili deriz. “Mastar” adlı kavram budur,bu işe yarar.”-mek”teki  “k”nin  “y”ye dönüşmesi ilmî hiçbir kıymeti olmayan mülâhazadır.Bu  mülâhaza bilim adamına yakışmaz.

      “İki sesli yan yana gelmez.” Kuralını absürt bir şekilde açıklamaya çalışmaa da neyin nesi.

Ancak ; fiilden isim yapma eki olan “-me” nin varlığı  akla gelmiyor mu. “Okulu seviyorum.” Der gibi “okumayı seviyorum.” Denemez mi. Deniyor da. İşte  “k”nin “y”ye dönüştüğünü söyleme veya yazma  yerine “İki ünlü yan yana gelmez .”Kuralını işletme gerekmez mi. Bu sebepten “okuma-y-ı”  şekline dönüşen bir kelime ortaya çıkıyor. Yani mastarların yazımı diye dilin özünden doğan bir kural olamaz. Kural üretilmez, eşyanın tabiatına muhalif müdahalelere mani olmak için bu tabiatın gerekleri tespit edilir. Buna muhalif olunmaması sağlanır,  işin aslı bu.

Aşağıda mastarla alakalı gerçeklere de bir göz atalım.

Masdar :Bir şeyin sudur ettiği (çıktığı) menba.

    Gr: Fiilin şahsa ve zamana bağlı olmayan şekli, fiil kökü. Okumak,( kıraat),  yazmak, (kitabet), almak ( ahz)…  gibi.

      Masdar kelimesi ;  ism-i mekândır, sudur etmek manasına gelir. Fiilin mana ve lâfız ciheti ile mebde' ve me'hazidir. (http://www.osmanlicaturkce.com/?k=masdar&t=%40)

 

“Masdar(مصدر) : (a .i  sudur’dan  c.:masâdır) 1-Bir  şeyin sudur ettiği,çıktığı yer ,kaynak, temel .

2-gr.fiillerin şahıs ve zaman göstermeyen ,  fakat müspet (olumlu) ve menfi(olumsuz) halleri bulunabilen isim şekli İsim fiil: gelmek, gelmemek, gelmeklik, gelme, geliş …gibi

Ferit Devellioğlu, Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Sözlük Doğuş Ltd. Şti. Ankara-1970 ,   s.695-696

Kelimenin kökü kaynak sayılıp bu kaynağın isimlendirilmesinin temini için “mastar eki” kavramı oluşmuştur. Mastar eki denebilecek tek ek “-mek”tir.”-mak” eki vardır denemez. Çünkü uygulamayla ortaya çıkan bir hakikat vardır: Alfabe değişikliği kanununda(01.11.1928 tarih ve 1353 sayılı kanun) sesli harflerin tesmiyesi seslerine göre belirlendikten sonra sessiz harflerin (yumuşak “g” hariç)isimlendirilmesinde ince sesli harfle”e” ile  heceleme yapılmıştır. Örnek “b” “be”  “c”  “ce” gibi. Bu arada yumuşak”g”yi taşrada” ğe” diye isimlendiren Türklerin de varlığı gözlenmiştir. Bu durum Kitabî değil şifahîdir. Bundan dolayı şuurlu hiçbir Türk sessiz harfleri kalın okutucularla söyleyemez ve de yazamaz. Allah’tan Bilgisayarlar bu konuda güzel yapılmış, hemen ikaz ediyor. Uymayanlara da zaman zaman tevafuk edilmiyor değil.

Mastar

    Fiilin -mak/-mek veya -ma/-me ekleri alan ve isim gibi kullanılan şekli: al-mak, üşü-mek, gör-me, bul-ma    (http://www.tdksozluk.com/sozara.php?qu=Mastar&ne=a&Submit=S%F6z+ara)

Mastar: a.1.Dil bil. Eylemlik(TDK Sözlük, 1974,s,556)

Burada sebebi bilinmeyen Türkçecilik sevdası sebebiyle Arapça” Masdar “kelimesi “mastar” a dönüştüğünden etimolojik açıklama yapmaktan uzak tutuyor insanı ister istemez.” Sessizlerin benzeşmesi kuralına uyulmuş sözüm ona. İyi de Türkçe kurallara diğer dil kurallarını uydurmak zorunda mıyız. ”Eşeğe kıravat takmaya benzemez mi bu .

İşte bu aymazlıklar sonunda benden bir vecize südûr etti: Kural özden, karar sözden doğar.Ş:A

 

 

 

 

( Türk Dili Üzerine başlıklı yazı Şakir Albayrak tarafından 16.03.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.