Akşamın ilk vakitlerinde,
karanlığın arkasından bir ışık belirir. İşte o ân başlar hikâye:Ayın
hikâyesi... Maviden siyaha bürünür masmavi gök. Bir taraftan ay doğarken,
sevgililer hazırlanır tenhalarda buluşmaya. Tenhalar, aşkların rıhtımı,
tenhalar ızdırap köşesi...Tenhalar yalnızların dergahı...
Ay, bütün ihtişâmıyla
heyacanlanır; biraz da mahcuptur bulutun verâsında. Ay âşıktır denize; biraz da
ürkek. Gökyüzünde yavaş yavaş yükselmeye başlar. Deniz hasretle ayı bekler;
sessizdir ve bir o kadar da serin. Dalgaların sesini duyar ay iştiyâkla. Ay,
kendini denizde seyreder hayranlıkla.Cemâli denize vurur halka halka. Deniz,
ayın ışıklarıyla süslenip çıkar,onun karşısına. Dalgalarının sesiyle ona
,,Merhaba!'' diye fısıldar. Utanarak bakışırlar ilk önce; fakat ay, ışıklarıyla
denizin içinde çoktan kaybolmuştur.
Yıldızlar, tulu etmiş bu iki âşıkı temâşa
etmek için.Bu gece yıldızlı gökyüzü, bu iki âşıkın buluşmasından öyle
bahtiyardı ki ışıkları damla damla akıyordu denizin üzerine.Âdetâ gökyüzünün,
mutluluk gözyaşları dökülüyordu sessiz sessiz.
Fakat güneş doğana kadardı ayın
vakti.Uçsuz bucaksız gökyüzünde ay yalnızlığını denizle gideriyordu.
Etrafındaki yıldızlar anlamazdı, ayın yalnızlığını ve denize aşkını. Denizi çok
seviyordu ay. Gökten düştüğünde ya da parçalandığında denizin içine düşmek
istiyordu. Denizin kollarında; hatta dibinde bir kum olmak istiyordu. Parlak
bir ay iken, denizin dibinde bir kum olmak, aşkın muktezası...
Bir an ay da umutlanır; ama bilir
ki bu görkemli yıldız kalabalığında yapayalnızdır. Ve bu yüzden yalnız başına
yaşar. Ne bir mevsimi vardır ne de güneşi. Hep soğuktur ayın yüzü. Gökyüzü
milyonlarca yıldızı barındırırken ufkunda o öylece görevinin biteceği saati
bekler bütün heybetiyle. Oradan izler masmavi âşığını. Ve bütün gün güneşin
ardına gizlenir. Akşam olmasını bekler, kavuşmak için sevgilisine.
Yazarın
Sonraki Yazısı