Devletimiz, milletimiz ve Cumhuriyetimizle gurur duyuyoruz. Elbette gurur duymakta da haklıyız. Bu günlere kolay gelinmedi. Yoklukların, kıtlıkların, hastalıkların, işgallerin ve Millî Mücadelenin en yoğun ve en zor olduğu dönemlerden geçerek geldik bu günlere. Cumhuriyetimiz, bağımsızlığımız ve istikbalimiz için daha nice yıllara diyoruz İnşaallah.

 

Osmanlı hâkimiyeti sona erdikten sonra memleketin dört bir yanı bugün dost olmaya uğraşıp, birlikteliklerine girmeye çalıştığımız ülkeler tarafından işgal edilmiş, vatan alev alev yanmaktadır. Memleketi savunacak düzenli bir ordu yok, elimizdeki haberleşme ve ulaşım imkânları yok denilecek kadar zayıflamıştır. Cephe çok ama cephane yok. Anadolu Anadolu olalı böyle bir mücadeleye sahne olmamıştır.

 

Anadolu insanı kadını ve erkeği, hastası ve sağlamı ile elde mevcut bütün varlığıyla cephelere koşmuştur. Yüce Türk milletinin mevcudiyetini ve hâkimiyetini haykıran bu Cumhuriyet, “Bir mermi de ben götürebilir miyim, bir şehide son suyunu verebilir miyim, bir gaziye destek olup “mücadeleye devam!” diyebilir miyim?” diye cepheden cepheye, tepeden tepeye koşan, vatan aşkı ile yanıp tutuşan o mübarek insanların kanı ve gözyaşı ile yoğrulup kurulmuştur. Bizler Müslüman Türk milleti olarak bizim olmasına rağmen, sahip olduğumuz her şeyin bedelini tekrar tekrar ödeyip ona yeniden sahip olduk.

 

Bugün bu vatan üzerinde rahatça gezip özgürce dolaşabiliyorsak, bayrağımızı dalgalandırıp İstiklal Marşımızı söyleyebiliyorsak, ekonomimizi, sosyal hayatımızı ve siyasi görüşlerimizi yönlendirip kendimizi geliştirebiliyorsak bunun bedelini bu vatanın kara bağrında yatan milyonlarca şehidimiz kanları ve canları ile ödemiştir. Bizlere düşen, kanları ve canları ile mücadelesini verip bu vatanı işgalden kurtaran ve bizlere emanet eden bu mana erlerine manevi kimliklerinden dolayı düşman olup kin beslemek değil, onlara yakışır birer evlat olduğumuzu gösterip bütün mevcudiyetimizle onlara ve taşıdıkları değerlere sahip çıkmaktır.

 

Yıllarca önce bu aziz vatan toprakları üzerinde kızılca kıyametler kopuyordu. Fakir ve zengin, hasta ve sağ olan herkes cephelere koşuyor, bir avuç vatan toprağı da ben kurtarabilirmiyim diye canlarını ortaya koyuyordu insanlar. İçinde yaşadığımız bu güzel günler bizlere toto, loto ya da piyangodan çıkmadı. Tırnaklarımızla kazıdık ve millet olarak geldik bu güzel günlere.

 

Karadenizliler Akdeniz’de, Egeliler Doğu Anadolu’da, Trakyalılar Güney cephelerinde vatan, millet, bayrak, sancak ve maneviyat aşkıyla deliler gibi cepheden cepheye koşuyor ve tüm benliğiyle Milli Mücadeleye destek oluyordu.

 

Yangından mal kaçırırcasına değil, yanan alevleri su yerine kan ve gözyaşı ile söndürürcesine verilen bir mücadeledir bu Cumhuriyet mücadelesi.

 

Gök ehlini ağlatıp yeryüzüne indirecek kadar acıklı sahnelerin, mücadelelerin, mücahedelerin ve şahadetlerin yaşandığı bir devir idi bu.

 

Osmanlı’nın yanıp bitmiş halinden bile genç, dinamik ve “Osmanlı ölmedi, tüm benliğiyle Türk milleti bu aziz vatan üzerinde Cumhuriyet ve devlet olarak yeniden canlanıyor!” diyen o ölümsüz haykırışın tüm dünyayı titrettiği gün idi bu.

 

Bugün bu aziz vatanın sahipleri olarak tek amacımız milli birlik ve beraberlik içerisinde, bölünüp parçalanmadan, tek bir vücut olduğumuzu tüm dünyaya göstermeli sağlam bir duruş sergilemeliyiz. Ahlaki, manevi, kültürel ve millî hassasiyetlerimize sahip çıkıp, sağlam nesiller yetiştirmeli ve bu vatanı onlara salimen teslim etmeliyiz.

 

Bu Cumhuriyet, bu vatan üzerinde yaşayan Kürtler, Türkler, Lazlar, Araplar vs. bütün vatandaşlar tarafından verilen ortak bir mücadelenin neticesinde kurulmuştur. Bu varlık hepimizin ortak değeridir. Hiçbirimizin bu toprakları vatan yapan değerler üzerinde bir diğerinden bir gram fazla hakkı yoktur. Hepimiz şehitler verdik bu uğurda. Kan ve gözyaşı döktük kutsal değerlerimiz uğrunda.

 

Bugün Cumhuriyeti korumak, yaşatmak ve onun gölgesinde yaşamak için bu vatan üzerinde yaşayan herkesin aynı millî ve manevi duygularla hareket edip davranması gerekmektedir. Kimse bölücülere, hainlere, din ve vatan düşmanlarına fırsat ve prim vermemelidir. Bölünerek ve parçalanarak hiçbir yere varamayız. Ebediyyen yaşamak, rahat, huzur ve mutluluk içinde olabilmek için birlik ve beraberlikten başka çaremiz yoktur.

 

İşgal altındaki bu aziz vatan topraklarının kurtulmasına, ayyıldızlı bayrağımızın göklerde dalgalanıp hürriyet ve istiklalimizi haykırmasına, bu ezanların şehadet ettikleri hakikatleri haykırırcasına bu aziz vatan toprakları üzerinde kıyamete kadar dalga dalga yayılmasına, ırz ve namusların canlar ve kanlar pahasına korunmasına tüm benliğiyle katkıda bulunan, bu toprakların kara bağrında yatan aziz ecdadımıza Yüce ALLAH (cc)’tan af, mağfiret, rahmet ve merhamet diliyor, onların manevi hatıraları önünde saygı, hürmet ve muhabbetle eğiliyoruz.

 

ALLAH (cc) bu Cumhuriyeti kuranların ve o uğurda şehit olanların niyetleri ve hedefleri dışına çıkmayı bu millete nasip etmesin…

 

 

 

( Cumhuriyetimizin Önemi Üzerine başlıklı yazı S.ULUPINARLI tarafından 28.10.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.