Dünya yeniden paylaşılma yolunda.

Daha önceki paylaşım 1945 yılında Yalta konferansında yapılmıştı.

O gün bugündür orada alınan kararlar öyle ya da böyle uygulana gelmişti.

O günün güçlü devletleri Yalta’da dünyayı kendi aralarında nüfuz alanları olarak bölüşmüşler ve buralarda onların boruları ötmüştür.

Bu paylaşım konferansında ABD’yi Roosevelt, İngiltere’yi Churchill ve SSCB’yi Stalin temsil ediyordu.

İşte bugün tekrar dünyada yeni dengeler üzerine paylaşımlar söz konusudur.

Bu paylaşımda rol alması beklenenler başta ABD, AB, Rusya, Çin vb. ülkelerdir.

Biz istesek de istemesek de gelişmeler o yönde ilerliyor.

Onun için bu defaki paylaşımda Türkiye’nin de mutlaka yerini alması gerekir.

Bunu engelleyebilecek her türlü girişimi birlikte aşmamız şarttır.

Böyle bir zamanda içimizde bir birimize düşmemiz büyük bir yanlışlıktır.

Terör belasına karşı girişilen başarılı operasyon bile maalesef ülkemizde kavga konusu olabiliyor.

En anlamsız ve hayali korkularla sanal düşmanlar üretebiliyor ve bunun etrafında birbirimize girebiliyoruz.

Halkımızın gerçek gündemi söz konusu olunca ne bir fikir nede bir plan ortaya koyabiliyoruz.

Hâlbuki büyük tartışmalar halkımızın 21.yüzyılda ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmesinin önünde duran engelleri kaldırma konusunda olmalıdır.

Ama bu tartışmalar birbirimize girmeyi gerektirmez.

Demokrasinin de güzelliği zaten buradadır.

Birbirimizi darbelerle, idam sehpalarıyla, hayali korkularla, sanal tehlikelerle tehdit etmek beşinci dünya ülkelerinde başvurulan yöntemlerdir.

Bunlar Türkiye’ye yakışmıyor.

21.yüzyılda bunlarla meşgul olmak çağdışı kalmakla eş anlamlıdır.

Evet, çok çetin tartışmalar yapılabilir.

Ancak bu tartışmalar içte ve dışta gücümüzü zaafa uğratacak seviyelere getirilmemelidir.

Türkiye’nin artık kendi içinde boşuna harcayacak enerjisi olamaz ve olmamalıdır.

Bütün enerjimizi birleştirerek ülkemizin gelecek yüzyıllarını belirleyecek konulara yöneltmemiz gerekir.

Gelecek yüz yılları planlayamayan ve göremeyen ülkelerin geleceği başkalarının insafına kalmıştır.

Bakın Ortadoğu’da ve genel olarak küresel çapta kartlar yeniden karılıyor.

Dünya yeniden paylaşılma arifesinde.

Bu aşamada ağırlığımızı koyamadığımız takdirde bir yüzyıl daha paylaşılmış dünyada bize biçilen rolü oynamak zorunda kalacağız.

Önümüzdeki kısa gelecekte ya rollerin dağıtılmasında görev alacağız ya da sadece verilen rolleri oynayacağız.

Yani, ya rol dağıtanların içinde ya da rol biçilenlerin içinde olacağız.

Artık içimizdeki bu anlamsız kavgalara bir dur demenin zamanı geldi ve geçti bile.

Bu son tarihi fırsat ve şansımızı da ıskalamayalım.

Türkiye’nin yeri beşinci dünya ülkelerinin arası değil, birinci dünya ülkelerinin bulunduğu yerdir.

Bu günkü konjonktürel şartlar, eğer kullanabilirsek Türkiye’nin lehinedir.

Tek engelimiz kendi ufkumuzu kendimizin daraltmasıdır, karartmasıdır.

Kendi ayaklarımıza kendimizin bağ olmasıdır.

Birbirimizin ayağına bağ olmayı artık ebediyen tedavülden kaldıralım.

O zaman göreceğiz dünyadaki ağırlığımızı da kozumuzu da.

Hiç kimsenin Türkiye’yi geri kalmışlığa, fakirliğe, yoksulluğa, kavgaya, gerilime vb. mahkûm etmeye hakkı yoktur.

Türkiye’nin yeri hiçbir zaman bu günkü bulundu yer değildir.

Burada tutmaya da hiç kimsenin hakkı olmadığını herkes bilmelidir.

( Tarihi Fırsatı Iskalamayalım başlıklı yazı İ.Sarıçay tarafından 5/10/2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.