Serbest Kürsü / Nesir

Eklenme Tarihi : 3.05.2009
Okunma Sayısı : 2290
Yorum Sayısı : 1
DİVAN EDEBİYATINI SEVDİREN ADAM: İSKENDER PALA

M.NİHAT MALKOÇ

Çok köklü bir geleneğin kültür hayatımıza yansımasıdır Divan edebiyatı… Asırları aşıp günümüze ulaşan bu gür ses, hâlâ yankılanmaya devam ediyor. Müzeye kaldırılan edebiyat, müzenin kapılarını zorlayarak hayata akmak için zaman ve zemin kolluyor. Bu hususta ona kılavuzluk edecek gönül insanlarının himayesini umuyor ve bekliyor.

Altı yüz yıllık bir süreci kapsayan ve edebiyat âleminde kendine köklü bir yer edinen Divan edebiyatına, Türk edebiyatının en şöhretli araştırmacılarından biri olan Fuat Köprülü ‘Klasik edebiyat’ demiştir. Çünkü klasik “üzerinden çok zaman geçtiği hâlde değerini yitirmeyen, türünde örnek olarak görülen” anlamlarına gelen bir kelimedir. Köprülü’nün klasik dediği edebiyat da bu hususiyetleri taşımaktadır. Gerçekten de her açıdan klasikleşmiş bir edebiyattır. Bu edebiyat bütün olumsuzluklara ve hayatın dışına itilme gayretlerine rağmen hâlâ dimdik ayaktadır. Bundan sonra da geleneğin izinde ayakta ve hayatta kalmaya devam edecektir. Zira bu zengin edebiyat bir kalemde çizilecek kadar basit ve sıradan değildir.

Son dönemlerde Divan edebiyatını yaşatmak için ciddi gayretler sarf edilmektedir. Bu gayreti gösterenlerin başında Prof. Dr. İskender Pala gelmektedir. Yakın zamanlarda isminden sıkça söz ettiren edebiyat araştırmacılarından biri olan İskender Pala, mazinin tozlu sayfalarında gömülü kalan Divan edebiyatını gün yüzüne çıkararak bizlere tanıtmış ve sevdirmiştir. Onun kaleminden dökülen ifadeler, geçmişe hapsedilen bu köklü edebiyatı tekrar eski güzel günlerine döndürmüş, adeta kanatlandırmıştır. Bu kıymetli akademisyen, Divan edebiyatı üzerine yazdığı birbirinden güzel kitaplarla tanınmıştır. Bu kitaplar o muhteşem edebiyatı hayatın gündemine taşımıştır. Bir zamanlar lise edebiyat kitaplarında; anlaşılmadığı için itici, ürkütücü ve sevimsiz duran gazeller, kasideler ve rubailer onun sevimli üslubuyla ve sevdirici yaklaşımıyla insanların dilinde terennüm edilmeye başlanmıştır. Bu yeni bakış açısı köklü bir değişimin ve dönüşümün ilk işaretleri olarak algılanmalıdır.

Bilindiği gibi 1 Kasım 1928’deki harf inkılâbıyla birlikte Arap alfabesine dayalı eski yazı rafa kaldırılmıştır. Böyle olunca bu alfabeyle oluşturulan milyonlarca cilt kitap da kütüphanelerin tozlu raflarına terkedilmiştir. Yeni yazı, hayatın yepyeni bir parçası olurken eski yazı topyekûn terkedilmiş ve hayatın dışına itilmiştir. Çok zengin bir kültürün bir günde terk edilmesi, terk edilirken de hiçbir önlemin alınmaması, geçmişin kültürel zenginliklerinin zayi olması neticesini doğurmuştur. Eski kültürü ve edebiyatı reddetme anlamına gelen bu uygulama milletimize pahalıya mal olmuştur. Türk milleti tarihî ve kültürel değerlerinden uzak kalmış, Batı’nın değerlerini yaşamaya ve yaşatmaya zorlanmıştır. Bu da çok kültürlülüğün getirdiği yozlaşmayı doğurmuş, fertlerin maziyle olan kültürel bağı kopmuştur.

Divan edebiyatı aslında bu milletin iftihar etmesi gereken kültürel bir zenginliği ve engin birikimidir. Şayet makul ve mantıklı hareket etseydik bu edebiyatı geleceğe taşıyabilirdik. Fakat bizler millet olarak ya çok severiz ya da topyekûn reddederiz. Bu toptancı mantık bu konuda da bizim ölçümüz olduğu için ölçüsüzlüğü beraberinde getirmiştir.

Son yıllarda Divan edebiyatının zenginliğini fark eden ve ettiren, zorbaca gasp edilen itibarını geri veren bir büyük edebiyat araştırmacısı Divan edebiyatı üzerine adeta bir güneş gibi doğmuş, onu ihya etmiştir. Bu büyük edebiyat araştırmacısı İskender Pala’dan başkası değildir. O, Türk halkına Divan edebiyatını sevdiren ve tanıtan adamdır. Divan edebiyatı sahasında kaleme aldığı onlarca eser, gölgelenen bir edebiyatı ayağa kaldırmıştır. O, şimdilerde İstanbul Kültür Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Buradaki gençlere Divan edebiyatını anlatmakta ve sevdirmektedir. ‘Onun kitaplarını okuyup da Divan edebiyatına gönlü akmayan insan yoktur’ dersek sanırım abartmış olmayız.

İskender Pala’nın Divan edebiyatını gün yüzüne çıkaran kıymetli eserleri, aydınların ilgisini bu sahaya yöneltmiştir. Bu sahada yeni ve özgün çalışmaların yapılmasına vesile olmuştur. Ceddimizin edebî ve kültürel zenginlikleri onun gönül aynasından yansımıştır.
( Divan Edebiyatını Sevdiren Adam: İskender Pala başlıklı yazı M.Nihat Malkoç tarafından 3.05.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.