Ilık bir düş aldım sabah
mahmurluğunda feri sönen yıldızların
Tarhında saklı bir acı misali
Ve sözcüklerin minvali
Yabancısı
Olmadığım duygularımın dinmez iken efkârı
Azıktı sözcükler
Azadesi kalemin, yazılası şiirler
Bense sıska bir mikado çöpü
Yetmez ama:
Kalemin ve hüznün sırça köşkü
Çırpı bacaklı kalemin kelamı
Dinmediği kadar sessizliğin nazı
niyazı
Şehrin kayıp yakasında seken bir
minval
Diğer yakaya asla ilişemediğim
Yetmedi:
İki yakamın da bir araya gelmediği
ezelden
Ha şiir ha İstanbul
Sür-git hezeyanların mintanı
Devşirme bir eda ile salındığım
Apartman topuklu rugan ayakkabımın da
tekinin kaybolduğu
Ve işte devasa bir parantez açtım
güne
Ne uyruğu belli ne ulu orta gezindiği
Aşkın hicvinde saklı bir teneke kutu
misali
Vurup da değnekle
Aşkın kıpırtısı
Çalgının çenginin istirhamı
Göğün mentollü sesi
Az evvel düştü yıldırım içimdeki
Şehre
Kıyamadığım kadar da sevdiklerime
Kıyamda ruhum
Kızılca kıyamet kopsa ne ki içimde?
Derli toplu bir ölüm dilerken
Tanrıdan
Salkım saçak ruhumdan taşan efkâr
Sancağı diktiğim derine
Ve işte bir derviş v/edasıyla
salındığım
Zikrime denk fikrin
Gıyabında tünediğim sarkaç
İbrazım şimdi iken aşkı vur-kaç
Bir minvalde saklı rotam
Dinmeyen nutkum
Tutuklu kalbimin anahtarı ise
kayıplarda
Ne içeri girebildiğim
Ne firar edebildiğim
Bedenimden öte bir yolculuk benimki
Aşk kazan kalem kepçe
Hizaladığım duyguların meali