Endülüs Kızı Leyla




ey busesiyle bana sevgi sunan endülüs kızı 
ey gamzesiyle ta kalbimin içini dağlayan güzel
acaba ben sana ne yaptım ki 
hayallerimi çok oyaladın
perşembenin üzerinden perşembeler geçti 
cumartesiler ve çarşambalar da gelip geçti 
yıllar geçti
asırlar geçti 
hasret ve özlemler geçti 
sana olan iştiyakım onlara eklendi 

ey vuslatı bekleyen endülüs kızı leyla
bu kalp ayrılıklardan ne çok acı ve ah çekti 
kalbimi sana emanet ettim
şimdi bana düşen sabretmek
gözümde bütün alemin gözyaşları 
ve sen gömülüsün 

ey akıp giden yıldızlar 
artık size ihtiyacım kalmadı
endülüs kızı leyla
başını kaldırınca ortalık aydınlanıyor
şimşekler çakıyor
simsiyah saçlarının arasından
yolumu gösteren dolunay görünüyor

ey endülüs kızı 
artık sabah oldu 
şafağın gümüş rengi
gurup vaktinde altına döndü 
kalk …
gülüp eğlendikten sonra 
endülüse geri dönelim

ey suvari 
küheylanı azarlayarak sür 
fecirden hemen önce leylanın menziline doğru 
ey leylayı görmek isteyen ahali
sizde kalkın 
yol boyunca
dizilin sıra sıra

o kalplerdeki korları söndüren ne güzel bir ceylandır 
ancak benim de kalbim nar ağacının koruyla yanmakta 
bizim diyarlara bakan 
ne edalı bir ceylan yavrusudur o
her bakışıyla
akılları başından gider nice yiğitlerin 
gece vaktini aydınlığa çevirir
onun beyza yüzünü gören gözler 
ziyasını onun nurundan alır

ey sahrayı geçip 
endülüse leylayı görmeye gidenler 
geçtiğiniz yerleri anlatın 
leylaya hasret beldeleri anlatın 
söyleyin aydınlık yüzlü  köy delikanlılarına 
leyla özlemi ne yapmış  onlara
 
ey endülüs kızı leylayı görmeye gidenler
ve o dilber için çölleri aşanlar
siyah afrikadan bir selam götürün
yakılmış yıkılmış şehirlerden haber verin 
kan revan orta doğu topraklarını anlatın 
zevk-ü sefa sefa içinde ki emirlikleri 
rahatlık içinde sultanları da 

doğudan batıya kadar
iskender seddini
nilin piramitlerini
babil kulesini anlatın
ebabil kuşlarını 
veya rüzgar onlardan leylaya haber iletsin 

ta güneşin yay burcuna gelişinden beri 
ahitlerinizi her gün yenileyin 
arada hiç fasıla bırakmadan 
eğer yeller esecekse buralarda
endülüste toz diye bir şey kalmayacağını 
söyleyin leylaya

endülüste kovayla su çeken annelerin elleri
elini tutuyor olsun
leylanın gözünden boşanan gözyaşı sayısı kadar 
yüreği kavuran alev sancıları
semayı kuşatıp çevreleyen bulutlar 
tek tek ahlarlarla tütsülensin 
hıçkırıklarla mühürlensin

kitaplardan her gün okunsun
özlemin hiddetiyle 
çetin kayaların nasıl çatladığı
her şeyin harabeye nasıl döndüğü
ve dağ ceylanlarının bir bir
nasıl vurulduğu

isterseniz sorun size anlatsın
bir güvercin 
bir emircik kuşu 
gökteki hilal
içinde ki milyonlarca yıldız

ey endülüs kızı leyla
sana haberi gelmedi mi 
kentleri ve köyleriyle
kalbimi nasıl zapt ettiğin
gönül sarayımın tacını nasıl takındığın

ey gönlünü endülüslü leylaya kaptıranlar
ne beyhude bir aşkın tutsağısınız
nasıl bir kara sevdaya tutulmuşsunuz öyle
leyla sizi duymuyor 
leyla aşkınızdan bi haber 
leyla yürek çatlatan nazarınızdan mahrum 
siz diye atmıyor kalbi

nasıl bir güzeli sevdiniz
ve onun için kalbinizi nasılda parçaladınız
tam ortasında ona hangi saraylar hazırladınız 
hangi ikramlarda bulundunuz
başınıza gelecek musibetlere
aşkınız uğruna nasılda katladınız

keşke Leyla da halinizi görebilseydi 
kalbinden geçirdiklerinizi 
neler dilediğinizi
neler adadığınızı
neleri söyleyemediğinizi
dilinizin ucundakileri
duygularınızı bir bir 
leylaya anlata bilseydiniz keşke

göl kenarındaki bahçede 
dala konmuş bir bülbül 
sabaha yakın 
dertli ve yanık ötüşüyle leylaya anlatsa sizi
seher vaktinin yeli
gecenin karanlığı 
ve yağmur suları papatyalardan süzülürken 

size anlatsa leylayı
gerdanındaki inciler 
şebnemler çiçeklerin üzerine dağılmış çiğler
saçakların kenarından  akan sular
ağaca asılıp meyvelerin suyunu akıtan dallar 
çöl kızlarının ayak bileklerindeki halhallar 
kıvrım kıvrım dolanan dağlar
alem döndükçe, 
güneş aydınlattıkça 
yıldızlar parladıkça 
size anlatsa leylayı

ey güneş perdeni çek 
senin için batacak yer yok
seni gözetip duyan gözler yok artık
her gece parıldayan yıldızlar yok
çünkü
ayrılık hasreti kalplere isabet etti 

ey garbın kadersiz güzeli leyla
endülüste  öyle bir ceylan sevdim ki 
yıllar yılı seni düşünmekten ihtiyarladım
öyle bir fidan ki
öyle bir selvi boylu gül yazmalı ki
düşü yirmi dört saatimi 
esir alıyor 

ey ona olan aşkımın ateşi
geceler boyu tutuşup yan ki 
onun hayali bu ateş sayesinde yolunu bulup gelsin
bir seher vaktinde
evimin kapısını çalsın
kapıyı çalan kim diyeyim 
bir yağmacı 
bir hırsız 
değil
ben leylayım desin

derdim ki ona
senelerdir sana aşığım
sende ise ne bir merhamet 
ne de yumuşayan bir kalp var 
senin yüzünden kalbim nasıl da 
örse döndü 

ateşinle alev alev yanıyorum 
acımasız darbelerin bir sağdan  
bir soldan 
aşkınla kalbimi dövüyor
zavallı bir aşık gibi 
feryat edip ağlıyorum

derdim ki ona
ben göz yaşlarımı tüketinceye kadar ağladım 
artık hayatım boyunca göz yaşı olmadan 
figan edeceğim 
uçup gitti
ve dönme ümidi kalmadı göz ışığımın

göz kapaklarıma bak 
nasıl yaralar içinde 
sen gittiğinden beri  
bu ağlamalar 
bu feryatlar beni tüketti 

eğer benim dert denizime dalsaydın 
benim için göz yaşlarını döker 
ve ağıtlar yakardın 
eğer benim kalbimde olan 
senin kalbinde olsaydı 
bastığın yerler 
seni taşımaya dayanamazdı

ayakları kınalı 
ve inciler dizilmiş bir kolye gibi gerdanına 
saçlarının arasına kırmızı gül takmış
leylanın aşkından şikayetçiyim
gözlerim kaç gece uykudan mahrum 
o ne halis bir sarhoşluktur ki 
öksürürken genzimi yakan 
ateşi içimde tüten
dumanı göz bebeklerimden çıkan

nice seneler seni ararım leyla
bahsettiler gerçi duyanlar seni 
dediler kalpte derin bir yaradır o
bu alemde hudutsuz ve hazin bir sancıdır 
sızlatır yıllarca 
dayanılmaz bir acıdır leyla
şimdi çok uzaklarda
ne yazık
öksüz ve yetim 
endülüslü bir güzeldir leyla

arşın ilahı olan yüce Allah 
sabah da Senin
akşam da 
yaşamakta ve ölümde
şimdi leyladan çok uzakta
sabahlıyor ve akşamlıyorum 

saba rüzgarına emret
ne olur 
leylanın rayihasını  bana getirsin
bir kerecik olsun
bu dünyada
onun kokusunu alayım 


redfer 
( Endülüs Kızı Leyla başlıklı yazı redfer tarafından 4.09.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.