YORUMLA-MA

Sabahat Hanım her zamanki gibi güncel ve güzel bir konuyu üstelik de hiç uzatmadan, gayet kısa, herkesin anlayabileceği bir şekilde yazmıştı.

Diyordu ki:

‘’ Sevgili Canlar !

Ülkemiz gerçekten de oldukça zor günler yaşamaktadır. Bu zor günlerde her türlü siyasi görüş ayrılıklarını bir tarafa bırakarak milletçe el ele, gönül gönüle vermeliyiz.

Elbette bir siyasi görüşümüz olacak ama bu bizim ayrılığımız değil tam tersine çok renkliliğimiz olmalıdır.

Gelin siyasi ayrılıkları bir tarafa bırakıp milletçe birbirimizi dostça kucaklayalım. Bu ülke hepimizin. ‘’


Mesajını yazdı, paylaştı ve akabinde artık uyku süzülen gözlerini dinlendirmek üzere bilgisayarını kapatıp kendini yatağa attı.

Sabah uyandı, kahvaltısını yaptı ve dün yazdığı mesaja kimlerin ne gibi yorumlar yazdığını görmek için bilgisayarını açtı.

Aman Allah’ım o da ne? ‘’ like ‘’ ( yani beğeni ) sayısı tavan yapmış durumdaydı. 3.444 kişi beğenmişti bu mesajı. Memnun memnun gülümsedi zira yorum yazanlar da 800 civarındaydı. Civarındaydı diyorum zira beğeni de yorum da adeta yağmur gibi yağmaya devam ediyordu.

Heyecanla yorumları okumaya başladı:

*Günaydın Sabahat Hanım. En güzel günler sizin olsun.

*Mutlu günler Sabahat Hanım.

*Selam şekerim. Nasılsın?

*Merhabalar güzel insan.

* Sabah-ı şerifleriniz hayrolsun sultanım.

* Good Morning Prety Women.

*Merhaba Sabahat Hanım. Nasılsınız?

*Yüreğinize sağlık arkadaşım.

*Böbreğinize sıhhat.

*Midenize afiyet.

*O güzel yüreğinden öpüyorum.

*Yarın pikniğe geliyorsun değil mi?

*Beni hatırladınız mı Sabahat Hanım? Üç sene önce bir yazınıza ‘’ En güzel köfte Akçaabat köftesidir.’’ Diye yorum yazmıştım.

*Allah rahmet eylesin. Makamı cennet olsun.

*Allah acil şifalar versin arkadaşım.

*Bence bu korona belası bitmedi. Hatta Bakan açıklamış % 40 artış varmış vakalarda.

*Ne kadar doğru demişsiniz Sabahat Hanım. Dünya aşk ile dönüyor.

Mesajları okudukça Sabahat Hanımın yüzündeki tebessüm, yerini derin bir teessüre bırakmaya başlamıştı. Yahu bir Allah’ın kulu olsun paylaştığı yazının içeriği ile ilgili yorum yazmaz mıydı? Hele de şu ‘’ Allah rahmet eylesinler Allah acil şifalar versinler.’’ de ne oluyordu?

Evet... İşte biri diğerlerine nazaran uzun bir yorum yazmıştı. Kesin yazının içeriği ile ilgili olmalıydı bu yorum. Bakalım neler söylüyordu?

-Yazınızı baştan sona okudum Sabahat Hanım ve anladım ki siz de yandaşlardansınız. Benzinin fiyatı olmuş 30 lira, bir ekmek olmuş beş lira siz oturmuş milletin başka derdi yokmuş gibi aşk şiiri yazmışsınız. Yazık çok yazık.

Sabahat Hanım tabii ki benim gibi asabi bir insan değildi. Ben olsam ‘’ Ulan Angut ! Sen o yazıyı hangi organınla okudun hırbo?’’ Diye cevap yazardım ama Sabahat Hanım kibarca cevap verdi:

-Hangi şiirden bahsediyorsunuz?

-İşte şu yazdığınız şiirden bahsediyorum.

-Arkadaşım, bu şiir mi?

-Ben de onu diyorum. Siz buna şiir mi diyorsunuz?

-Şiir değil ki şiir diyeyim.

-Yani sen de kabul ediyorsun şiir yazamadığını?

-Şiir yazamadığımı kabul etmiyorum. Şu okuduğunuz ve yorum yazdığınız yazının şiir olmadığını söylüyorum.

-Haa bir de ukalalık... Kırk yıldır edebiyat dünyasına adını altın harflerle yazdırmış olan ben bilmiyorum bir yazının şiir mi makale mi olduğunu ama sen biliyorsun öyle mi?

-Yazık olmuş altına.

-Lütfen edebinizi takının. Benim altım hakkında söz söylemekten men ederim sizi?

-Fesübhanallah. Lütfen defolur musunuz sayfamdan beyefendi?

Beyefendi’yi (!) engelledikten sonra devam etti yorumları okumaya Sabahat Hanım.

* Gitmesin gözlerinden pırıl pırıl arzular.

*Eksilmesin yüzünden o tebessüm o bahar.

*Tanrım seni korusun. Kem gözlerden saklasın.

*Ağartmasın saçını şu geçen zalim yıllar.

*Üzülme arkadaşım. Cana geleceğine mala gelsin.

* Ne kadar haklı bir noktaya parmak basmışsınız. Valla ben de bıktım bu Suriyelilerden.

*Ya boşver Sabahat Hanım. Millet ‘’ Para yok açız.’’ diyor ama bakıyorsun tüm tatil beldeleri tıklım tıklım dolu. AVM’lerde adım atacak yer yok kalabalıktan. Sen bu milletin ağlamalarına aldırma.

*Sabahat Hanım! On beş günlük farklar ne zaman yatıyor hesaplara bir bilginiz var mı?

*Ben onu bunu bilmem Sabahat Hanım. Sallandıracaksın şöyle iki kişiyi Taksim meydanında, bak bir daha kimse kimsenin malına, canına, namusuna el uzatabiliyor mu?

Sabahat Hanım kendinden şüphe duymaya başladı. Gelen yorumlara aldırmadan kendi yazısını defalarca okudu ‘’ Yahu ben ne yazmışım?’’ diyerek ama yok... Yazdıkları ile gelen yorumların bir alakası yoktu. Daha doğrusu gelen yorumlara yorum diyebilmek için bin şahit gerekirdi. Fena halde canı sıkıldı. Bir an için yazdığı yazıyı silmeyi düşünüyordu ki nihayet gözü uzunca bir yoruma takıldı.

- Siz ne yapmaya çalışıyorsunuz? Ne demek istiyorsunuz? Daha doğrusu niyetiniz nedir sizin? Sözde birlik ve beraberlik mesajları ile aslında nasıl bir rezaleti bu millete sokuşturmaya çalışıyorsunuz? Siz bu milleti sizin menfur emellerinizi anlayamayacak kadar saf mı zannediyorsunuz?

Sabahat Hanım şaşırmıştı. Bunlar oldukça ağır ithamlardı. Ama yine de belli ki yorumu yazan, yazıyı tamamen okumuştu. Bu da bir şeydi. Lakin vatandaşı bu kadar öfkelendiren neydi?

Merakla sordu:

- Affedersiniz. Benim ne gibi bir menfur emelim varmış çok merak ettim. Bana da açıklar mısınız?

-Şu cümleler size ait değil mi? Aynen kopyalıyorum.
‘’ bu, bizim ayrılığımız değil tam tersine çok renkliliğimiz olmalıdır.’’
- Evet benim yazdığım bir cümle. Ne var bunda?
-Daha ne olsun. Siz açıktan açığa LGBTİ’yi savunmuşsunuz.
-Ne alaka kardeşim. Saçmalamayın lütfen.
-Ne demek çok renklilik ha? Ne demek? Bize LGBTİ’liler gibi gökkuşağı olun çok renkli olun. Çok renkli bu insanları sevin. Onlara alışın ve saygı duyun. Bırakın çocuklarınız LGBTİ olsun ellemeyin’’ diyorsunuz. Lezbiyen misiniz nesiniz anlamadım ki? Resmen ahlaksızlığa davet ediyorsunuz milleti.

Belli ki beynini kafatasında değil de kıçında taşıyan o malum varlıklardan biriydi. Böyleleriyle vakit harcamak, Rabbimizin insanoğluna bahşettiği en önemli nimet olan zaman’a ihanetti. Laf olsun torba dolsun diye yorum yapan bu densizi de şutladı Sabahat Hanım. Ama çok iyi biliyordu ki bu gibiler başka sahte hesaplar açıp yine damlıyorlardı yazdıklarınıza.

Diğer bütün yorumları atlayıp yazılan en son yorumu okumaya başladı.

Yorumu yapan kişinin işi gücü bu tür mesaj yazanları beğenmemekti. Ne yazarsanız yazın beğenememeğe programlanmış bir acayip adamdı. Tabii ki adam denebilirse...

Siz ne yazarsanız yazın mutlaka bir kusur bulurdu kendince. Bu sefer de öyle olmuştu.

-Sabahat Hanım! O kadar yazıyorsunuz çiziyorsunuz ama yazdıklarınızda maalesef ülkemizin gerçek gündeminden bir hayli uzaktasınız. Ülkemizin gerçek gündemi insanlarımızın el ele verip halay çekmesi midir? Bu ülkede insanlar çöp kontenyırlarından yiyecek toplarken siz ‘’El ele verelim halay çekelim.’’ Demişsiniz.

-Halay çekmek mi? Gerçi bunun kötü bir tarafı yok ama yine de yazımın neresinde halay çekmekten bahsetmişim?

-Peki söyleyin bana insanlar el ele tutuşursa ne ne yapar?

-El ele tutuşmuş olur.

-Hayır bilemediniz. İnsanlar el ele tutuşursa bar, zeybek, halay, horon teperler.

-Ben her gün bir sürü insanla el ele tutuşuyorum ama hiç birisiyle horon tepmiyorum.

- Bilmiyorsunuz da ondan. Bilseniz herkesten önce siz oynayacaksınız.

- Yani şimdi ben ‘’ insanlar el ele tutuşmalı’’ diyerek çok kötü bir şey yaptım öyle mi?

-Aynen öyle.

-Ama ben ülkemizdeki yoksulluğu anlattığımda siz onu da beğenmediniz. ‘’ Bu ülkenin insanlarının asıl gündemi yoksulluk değil el ele tutuşamamak’’ Demiştiniz.

-Ben ne dediğimi bilmiyor muyum?

-Biliyor musunuz gerçekten de?

-Bakın Sabahat Hanım. Ayrıca yazdığınız yazı imla hatalarıyla dolu. Mesela birgül kullanmanız gereken yerlerde hiç kullanmamışsınız.

-Virgül demek istediniz sanırım.

-Yooo. Birgül dedim. O işaretin adı birgül’dür.

-Çok yanılıyorsunuz beyefendi. Ona virgül denir.

-Size o işaretin adının birgül olduğunu her türlü ispatlarım.

-Yani elinizde sağlam kaynaklar var öyle mi?

-Evet... Bizim Bakkal Rüstem amca, dedesinden duymuş. O hep birgül dermiş.

-Bu şimdi kaynak ve delil mi?

-Elbette. Beğenemediniz mi?

- Kusura bakmayın ama bu, sizin cahil olduğunuzun delili.

-Siz bana nasıl cahil dersiniz? Siz sözde Orhan Veli tarzı şiirler yazıyorsunuz ama eminim Orhan Veli Gencebay’ın bir tek kitabını bile okumuş değilsiniz.

-Orhan Veli Gencebay mı?

-Aynen öyle.. Bak tam adını bile doğru düzgün bilmiyorsunuz daha.

-Ya bi git kardeşim Allah aşkına.

Evet... Biraz abarttım sanırım. Neticede 800’ün üzerinde yorum içinde doğrudan doğruya yazının içeriği ile ilgili olan da vardı elbette. Mesela:

*Harika
*Muhteşem
*Tek kelimeyle aliyyülâlâ
*Ayakta alkışlıyorum
*Amuda kalkarak alkışlıyorum
*Tebrik ediyorum
*Şahane
*Fevkalade
*Fevkaladenin fevkinde
*Duyarlı yüreğinden öpüyorum.
*Vur vur inlesin. Karşı taraf dinlesin.
* Dest-i izdivacınıza takibim. Niyetim çok ciddi

Bu arada yorum olarak gönderilen ikonları, giftleri, resimleri saymıyorum bile
( Yorumla-ma başlıklı yazı Sami Biber tarafından 26.07.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.