Bu Mesaj Çok Çok Önemli
Uygar
devletlerin; dini, kini, imanı, tarikatı, partisi, cemaati, mezhebi olmaz. Herkesi
bağlayan anayasası, kuralları, kurumları, sistemleri, yaptırım gücü, müeyyidesi
olur. Devletin kapsadığı toplumun içinde; kurallara uymak şartıyla, farklı inanç
ve siyaset grupları elbette olacaktır. Fakat hukukun üstünlüğü ve bağımsızlığı;
tüm kurumların üstünde, yargısal denetim ve hüküm tesis eden bir nitelikte
olmalıdır.
Tüm
yurttaşlarını kucaklayan bir eli, herkesi koruyan kollayan şemsiyesidir devlet.
Devletlerin menfaati, çıkarı, uzun vadeli plan ve
uygulamaları olur. Onu yönetenler; yarın dökeceği betonu ve karnını doyuracağı
ekmeği düşünen, günü birlik çalışan inşaat emekçileri gibi düşünemez.
Bundan dolayıdır
ki; diplomatik bir hatayla, yıllar önce uluslararası ilişkilerimizi
kopardığımız bir ülkeyle, yeni bir dönem açmak, yeni bir barış ihtimalini
değerlendirmek; döneklik, ihanet, geri adım olarak değerlendirilemez. Bu yıl
dostane ilişki kurarsınız, yarın yanlış yapar, tekrar uyarır, gerekirse mesafe
koyarsınız. Saldırı varsa da savaşırız. Diplomatik nezaket bunu gerektirir.
Ey...! , Ey....!
diye diye meydanlarda bağıra bağıra, dost ülke bırakmamıştık neredeyse.
Bu yanlıştan dönülüyorsa, kimsenin duygusal düşünmeye
hakkı olmamalı bence. Genel siyasi uygulamaları beğenmez, eleştirir ve gerekli
demokratik mücadeleyi yaparız. Ama iktidarda kim olursa olsun ülkemizin
stratejik menfaatlerinin yanında olmalıyız.
Mısır ile
yeniden diplomatik ilişki bir hatadan dönüldüğünün işaretidir.Bu bağlamda
komşumuz Esad rejimiyle de kanlı bıçaklı olmanın bir anlamı yok. Araya kim
girecekse, çağıralım o da gelsin, neyi paylaşamıyormuşuz onu da öğrenelim. Giderken
de garantör devletler ve BM nezdinde; 6 milyon sığınmacı yurttaşını yanında
götürsün. Bir ülkede olağanüstü durumlarda en fazla 50 bin sığınmacı, göçmen
olur. Ona göre de belli bölgelerde, sığınmacı kamplarınız olur. Tüm ülkede başı
boş dolaşmazlar. 6 milyon sığınmacı 6 yıldır ülkesinden ayrı yaşarsa, 6 türlü zulüm
olur.
Bir de suçu
sabit olmamış, hüküm giymemiş, somut bir delil ve yasayla suçlanmayan
insanları; zan, husumet, kin ve nefret gözlüğüyle, vatan haini ve terörist
olarak görmekten vaz geçelim. Hele ki cezasını çekmiş, topluma kazandırılmış
insanların ıslahı için toplumca seferber olalım. İnsan vicdani, hukukun
evrensel ilkeleri ve manevi öğretilerimiz bunu gerektirir.
Barış ve huzur hiçbir zaman uzaydan ısmarlama gelmeyecek.
Haddimizi aşmayalım yeter.
Doğal olan, olması gereken adresini bulur.
Demokrasi,
hukuk, laiklik, bilim, mantık, etik ve evrensel meşruiyet birbirini tamamlayan
halkalardır.
Birini kopardığımız zaman diğerleri de görevini hakkıyla
yapamaz. Sorunlarla yüzleşme, müzakere, kalıcı barış ve her topluma güven veren
garantörlük öngörüsüyle yola çıktık. Yurtta ve dünyada barışı tesis etmek için
başka ne tür bir yöntem izleyebiliriz?
Şunu da iyi
bilmekteyiz ki; güç bazen oyunu, bazen de sahibini bozar. “Barış istiyorsanız,
her daim güçlü bir şekilde savaşa hazır olmanız gerekir” sözü de her yönden
güçlü bir devlet olmayı vurguluyor.
Hukuk, herkese
hakkı olanı, zamanında vermektir. Ne aldanan olalım ne aldatan. Ne zulmedelim,
ne zulme uğrayalım, ne de zulme razı olalım. Adalet, sağduyu ve erdem arayışı
elbette söylemsiz olmuyor. Fakat azıcık da eylem, hareket gerekiyor.
Anlayan anlamıştır. Lütfen anlamayanlara da siz
anlatınız.
Selamlar, sevgiler, esenlikler dilerim.
Samsun, 10.03.2022
Ali Rıza Malkoç