Boyutsuz bir izlek olacağını düşündüm
aşkın ve hiç mi hiç aşina olmadığım kadar aş erdim bir ömür aşka…
Ayracı idi yalnızlığın yazılmamış tüm
şiirler.
Aşkın aksayan ayağı ve de özlem ve
aşüfte gölgeler
Haristi kimi zaman mevsim
Belki de habis bir ur gibi turladığım
evren
Gayri safi milli hasılası ölü
gülüşlerin
Memlekete sevdalı bir neferdim
Sönmek bilmeyen feri yalnızlığın
Simli isyanlarında şehrin
Bazen mikado çöpleri gibi
duygularımın
Ayrıştığı…
Zemheride mahsur kalmış gülüşlerin
Bazense posta koyduğum bir serzeniş
Ay yüzlü semanın
Hoşlukla sefasını sürdüğüm hayatın
Tabiri caizse nal topladığım
Sevginin peşine düşüp de çamura
bulandığım
Oysaki anamın ak sütü gibi helaldi
varlığım ve doğrularım…
Süt liman bir ömür olsa da dileğim
Dillendiremediğim kadar sevdalı idim
hayata
Zemherilerde defalarca solup açtığım
Zafiyet yüklü bir benlik değil asla
Zekâ küpü olsam ne ki
Tamamlayamadığım kadar da devasa bir
bulmaca
Adına hayat denen
Koridorları bazen loş bazen tenha
Tebessümler ektiğim duvarları yalnızlığın
Geride kalsa da kalmasa da hoş bir
seda.
Semanın yıldızıydım madem
Sinemde yanıp sönen ışıklar
Mehtabın albenisi
Melankoli dolu olsa bile yüreğin hası
en temizi
Şüheda dünün küllerinde saklı
Binlerce acı binlerce anı
Şahlanan mazinin semazen etekleri
Dolup doluşturduğum yüreğe
Varsa yoksa aşkın kıblesi
Şatafatlı bir yalnızlığa onay verense
Tanrı.
Aşkı layığıyla yaşamanın meali
Kırağı çalan günden
Kar yağan tepelerinden şehrin
Geride kalan sisli bir hayal
Belki de hayal dolu bir ömür
Sancılı bazense sanrılı
Sevdalı yüreğin olmaz mı maruzatı?
Sadece aşk…
Sadece inanç ve umut.
Sayacı kırık olsa da yüreğin
Solmadan gün ve ömür
Sığamadığım kadar yere göğe
Bir maruzatım var ya da yok
Açlık ne ki ruh tok olduktan sonra?
Ve işte semiren yüreğim ve gözyaşı
İle çağladığım dere yatağı sevdanın,
mevsimin
Sarf ettiğim binlerce sözcük ne ki
Sığdıktan sonra koca kâinat yüreğe
Elbet sevgidir kıblesi ömrün ve
evrenin
Sevmeye gör, sen?
Yeter ki olduğun gibi de görün…